Dengede kalmanın güç olduğu günlerden, demlerden  geçiyoruz.  Dünyamızda kusursuz bir fırtına esiyor. Nuh tufanını görmüş insanlık alışmış olmalı diyebilirsiniz lakin öyle olamıyor. Konfora alışılıyor da krizleri aşmak öyle kolay olmuyor.  Dünya hali işte;
ebedi med-cezir… Fırtınadan da nasibini alıyor güzel ülkem; gezi  olayları, Balyozlar, Ergenekonlar, 15 Temmuz, corona, hayat pahalılığı ve şimdi de deprem! Depremin bunca yıkıcı etkisinin sorumluları mutlaka ortaya çıkarılacaktır. Ve pek tabi ülkemiz seçim iklimine girdi bile. Dengede kalmak çok güç  ancak mümkün. Tıpkı kişisel hayatlarımızı gibi dünyanı rutini de bu. İnişle-çıkışla kurgulanmış bir patika yol. Karşıtlıklar alemi: Siyah-beyaz, canlı-ölü, gece-gündüz, med-cezir, günah-tövbe, aç-tok, yakın-uzak, sıcak-soğuk, iyi-kötü…

Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa

Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa

En derin yaralar kapanıyorsa

En büyük acılar unutuluyorsa

Neden korkulur hayatta söyleyin bana

 

Elbette güzellikler de var!    Cumhuriyetimizin 100. yılına ulaştık şükür!  “Umutsuz durum yoktur umutsuz insan vardır” demiş Gazi Mustafa Kemal.  Birkaç yıl evvel youtube’ da Haluk Piyes’in bir konuşmasına rastladım; “ben sevgi dinine inanıyorum” diyordu. Bendeniz dinimizi “umut”  dini olarak görüyorum. “Umutsuzlardan olma” (Hicr, 55).

Bizde sıfırdan başlamak yoktur

Allah birdir

“Elde var bir” diyerek

Başlarız /         İbrahim Tenekeci

 

 

Kahramanmaraş merkezli bu depremde devlet ve millet elele seferberlik verdik. AFAD, Kızılay, Türkiye Taş Kömürü Kurumu işçilerinin “domuz damı”nı, hayata çıkmasına vesile olduğu hemşehrilerimizi, her renkten ve görüşten pek çok sivil toplum örgütünü, ve gençler kahraman gençlerimiz, sanatçıyı, Azerbaycanlı soydaşımızı, göçükten selamünaleyküm diye çıkanı,   128. saatte yani 5 buçuğuncu günde günyüzüne çıkarılan bebeği, evlatlarım şurada diye gösteren anneye şahit olduk. Madden ve manen el birliğinin, gönül birliğinin iç huzurunu yaşadık. İyilik ve doğruluğun kimsenin tekelinde olamayacağını, sosyal medyanın “fesat” yuvası da olabileceğini gördükse eğer “depremden mesaj çıkarmışız yani “krizi fırsata çevirmişiz” demektir.  Uğruna yaşamaya değecek tek şey bu  iç huzurudur. Şah damarından da yakın olan O’dur.

Anadolu’da “duvarı nem , yiğidi gam öldürür” denir. Öte yandan  ruh bilimi  “konfor çürütür” diyor. Yani dünyada rahat yok! Ya çürüme var ya ölüm. Hayır!. Bir ihtimal daha var! Bence Sufiler bunu şöyle özetliyor;  “üzülme sabret, sevinme şükret”.  Ya da “ne varlığa sevin ne yokluğa yerin”. İşte bu hal denge hali. Taşkınlıktan uzak ve mutedil olmak. Her şeyin geçiciliğinin idrakinde olmak. İlahi bir manzaranın içinde ve sahnedesin. Rolünü bırakıp, kaçıp gidemezsin Rolünü her gün ilahi güçle beraber yeniden yazıyorsun,  yorumluyorsun ki ona taze  replikler, danslar katabilirsin.   İllaki sakin kal! Şahit ol! Evrenin 13,5 milyar yıl yaşında olduğu söyleniyor. İnsan türü olarak burada çok yeniyiz.

Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım

Elbette daldan dala konup sonra uçacağım

Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım

Elbette bazen söyleyip bazen susacağım /Candan Erçetin

CERN’de tanrı parçacığını aradılar, arıyorlar. Can nedir?  Can; hayat, bilinç ve duyarlıktır. Bence “hayat, bilinç ve duyarlılık “tanrı parçacığıdır”. «Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman…” (Hicr 29). Bu parçacığı kişisel konforundan öte amaçları güderek kullanırsan -yani iyilik adına  - o çarpan etkisiyle biri 1000 eder.  Kişisel konforuna saplanırsan 5 hep 5 kalır. Deprem yardımı için attıkları tweetlere çok hızlı ve büyük yardımlar yapıldığını söyleyen bir akademisyen iyiliğin çoğalan etkisinden söz ediyor. İyi insanların sayısı ya da kimin iyi kimin kötü olduğu bazen çok  net olmayabilir. Belki kötü insan çok, iyi insan azdır. Onu bilemem… Şuna eminim,  inanın,  kötülüğün sınırlı, iyiliğin  katman katman çoğalan “kelebek etkisi”  vardır. Hayat imtihanın özü de budur zaten,  bütün mesele iyi olmak ve iyi kalmakta ısrarınızın sınanmasıdır. Her şey geçer, umut kalır. İyilik et, iyi hisset.

 

Dr. Kadriye IŞIKLAR PÜRÇEK