• Afyonluyuz.Biz
  • Son 50 haber
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
Anasayfa
  • Afyon Haber
  • Spor
  • Siyaset
  • Asayiş Yaşam
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Sivil Toplum
  • Afyon Nostalji Bölge Haberleri Kültür Sanat Etkinlik Eğitim Afyon Özel Türkiye Dünya
  • Ara
SON DAKİKA:
Afyon anlık altın döviz piyasası
Afyon'da bugün hava nasıl olacak?..
Afyon haber son dakika!.. Kız kardeşini sırtından bıçakladı!
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
  3. Çirkinden söz ederek güzelleşemezsiniz
24 Mayıs 2021 - 10:37

Çirkinden söz ederek güzelleşemezsiniz

24 Mayıs 2021 - 10:37
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
yazıyor...


Yaşlı bir adam, sabah erken evinden çıkmış, yolda kendi halinde ilerlerken acele eden bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Adamın düştüğünü görenler yaşlı amcayı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.

Hemşireler, önce pansuman yapmışlar yaşlı amcaya. Biraz beklemesini ve röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini de eklemişler. Ama yaşlı amca acelesi olduğunu, kendisini iyi hissettiği ve röntgen istemediğini huzursuz bir dille anlatmaya çalışmış.

Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. Yaşlı amca bu kez neşe dolu bir sesle cevap vermiş;

"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.

Hemşireler "eşinize telefon açıp gecikeceğinizi söyleriz" deyince yaşlı adamın suratı düşmüş, yüreği kederlenmiş, gözleri yaşla dolmuş;

“Bu mümkün değil.” demiş.

“Çünkü karım Alzheimer hastası hiçbir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor."

Hemşireler bu kez hayretler içinde "madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar.

Yaşlı adam bunun üzerine gözünü ufka dikerek derin bir iç çekmiş ve hemşirelerin zihin duvarlarına vefanın aslında ne olduğunu adeta kazıyarak cevaplamış bu soruyu;

"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum!"

İbadeti israfla, örtünmeyi modayla, zenginliği gösterişle, sözü yalan dolanla, ticareti her türlü dümenle, işi gücü liyakatsizlikle, emaneti imtiyazla, fikri klişelerle, tarihi hamasetle, kültürü şovla, itirazı hakaretle bir arada yaşadığımız ama yazık ki bu gidişattan pek de rahatsız olmadığımız çağımızın beyazları bu kadar kirlenmiş ikliminde ne güzel değil mi bu tür ibret dolu yaşanmışlıkları duymak, okumak, görmek.

Zira gördüğümüz, yaşadığımız, hissettiğimiz halde sırtımızı dönsek dahi geri dönülmesi giderek güçleşen bir bozulma yaşıyor; hayatımızda bizi insan kılan, maneviyatı zayıflayan ne varsa; şatafata boğarak çoğaltıyor, kendimizi bir şekilde duygularımızın, inançlarımızın, fikirlerimizin, değerlerimizin ve kimliklerimizin aslı astarı olduğuna ikna etmeye ve inandırmaya çalışıyoruz.

Oysa ki paylaştığım göz yaşartacak kadar vefa dolu yaşanmışlığın aksine artık her şeyi kozmetik bir abartıyla, gerçek olamayacak bir sunilikle yapar haldeyiz bugün.

Zira sığ, içsiz, gönülsüz, maneviyatsız, köklerinden bihaber, asılsız, nezaketten uzak, ben çukurundan boğulmuş  bir ‘insan’ modeline; manasız, kaba, derinliği umursamayan bir ‘söz’e; merhametsiz, şefkatsiz, sabırsız, ölçüsüz bir ‘cemiyet’e, ukbâdan habersiz bir ‘dünya’ya doğru baş döndürücü bir hızla ilerliyoruz.

Oysa ki asıl mesele gözümüzün içine, zihnimizin derinliklerine, ruhlarımızın bozkırlarına enformasyon sağanağı ile sokulan tüm kötülere, kötülüklere inat; insan denen varlığın, kendi hakikatinden, yaratılış gayesinden, yaşadığı çağa olan koşulsuz sevgi, katıksız merhamet ve amasız adalet borçlarından bihaber hale gelecek kadar aslından uzaklaşmamasıydı.

Öyle ya çirkinlikte ısrar edenin ilkin kendisi ve kalbi ile irtibatı zayıflayacak, sonra bir gün o irtibat tamamen kopup gidecekti ve ilahi haykırışın da tespitiyle “hayvandan daha aşağı” bir konuma düşecekti.

