PROF.DR. İSMAİL AKTÜRK AFYONHABER İÇİN YAZDI... REFERANDUM ÖNCESİ BÖLGESEL VE KÜRESEL ÇATIŞMALAR BAĞLAMINDA YENİ UFUKLAR

 

 

REFERANDUM ÖNCESİ BÖLGESEL VE KÜRESEL ÇATIŞMALAR BAĞLAMINDA YENİ UFUKLAR

 

Prof. Dr. İsmail AKTÜRK

DEÜ. İİBF. Eski Öğr. Üyesi

SDÜ – Az Devlet İktisat Üniversitesi

Eski dekanı

KTMÜ Eski Öğr. Üyesi

 

Son zamanlarda Türkiye’nin bulunduğu bölgede baş döndürücü gelişmeler yaşanmaktadır. Dünyanın büyük bir kısmını özellikle de İslam ülkelerini yok sayarak oluşturulan Birleşmiş Milletler’in, (BM) çoğu miadını doldurmuş iktisadi - mali – siyasal organizasyonlarının yeniden yapılanması sağlanamazsa, gelişmekte olan ülkelerle arasındaki gerginlik artarak devam edecektir. Zira bu ülkelerle hesabı olan taşeron örgütlerin; demokrasi, insan hakları, azınlık hakları gibi evrensel değerlerle kamufle ettiği kirli planlarına çoğu BM daimi üyesi bu ülkeler destek vermektedir.

Batının şekil değiştiren sömürgeci politikaları geçmişte olduğu gibi dünyanın başına büyük gaileler açma potansiyeli taşımaktadır. Önemli kısmı İslam ülkesi olan bu hedef ülkeler az gelişmişliğe de mahkûm edilmiştir. Bu ülkeler kimi zaman siyasi (Mısır askeri darbesi), kimi zaman ekonomik (kime hizmet ettiği belli olan reyting şirketlerinin değerlendirmeleri), kimi zaman da yargısal (Brezilya yargı darbesi gibi) ve kimi zaman da doğrudan askeri darbelerle terbiye edilmekte ve sömürgecilik zihniyeti devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Fakat yer kürede her insan onurlu bir şekilde yaşamayı hak etmektedir. Bir başka deyişle bu ülke insanları evrensel değerlere (hak, hukuk, adalet, demokrasi ve insan hakları) dayalı bir anlayışı kendi ülkelerinde de görmek istemektedirler.

Köklü bir tarih ve kültüre sahip olan ülkemiz; öteden beri sayısız entrika, savaş ve katliamlarla karşı karşıya bırakılmıştır. 1950’li yıllardan beri olan biteni kişisel gözlemlerimi de içerecek şekilde sizinle paylaşmak istiyorum. 1950 yılında çok partili hayata geçilmesiyle birlikte Türkiye’de ekonomi, maliye, insan hakları ve demokrasi alanında önemli gelişmeler kaydetmiştir. Sanayi yatırımları, ticaret ve sosyal hayat hak ettiği yere gelmeye başladığı bu dönem, askeri darbeyle akamete uğratılmış ve başta Adnan Menderes olmak üzere lider kadrosu idam edilmiştir. Yaşanan hızlı gelişme; ekonomi, siyaset ve diğer evrensel değerler bakımından sekteye uğratılmıştır.

1970’li yıllar üniversite yıllarıma denk gelmektedir. Bu dönemde dış güçler yerli işbirlikçi taşeronlar ile birlikte sağ-sol, komünist-faşist kutuplaştırması oluşturarak gençliği hedef almışlar ve böylece 1980 askeri darbesine zemin hazırlamışlardır. Bu dönemde takribi 5200 gencimiz heder olmuştur. 1970’li yıllar biraz da bu yüzden ekonomik çöküntünün de yaşandığı yıllardır. Adeta ‘ipe bak cambaza bak’ denilerek ülkemiz bir kez daha karanlığa mahkum edilmiştir.

1980 sonrası yıllarda asistan olarak bir yıl bilgi-görgü-ihtisas amacıyla İngiltere’ye gittim. Sahip olduğum az miktarda TL ile döviz almak istediğimde döviz büfesinin Türk Lirasını kabul etmemesi beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Ancak 1983 sonrası Özal hükümetlerinde paramız konvertibl olmuş böylece uluslararası geçerliliğe kavuşmuştur. Ülkemizi dünyada söz sahibi yapacak bu çabalar 1990’lı yıllara gelindiğinde; ekonomik, siyasi, mali, sosyal yapının bozulmasına yol açacak koalisyonlar dönemi ile bir kez daha akamete uğratılmıştır.

28 Şubat dönemi Süleyman Demirel Üniversitesi’nde dekanlık yıllarıma denk gelmektedir. Bu dönem yine dış destekli koalisyon yönetimleri, ekonomik istikrarı alt-üst etmiş; bütçe, hazine, finans ve bankacılık sistemi bir kez daha çökmüştür. Bu dönem Türkiye, eğitim-sağlık ve sosyal güvenlik bakımından da içler acısı durumda idi.

2002’den itibaren koalisyonların bitmesine paralel olarak değişim ve dönüşüme yönelik çabalar yeniden başlamıştır. Türkiye; ekonomi, siyaset, maliye ve sosyal güvenlik reformlarıyla yeni bir döneme girmiş, bankacılık, finans, bütçe, KİT ve benzeri kurumlar disipline edilmiştir. IMF ile ilişkinin sonlandırılmasıyla buharlaşan kaynaklar toparlanmaya, faiz lobileri ve tefeci politikalarına gem vurulmasıyla da ekonomide, siyasette, maliye ve finans sektöründe ıslah çalışmaları hız kazanmıştır. Böylece eğitim, sosyal güvenlik, üretim, ödemeler dengesi gibi alanlarda hızla iyileşme sağlanmıştır.

Bölgemizdeki yeni harita oluşturma ve ihanet planlarına rağmen, Türkiye bu dönemde aldığı kararlarla söz sahibi bir ülke haline gelmiştir. 15 Temmuz’daki gibi Batının kirli planlarını bertaraf edip koalisyonları da sona erdirecek olan 16 Nisan Anayasa Referandumunun olumlu sonuçlanması Türkiye için yeni bir yüzyılın ufkunu açacaktır.