Malum bizde zorunlu eğitim 12 yıl. 8 yıl ilk ve ortaokul eğitiminin üzerine bir de 4 yıl lise eğitimi ile 12 yılı bulan bir süreç. Her zaman dillendirdiğimiz bu konuyu bu defa işin başındaki en yetkili isim; Sayın Bakanımız Ziya Selçuk açtı. Dünyadan örnekler vererek bu sürenin çokluğundan bahsetti.





Sayın Bakanımız özetle;

"Bütün dünyaya baktığımızda, gelir düzeyi ne olursa olsun, bir çocuk zorunlu eğitim denilen 8-9 yıllık öğretim süresi içerisinde, ki bizde çok yüksek, İngiltere gibi bir iki ülke dışında bu derece uzun bir öğretim süresi yok. Bir de Türkiye'de var, 12 yıllık eğitim süresi... Genel olarak 8-9 yıllık bir zorunlu eğitim süresi var.

Ülkeler, 8-9 yılda vatandaşlığın gereğini, temel bilgileri verip, ondan sonra uzmanlaşmaya yönlendiriyor.

Lisedeki bir çocuğun 15-16 tane dersi alması, anlaması, derinleşmesi mümkün değil. Sınıfta kalmanın hemen hemen hiç mümkün olmadığı bir ortamda da, öğrenci zaten ben geçeceğim diyor. O zaman da dört işlemi bilmeden lise bitiyor. Üniversitede zayıf kalıyorlar. Bir çok dersten yüzeysel bilgi alacağına, yönelmek istediği, yeteneğinin olduğu alanda yoğunlaşsın. Her şeyden azar azar değil, belli konularda derinlik kazanması gerekiyor.

Bir çocuk küçük küçük çukurlar kazmak yerine, kuyu kazması gerekir. Kuyu kazmasa hayatta da kökleri zayıf kalır."

Sayın Bakanımızın görüşlerine aynen katılıyoruz. İlk ve orta eğitimi herkes almalı, orta eğitimden kastım ortaokuldur, lise değildir. Akademik lise eğitimini de bu yöne kabiliyeti olanlar almalıdır. Meslek eğitimine gerçek anlamda meyli ve yeteneği olanlar dahil edilmelidir. İki alana da istidatları gereği uygun olmayanlar da ,günümüzdeki adıyla Mesleki Eğitim Merkezi (Çıraklık Eğitim) ne yönlendirilmeli veya açık öğretim lisesi ile yoluna devam etmelidir. Akademik eğitim almayacak / alamayacak  olanlar da, bu liselerde eğitim-öğretim gördüklerinde sınıf ortamına ciddi anlamda olumsuz olarak etki ediyorlar. Dersi anlamıyor, anlamayınca dersi bölmeye çalışıyor, ders disiplini ile ilgili sıkıntılar zuhur ediyor. Öğretmen derse ayıracağı zamanın belli bir kısmını zorunlu olarak sınıf disiplinine ayırmak durumunda kalıyor. Bu da ders iklimini ve öğrencilerin anlama durumunu olumsuz etkiliyor. Medyaya da bu anlamda olumsuz olarak yansıyan görüntüleri üzülerek hepimiz izliyoruz.





Çözüm nedir?

Çözüm bizim öğrenciliğimizde olduğu gibi ; lise öğretimi zorunlu olmayacak ,bu yöne istidatı olanlar devam edecekler. İlk ve ortaokuldan sonra çıraklık, akademik eğitim alamayacaklara teşvik edilecek. Meslek eğitimini hakikaten alabilecekler, belli testlerden ve uygulamalardan sonra sisteme dahil edilecekler. Akademik eğitim alamayacak her öğrenci meslek eğitimi sistemine dahil edilmeyecek. Meslek liseleri özendirilip, uygulamalı eğitimin daha çok önem kazandığı, pratiğe dayalı eğitim verilecek. 15-16 ders koyup, öğrencilerin kafaları çok dağıtılmayacak. Ders çeşitliliği azaltılıp özellikle alanları ile ilgili dersleri daha çok almalılar. Günde 9-10 saat ders gören öğrencinin, ertesi güne zinde hazırlanması ve akşam evinde ertesi güne hazırlanması bu sistemle çok zor.

Şöyle bir eskiye gittiğimizde; eğitim-öğretimin öğrenciler açısından ne kadar kaliteli ve kalifiye olduğunu görüyorum. Sadece ilkokul zorunluydu. Aileler, okumaya meyli olmayanları çıraklığa gönderirler ve oradan kalfa, usta olarak yetişirler ve istihdama, sanayinin iş gücüne ciddi anlamda katkı sağlarlardı. Şu anda birçok usta, çırak bulamamaktan yakınıyor, mesleğini devredecek kimse bulamıyorlar. Birçok meslek bu yüzden kaybolup gidiyor. Herkes akademik eğitim alacak diye bir şart yok, Allah insanları kabiliyetlerine göre farklı farklı yaratmış. Kartaldan aslan olmasını bekleyemeyiz. Bizim zamanımızda meslek liselerinde de eğitim-öğretim çok kaliteliydi ve başarı seviyesi oldukça yüksekti. Meslek eğitimini iyi aldıkları gibi akademik eğitime (yüksek öğrenimde) yönlendirdikleri ve kazandırdıkları çok fazla öğrenci oluyordu. Bu neden böyle derseniz şöyle açıklamaya çalışayım:





Hakikaten okumak isteyen öğrenci sisteme dahil oluyordu, sadece zorunlu eğitimi tamamlayayım diyenler değil. Öyle olunca da sınıflardaki başarı oranı yükseliyordu, öğretmen de dersini en güzel şekilde işlemeye çalışıyor ve disiplin sorunlarıyla uğraşmıyordu. Dersten azami derecede istifade ediliyordu. Meslek liselerine sınavla öğrenci alınıyordu ve meslek liseleri başarıda akademik liselerle yarışıyordu. Kendim de bir meslek liseli (İmam-Hatip Lisesi) olarak çok iyi bir eğitim aldığımızın farkındaydım bunu zamanla daha iyi müşahade ettik. Diğer yandan alttan istenilen seviyede yetişmeyince üniversite eğitiminin de kalitesi maalesef düşüyor. Üniversite hocaları da bundan sık sık yakınıyorlar, duyuyor ve görüyoruz. Herşey zincirleme, birbirini etkiliyor.Tabir-i caizse domino taşı etkisi oluşturuyor.





Yazımızı şu cümlelerimizle bağlayalım:

 

Zorunlu eğitim, kanaatimizce eğitimin kalitesini düşürdüğünden dolayı, özellikle ortaokuldan sonra örgün eğitimin zorunlu olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ortaokuldan sonra akademik veya yeteneği olduğu için meslek lisesi okumayacaklar dışında diğer öğrencilerimizin açık lise veya çıraklık eğitimlerde orta öğrenimlerini sağlamalarının daha sağlıklı olacağı kanısındayım. Ortaokulda da öğrencilerimize lise eğitimi için iyi bir yönlendirme yapılması gerekir.4 yıl lise eğitiminin de fazla olduğu aşikar. 3 yıl lise eğitimi için yeterli bir süredir.

Ne demişler, sorunun bir parçası olacağınıza ,soruna çözüm önerisi getirin ki, sorunun çözümünde katkısı olsun. Biz de bu yazıda acizane onu yapmaya çalıştık..

Saygılarımla..



 

Lokman ÖZKUL

Eğitimci-Yazar