“Ey sersem!” diyor Sultan Veled “İntihâname” adlı yapıtında;   

“Mahpushanenin anahtarı elinde olduğu halde neden mahpus duruyor, neden kederlere batıyorsun? Haydi, ey budala! Kendine zulmetme! Hapishanenin anahtarını Hak Teâlâ Hazretleri eline vermiştir. Kapıyı aç, kendini kurtararak mesrur ol.”

Sultan Veled’in çağlar ötesinde bu haykırışı ile günümüzün yorgun insanına hepimizin temel meşgalelerinden birinin “kendinin farkında olma” gibi bir gerçeklikten çok uzaklarda 'içimizde pusuya yatan' nefsani arzularla yüzleşmesi gerek diyeceğim, ama ne fayda!

Belki farkında bile olmuyoruz o içimizde “pusuya yatan” bu arzuların! Ama fırsatını bulunca fark ettirmeden pusularından çıkıyor, bizi bir hamur gibi yoğurarak şekillendiriyor, eğiyor, büküyor, katılaştırıyor bu arzular ve bizi “bir şeyden başka bir şeye” dönüşüyoruz haberimiz dahi olmadan.

Küçük bir çizik, ufacık bir yara, itiraf edemediğimiz bir çözülme, hak etmediğimiz bir söz, kendimizi üstünde hiç durmadığımıza inandırdığımız önemsiz kırılmalarla besleniyor bu arzular ve ruhumuzun, insanlığımızın her yanını habisleşerek sinsice sarıyor. Bu yüzden de yüreklerimizdeki koca yangının “minicik bir kibrit çöpünün hikayesi” olduğu gerçeği ile yüzleşmeye cesaret edemiyor ama onun mayaladığı öfke ile kendi yumurtamızı pişirmek için dünyayı ateşe verebilir hale geliyoruz.

Aslında topluma baktığımızda hiçbirimiz ölümle de hayatla da barışık olan ve yaşadıkları çağın karanlıklarına her biri kendi nasibi ve çabasınca ölümsüz kandiller yakarak toprakla kucaklaşıp ötelere göçen hikmet ehlinden, o eski gönül medeniyetinden tümüyle habersiz değiliz. Ama kabul edersiniz ki bilmekle olmak arasında epeyce fark var.

Bu yüzdendir ki bugün “bilip de olamamanın” sızısıyla derinlerimizde hissediyoruz onların kutlu miraslarını. Öyle olmasa günümüze kadar okunduğu her çağın karanlıklarına ışıklar saçan, ışıl ışıl bilgelikleriyle ruhlarımıza pansuman yapan, bir ömür boyunca biriktirilmiş hikmeti cömertçe paylaşan o kelam ve ilhamlar bugün bizim de kalplerimize sirayet eder; sözün asıl muhatabı olan kalplerimizde bir iz bırakmaz, hayatlarımıza bir istikamet çizmez miydi?

Ancak “bilip de olamamak” sadece bu sızıyı bırakmıyor bize.

“Olamamak”; bütün sermayesini gelip geçene yatıran bir gaflete, kazancı doyumsuzluk olan bir döngüye ve en nihayetinde müflis bir tüccar konumuna girmemize sebep oluyor.

Bu yüzden olsa gerek ki kendi hakkında yanılmış ama bu yanılmaya gönüllü razı olmuş insanlar olarak hem hiç vakti olmayanlardanız hem de koştur koştur yaşadığımız hayatı nereye harcadığımızın izahını yapamayanlardanız.

Sizce de “olamadığımız için” değil mi ki; isimleri yerine 'nick'leri, resimleri yerine 'avatar'ları, sözleri yerine 'twit'leri, sokakları yerine 'ortam'ları, sıcak gülümsemeler yerine 'smiley'leri, sembolleri yerine ikon'ları olan; öznelliğini, dünyasını, duygularını, düşüncelerini sayılı karakterlere sığdırabilen, yediğini, içtiğini, gezdiğini, nerede kimle takıldığını anında teşhir eden, izlenmek, beğenilmek, takip edilmek için adeta çırpınan, kendinde ne olup bittiğine dönüp bakmayan ama herkesin kendisine bakmasını isteyen, kendine sanal kişilikler, duygular, duyarlıklar kurgulayan, sonra anlaşılmaz şekilde bütün bunları “yaşamak” sanan bir koca kalabalık haline geldik!

Yine bu yüzden değil mi ki “çirkinden söz ederek güzelleşeceğini sanan”, bu algıyla şahit olmak için verilen gözleri kendi içine çevirmek yerine onun, bunun, şunun olası eksik, hata, kusur ve yanlışlarına odaklayan ve bunu yapmaktan zevk alarak vicdanını rahatlatan insanlar haline geldik.

