Bir kedi masalı bu… Kömür gözlü arkadaşım Rahime ;”Sizin ailedeki bu hayvan sevgisi coşkusunu anlayamıyorum”  deyince baktım maziye. Sokaklarında tavuklar gezen, her evde  en az bir kedi yaşayan çift akvaryumlu  çocukluğum canlandı hayalimde.

 Sarmanla başlayan hikayem, tekir, minnoş, osman (kuzumuzun adıydı), esmer bomba (kara tavuğumuzun adı) , safinaz (minik kaplumbağamızın adı) sürüp gidiyordu. Çift akvaryumlu salonumuzu saymıyorum bile.  Vatan sevgisi imandandır hadisi aklıma geldiğinde hayvan sevgisi de imandandır diyesim geliyor. Çünkü canın büyüğü küçüğü olmaz. Kediler de tıpkı hanımelleri, leylaklar, güller, çimenler, güvercinler, kumrular, çınarlar gibi sokakları güzelleştiren minik süslerdir. Afyonlu kedimiz boncuk da bizimle geldi Ankara’ ya.  Kedi değil the kedi de  diyebilirim. Farklı miyavlama sesleriyle bizimle  her an iletişimde. Maması bittiyse başka, acıktıysa başka, pişen yemekten istiyorsa başka, odada kapalı kaldıysa bambaşka. Biz mi ona bakım veriyoruz o mu bizim ruh halimize göre kedilik icra ediyor derseniz her ikisi de doğru  derim. Sarı beyaz tüylerini tamamlayan dolunay gibi kocaman sarı yuvarlak  gözleri, mini bir kaplana benzeyen  şık postu, biçimden biçime geçen kulakları ile evde bir şaheser le yaşıyoruz.

Rivayet odur ki aslan hapşırmış ve burnundan kedi düşmüştür. Eski bir kaynakta kedinin yaratılışı böyle anlatılıyor. Kediler sadece bu hikayenin saflığı için bile sevilebilir. Nitekim biz de öyle yapıyoruz” .

Büyücek bir parantez açmak istiyorum şimdi. Sokak köpeklerinden korkuyorum! Belediyelerin kısırlaştırma ve barınaklar  konusunda duyarlı davrandıklarını, vatandaşların onları beslemeye çalıştığını görüyorum. Ki bunlar çok güzel.  Ancak yine de sürüler halinde dolaşan ya da tek başına olsa da ne yapacağını tahmin edemediğimiz bu “dişli ve güçlü” köpekçiklerden korkuyorum.  Dişli diyorum çünkü kısırlaştırılsalar  bile dişleri var hala ve ısırabilirler. Elbette dişleriyle yaşamalılar aksi halde hayatlarını sürdüremezler, biliyorum. Lakin şehirler, kent meydanları, gezi alanları, alış veriş merkezleri hatta bazı üniversite kampüslerinde bile sürü olarak dolaşıyorlar. Köpekten korkan birine “korkma bir şey yapmaz” demek korkuyu yok etmiyor yazık ki. Köpek besleyenler belki daha cesurlar … Sokaklarda bu kadar çoğalmaları sizin sık sık kaldırım ya  da yol değiştirmenize neden oluyorsa, rahatça yürüyüp gitmemizi zorlaştırıyorsa, geceleri aracınızdan evinize girerken bile tedirgin ediyorsa, öğrenci yurdundan fakülteye giderken sizi kovalıyorlarsa, inşallah sokakta köpek yoktur diye yaşıyorsanız  bu bir sorundur artık diyebilir miyiz? Geçenlerde Bitlis’te 10 yaşında bir çocuk sokak köpeği tarafından ısırıldı ve kuduz oldu. Son haber doktorların :”Kendine zarar vermesin diye uyutuyoruz” idi. Lütfen köpekler den ve kedilerden vazgeçmeyelim  ancak insanların hayat konforu pahasına değil!! Büyücek parantezimi kapatıyorum şimdi.

İşte böyle Rahimecim; sarmandan, tekire, patiden, minnoşa ve nihayet boncuğa “biz dursak da yürür bu kafile…”

Geçmiş insanın gölgesi gibidir

Bazen arkamızdan gelir

Bazen önümüzden yürür

Geçmiş asla geçmez

Geçen ömürdür…       ////İbrahim Tenekeci

 

 

Dr. Kadriye Işıklar Pürçek