rnrnŞimdi sıkı durun:rnrnHer gün birlikte olduğunuz, sizirndost bilen, yakın görüp sizinle özelini paylaşan insanları satar mısınız?rnrn“Asla” demeyin, satanları okuyun öğrenin.rnrnBu yüzsüz adam yakın tanıdığınızrnbiri...rnrnKaraya yakın ...

Gözden kaçırmayın

ERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYORERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYOR

Şimdi sıkı durun: Her gün birlikte olduğunuz, sizi
dost bilen, yakın görüp sizinle özelini paylaşan insanları satar mısınız? “Asla” demeyin, satanları okuyun öğrenin. Bu yüzsüz adam yakın tanıdığınız
biri… Karaya yakın esmer, bıyıklı… Dostlarının yüzüne gülüp arkadan
vuruyor. Mesela; ANAP iktidarı döneminde,
dostlarını maliyeye gizlice ihbar edip defterlerini aldıran adam, adamdan sayılır
mı? Kardeşine büyü yaptırmak için kapı
kapı dolaşan adam insan sayılır mı? Mevlüt Hoca, büyüyü bulunca “iftira” deyip kardeşiyle yollarını
ayıran adama, imanlı denilir mi? Hüseyin Efendi ile aynı eşeğe
binmek için yola çıkan, ancak paçası sıkışınca kaçan, sonra kurtarmak amacıyla
gidip etrafa olayı değişik şekillerde anons eden adam dost sayılır mı? Söyleyin Allah aşkına; Çok yakın dostu ve umre arkadaşı
olan birinin eşine sarkan erkek sınıfına girer mi? İşyerinde yangın çıkınca, korkudan
kalp rahatsızlığına yakalanan çocuğa sahip çıkmayan insan sayılır mı? Sırtını döndüğünde, arkandan
küfreden şerefli sayılır mı? Dost dediği Hüseyin Efendi’nin
kirli çamaşırlarını bizlere satan adamın yüzüne bakılır mı? Beş vakit birlikte olduğu İbrahim
Efendinin ikinci adresini bile deşifre edene dost denir mi? Okları başka yöne çevirmek için
yeğenini karalayan adama selam verilir mi? Siyah lokumcu bu… Zamanında, K.Emine ile dost hayatı
yaşayan, onun arkadaşı Nebahat’a asılınca, kafasına tokmak yiyen adamın aklı
başında olur mu? Olmadığı için, onun bunun
arkasından fırıldak çeviriyor. Her devrin adamı, bukelamun… Mikserin biri… Anladınız dimi kim olduğunu? DOSTLUK Genç adamın biri, dermiş babasına
her gün; ‘Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi’ Baba, itiraz eder, olmaz öyle çok
dost, hakikisi belki bir, belki iki… Fazlasını bulamazsın gerçek,
hakiki… Devam eder durur konuşma… Aralarında başlar bir tartışma, karar
verirler bir sınava. Dostun hakikisini anlamaya… Bir akşam bir koyun keserler ve
koyarlar çuvala. Baba der ki oğluna,”Hadi
al bu çuvalı, şimdi götür dostuna”
Çuvaldan kanlar damlamakta, sanki
öldürmüşler de bir adamı. Koymuşlar çuvala, dıştan böyle
sanılmakta. Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en
iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. O dost, bakar ki bir çuval, hem de
kanlı, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını. Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç
aynıdır. Evlat geriye döner, ama içten yıkılır… Babasına dönerek; “haklıymışsın
baba”
der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne
de bana. Baba “hayır evlat” der, benim bir dostum var bildiğim. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar
damlar… Gider, baba dostuna. Kabul görür,
sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen
içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler adam
diye, Üzerine de serpiştirirler toprak. Belli olmasın diye dikerler
sarımsak… Genç adam gelir babasına;“Baba,
işte dost buymuş”
diye konuşunca, Babası; ”daha erken, o belli olmaz daha.
Sen yarın git dosta, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi. Sonra gel olanları anlat bana…”
Genç adam, aynen yapar babasının
dediğini, maksadı anlamaktır dostun hakikisini, babasının dostuna istemeden
basar iki tokadı! Der ki tokadı yiyen dost; “git
söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada..”