Ne kadar ağırlaşıyor göğsünün içinde bir kalp taşımaya, insan kalmaya azmedenlerin zamana sürtünen heybesi ve ne kadar kanıyor kendini mert bir savunmasızlıkla başkalarının denizlerine bırakan sandalların cılız ve kırılgan gövdesi farkında mısınız?

Peki neden tüm bunlar?

Çünkü içimizin karanlıklarında iyiliğin ruhunu kaybettik. İyiliğin ruhu kanatlandırdığını, iyilikten uzak kalmanın ruhu hasta ettiğini; koşulsuz sevginin iyileştirici gücünü, amasız adaletin dünyayı ayakta tutabilecek yegâne güç olduğunu, merhametin ancak “kendinden olmayana gösterildiği zaman” bir işe yarayabileceğini, aşk ve iman olmadan yaşanan hayatın beyhudeliğini unuttuk.

Her farklılığın birer nimet ve ayet olduğunu atlayarak “ya benim gibi ol ya da benden uzak dur” diyen bir bencillikle; gözlerimiz sadece kendimizi gördüğü, kulaklarımız sadece kendimizi duyduğu ve vicdanlarımız sadece “kendimizden olana” işlediği için; kutsallarına, yaşam biçimine, doğrularına, yaşanmışlıklarına fütursuzca dil uzattığımız, çıkarlarımıza uymadığı için samimiyetlerini gözümüzü kırpmadan harcadığımız, hakikati kendi tekelimize alarak her hal ve koşulda “batıl” yolcusu ilan ettiğimiz muhataplarımızın da bir hikayesi olduğunu, onların da bir ruh taşıdığını görmek istemedik.

Kim bilir belki de hayatımızdan defetmek istediğimiz ama her hal ve oluşta bizi daha güçlü kılan acılarımızı, hüzünlerimizi, gözyaşlarımızı doğal bir seçimle sevemediğimiz için iri kahkahalara ve gösterişli hayatlara ihtiyaç duyduk. Ruhumuzu her şeyin gelip geçiciliğine, fani tarafına ayarlayamadığımız için de başımıza gelen en ufak bir sorun ve sıkıntıyla boğuşmak yerine yeis sırtımızı yerden yere vurdu.

Belki de bu yüzden bu kadar sızlıyor her yanımız, belki de bu yüzden bu kadar yorgun umudumuz, belki de bu yüzden kanatsız dualarımız.

Müebbet muhabbetle.


 

