Bu soruya cevap için 1923’ü milat alacağız. Çünkü 1923’de Osmanlı tanımına son verildi. T. C. ihdas edildi. Ancak yıkılmanın miladı 1923 değil; yıkılma 1800’lerden itibaren ithal, sefil kavramlara sahip çıkmakla başladı.

    Bu soruya cevap için 1923’ü milat alacağız. Çünkü 1923’de Osmanlı tanımına son verildi. T. C. ihdas edildi. Ancak yıkılmanın miladı 1923 değil; yıkılma 1800’lerden itibaren ithal, sefil kavramlara sahip çıkmakla başladı.

İki tarafın da kabul ettiği iki gerçek var:

A. 1923 iradesi hilafeti kaldırdı ve T.Cumhuriyetini ihdas etti.

B. Niceleri “hilafeti kaldırdı” diye 1923 iradesini günah tekesi ilan etti… Bu iki gerçek ve böyle biliniyor. Ancak iki taraf da yanılıyor; asıl gerçek bu değil.

    Hilafet kavramı, İslam’ın ete-kemiğe büründüğü ortamın adıdır. Hilafet ortamını temsil kabiliyeti varsa onu kimse kaldıramaz. Temsil kabiliyeti olan bir hilafet ortamının kaldırıldığını söyleyenin ise İslam hakkında hiçbir basireti yoktur. Hilafet gemileri yakar; yine gemisini yüzdürür. “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” diyebilen bir hilafet varsa onu hiç kimse kaldıramaz. Kendi dinamiklerine sahip olan bir hilafeti bütün dünya toplansa kaldıramaz.  Hilafeti temsil eden kalmayınca sıradan bir bahane ile hilafet gider; gitme gerekçeleri şunlardır: A. “Her ümmetin bir eceli vardır.” (Araf-34)) 1800’lerden itibaren bu ecel süreci başladı. BTemsil kabiliyeti olmayan bir millet, hilafetinin ecelini kendisi tayin eder. C. “Tarihte her ne olmuşsa, başka türlüsü olamadığı için öyle olmuştur.” Eceli gelen Müslüman batı kavramlarına yapışır. Temsil kabiliyeti olmayan Müslüman karşıtına döner; karşıtının düşünme tuzağına düşer. Kendine has düşünme vasfı olmayan Müslümanlar, günümüzde (İsrail-Filistin) ve gelecekte olabilecek hiçbir vakıada pozisyon alamaz.

    Peki, Gazi’nin yaptığı nedir? Faturayı kimseye kesmeye kalkmayın! Gazi ve çevresi aklı neye erdi ise onu yaptı. Gazi size, Saddam sonrası Irak gibi bir Türkiye, Kaddafi sonrası Libya gibi bir Türkiye, Beşşar Esad sonrası Suriye gibi bir Türkiye bıraktı mı? Hayır. Yüz yıldır onun bıraktığı sistem üzerinden defalarca iktidara geldin mi? Geldin. Daha ne istiyorsun? Ben kimseyi övmüyorum, yermiyorum. Asıl gerçek bu: “Kaldırdım” diyen, olmayan bir hilafeti kaldırdı. “Eyvah, kalktı” diyenin zaten temsil kabiliyeti yoktu.

       Madem hilafet iktidar ile gelip gidebiliyor; “hilafet kaldırıldı” diyenler defalarca iktidara geldiler. “Kaldırıldı” dedikleri hilafeti neden geri getirmediler? Soru çok masum; onun iktidarı ile gitmişse senin iktidarınla gelmesi gerekirdi. Gelemiyor. Demek ki mesele iktidar meselesi değil; basiret ve usul meselesi… Usul bilmeyen vusul bilmez.  Demek ki sorgulama iktidar üzerinden değil, “itikat-ameller/fiiller-kavramlar” üzerinden yapılır. İki asırdır bu gerçeği tespit eden tek kişi yok. Bu gerçeğin daha dokuz madde devamı var. Usul-erkân bilmeyen bir toplumda hilafetin işi ne! Hep duyarsınız, hilafet gelmeliymiş, yok gitmeliymiş… Hilafet şehirlerarası otobüs değil ki akşamdan sabaha, düğmeye basar gibi gelsin-gitsin! Karşıtına döndükleri için devrim ile hilafeti karıştırıyorlar.   

    Ferdi anlamda Müslümanlık kaldı mı; sen ona bak! Okullara “İslam Dini” adlı bir ders ve eski D.İ. Bşk. A. H. Akseki’nin, “İslam Dini” adlı kitabını ders kitabı olarak; yani dersin ve kitabın adı ‘İslam’ olan bir ders koyabildin mi? Hayır. Yüz yıldır İslam’ın adını bile ağzına alabilen yok. Bu dersi koyamayan millet o ülkede azınlık bile değildir. Ülke elden gidince, tasarruf da elden gider.

     Neden bu hallere düştük? “Bir millete ihanet etmek istesem önce kelime ve kavramlarını değiştirirdim.” Artık bu ülkeye ihanet edenlerin isim listesini çıkarmak kolaydır. Bundan imtina edenin o listede adı vardır. İslam’a temel teşkil eden kavramları bizzat Müslümanlar değiştiriyor. “Allah’ın kelimeleri değiştirilemez.” (Yunus-64) Binalarının, çocuklarının adı bile İngilizce. İki asırdır bu topraklarda İslami düşünme vasfı olan tek kişi gösterilemez. İki asırdır uzatmaları oynayarak bu günlere geldik. Artık deniz tükendi. Batıya, “sizin insan haklarından anladığınız bu mu” diyerek, insan hakları dilenciliğinin yapıldığı günler. İki asrın üzerine sünger çeken on maddelik “İslami düşüncenin yasaları” elinizin altında. Buna ilgisiz kalan, “ben Müslüman’ca düşünmek istemiyorum” diyendir.