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • DAVA KENDİNİ DOĞURMA DAVASI - 05 Mayıs 2023
  • TUTUNDUĞUMUZ DAL KURUMUŞ DEĞİL - 22 Mart 2023
  • PEKİ YA AHLÂKİ DEPREM? - II - 17 Şubat 2023
  • PEKİ YA AHLÂKİ DEPREM? - 15 Şubat 2023
  • HAZ VE HIZ ÇAĞI - 06 Şubat 2023
  • DİN(İ)DAR - 10 Ocak 2023
  • KELİMELERİN GÜCÜ AŞKINA - 21 Aralık 2022
  • ÇAĞIN MOTTOSU - 28 Kasım 2022
  • KALEMLER EMANETTİR - 01 Kasım 2022
  • HAYATTAN SONRASININ ADINI KOYMAK - 06 Ekim 2022
  • TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ - 12 Eylül 2022
  • MADIMAK SİZİN NEYİNİZ OLUR? - 04 Temmuz 2022
  • SEVDİĞİNE BENZEYECEKSİN! - 23 Haziran 2022
  • ÖLSEK YÜZÜMÜZ YOK - 23 Mayıs 2022
  • ORUÇ BİZİ TUTSUN - 04 Nisan 2022
  • AİDİYET - 03 Ocak 2022
  • ANLAMIN KIYAMETİ - 22 Aralık 2021
  • BİZİ GÖZÜMÜZDEN VURDULAR - 22 Kasım 2021
  • İRADE KRİZİ (Kadın Cinayetleri) - 30 Ekim 2021
  • SEN RABBİN NEFESİSİN - 20 Ekim 2021
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Köşe Yazarları
AFYONSPOR  İÇİN GÖREVE
Lokman ÖZKUL
AFYONSPOR  İÇİN GÖREVE
SANAYİLEŞME MOTORLA BAŞLAR
Nevzat LALELİ
SANAYİLEŞME MOTORLA BAŞLAR
MÜTHİŞ BİR İŞ BAŞARDIK
Mürşide AYHAN
MÜTHİŞ BİR İŞ BAŞARDIK
Anlayanı Bilge Kılan 100 Söz (1)
Ramazan DEMİR
Anlayanı Bilge Kılan 100 Söz (1)
Sürü Psikolojisi Nedir?
Prof. Dr. Ekrem ÇULFA
Sürü Psikolojisi Nedir?
14 Mayıs...
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
14 Mayıs...
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
DAVA KENDİNİ DOĞURMA DAVASI
Ömer ELÇİ
Ömer ELÇİ
İYİ Parti'de son durum?..
Mustafa GÜNEL
Mustafa GÜNEL
SEÇ-MEN
SİMİT TEZGÂH BENİMDİ          
Nevzat Dede Çocuklarla
SİMİT TEZGÂH BENİMDİ          
ELBETTE
Dr. Kadriye Işıklar PÜRÇEK
ELBETTE
Eğitim kampüsü olayı: En iyi okul, evine en yakın okuldur
İdris ÖZEK
Eğitim kampüsü olayı: En iyi okul, evine en yakın okuldur
MUZAFFER GÖRKTAN'IN YENİ KİTABI
Hayrettin DURMUŞ
MUZAFFER GÖRKTAN'IN YENİ KİTABI
Muhammet ÖZTÜRK
Muhammet ÖZTÜRK
Karamanlı Süleyman ve Afyonlu Küçük Ali
CENNET
Mehmet Ünal TAŞPINAR
CENNET
İsteniş Hakan TÜPLEK
İsteniş Hakan TÜPLEK
BODRUMSPOR ADIM ADIM 1. LİGE  
ERDEM DEĞİL ÖZDEM
Prof. Dr. Ahmet İNAM
ERDEM DEĞİL ÖZDEM
Fahrettin Erdem / Afyon Şiiri
Misafir Kalem
Fahrettin Erdem / Afyon Şiiri
Çanakkale Zaferi ve ezberletilmiş yalan
Arif YAĞCI
Çanakkale Zaferi ve ezberletilmiş yalan
Dostluk biriktirmek!..
Dr. Burhan İŞLİYEN
Dostluk biriktirmek!..
Ev kira ama memleket bizim!..
Fatma BARBAROSOĞLU
Ev kira ama memleket bizim!..
Azerbaycan Zaferinde Atatürk Detayı / İlker BAŞBUĞ
Alıntı Köşe Yazısı
Azerbaycan Zaferinde Atatürk Detayı / İlker BAŞBUĞ
Frig Vadisi boyunca yürümenin zevki / Atilla DORSAY
Afyonkarahisar Yazıları
Frig Vadisi boyunca yürümenin zevki / Atilla DORSAY
Çok Okunan Haberler
Afyon anlık altın döviz piyasası
Afyon anlık altın döviz piyasası
Afyon'da bugün hava nasıl olacak?..
Afyon'da bugün hava nasıl olacak?..
Aynı köy, iki gündür sel baskını yaşıyor
Aynı köy, iki gündür sel baskını yaşıyor
Afyon'da elektrik akımına kapılan 12 büyükbaş telef oldu
Afyon'da elektrik akımına kapılan 12 büyükbaş telef oldu
Pompalı tüfekle arkadaşını vurdu
Pompalı tüfekle arkadaşını vurdu
Afyon haber son dakika!.. Kız kardeşini sırtından bıçakladı!
Afyon haber son dakika!.. Kız kardeşini sırtından bıçakladı!
Afyonlu Uzman Çavuştan acı haber
Afyonlu Uzman Çavuştan acı haber
Afyonkarahisar Valiliğinden açıklama!..
Afyonkarahisar Valiliğinden açıklama!..
Ana Sayfa
Afyon Haber
Spor
Siyaset
Asayiş Yaşam
Ekonomi
Sağlık
Sivil Toplum
Afyon Nostalji
Bölge Haberleri
Kültür Sanat Etkinlik
Eğitim
Afyon Özel
Türkiye
Dünya
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Afyon Haber
  • Afyon Nostalji
  • Afyon Özel
  • Asayiş Yaşam
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Köşe Yazıları
  • Kültür Sanat Etkinlik
  • Magazin
  • Sağlık
  • Sivil Toplum
  • Siyaset
  • Spor
  • Teknoloji
  • Türkiye
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri
Google Play
ücretsiz indirin
sanalbasin.com üyesidir

  • Rss
  • Sitene Ekle
  • Afyonluyuz.Biz
  • Son 50 haber
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Afyonhaber, AA ve İHA abonesidir.
Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilerek ve ilgili sayfamıza link verilerek kullanılabilir.
Ajans haberlerinin ve içeriklerinin kullanım ve telif hakkı ilgili ajansa aittir.
www.afyonhaber.com Bağımsız, tarafsız, hızlı Afyon haber sayfası...
Afyon haber | Afyon haberleri | Afyonhaber | Afyon haber son dakika | afyonhaber.com

Yazılım: Tumeva Bilişim

Afyon haberleri

Afyon haber son dakika

Afyon haber