• Son 50 haber
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Afyon Haber
  • Spor
  • Siyaset
  • Asayiş Yaşam
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Sivil Toplum
  • Afyon Nostalji Bölge Haberleri Kültür Sanat Etkinlik Eğitim Afyon Özel Türkiye Dünya
  • Ara
SON DAKİKA:
Kar sevinci!.. Afyon hava durumu
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
  3. BİZİ GÖZÜMÜZDEN VURDULAR
22 Kasım 2021 - 08:47

BİZİ GÖZÜMÜZDEN VURDULAR

22 Kasım 2021 - 08:47
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
yazıyor...


Farkındayım, yazılarımın azımsanmayacak önemli bir kısmı hal ve ahvalimize dair eleştiri üzerine. Zira iman iddiasında bireyler sıfatıyla yeryüzünün mirasçıları olarak inşa ve ihya edilmesi gereken adaletin, yeşermesi gereken ümidin, kök salması gereken sevginin ve her tarafı cennetin rengine bulayacak merhametin görevlileri sanki bizleriz gibime geliyor ve bu hüsnü zannım zihnimden yüreğime akan kelimelerle geceler boyu gözlerime kum kaçırıyor.

Kötülüğün siyahını bu kadar artırdığı bu paslı iklimde, “faili meçhul” bunca can kırığının üzerinde hangi birimiz kendi parmak izlerimizi görebiliyoruz bilmiyorum ama sanırım bu “görev bilinci” en azından benim cephemde son nefesime kadar sürecek görünüyor.

Ona da ceddinize de rahmet olsun; rahmetli dedem “bizi gözümüzden vurdular” derdi hep.

Gün geçtikçe, fark ettikçe, hissettikçe, yüreğime yük ettikçe bu vurulmanın şiddetini de ‘nasıl’ını da ‘niye’sini de daha iyi kavrıyorum sanırım.

Evet, biz gözümüzden vurulduk maalesef.

Doksanlı yılların başıydı.

Bugünkü ‘ben’ merkezli, buram buram narsisizm kokan bu yaşam biçimi evlerimize, işlerimize, ilişkilerimize ve oradan da yazık ki zihinlerimize önce ekranlardan sızdı.

O ekranlarda klipler dönmeye başladığında, özendirici ‘modern batı(!)’ yaşamını önümüzdeki siyah beyaz ekranlardan evimize “gönül rızası ile” buyur ettiğimizde, geleceğin teminatı gençlerimiz yazık ki kuramadığımız ve sadece eleme üzerine bina ettiğimiz eğitim sistemimiz ile “amacını” yitirdiğinde, çocuğunun boğazından helal lokma geçirmek için gecesini gündüzüne katan babalarımız parayla başa çıkmaya başladığında, abdestsiz hamura dokunmayan annelerimiz aramızdan ayrıldığında, gönlü dualı çınarlarımızın uykunun bile uykuda olduğu demlerde ettiği sessiz, gözü yaşlı duaların sedası kesildiğinde masumiyet denen huzurun o efsunlu anahtarını da kaybettik sanki.

Farkında olduğunuza eminim.

Paranın ve güç zehirlenmesinin hemen her şeyi soysuzlaştırdığı bu çağda; bedenin insanı sadece dünyaya bağlayan bir vasıta olduğunun erincinde, ideallerinin peşinden yürüyen, yalancı imgeler dünyasına, makam ve mevki kaygısına, para kazanayım da kendimi daha güçlü hissedeyim nevrozuna yakalanmamış; yan yollara sapmayı beceremeyen, bir punduna getirip de bozuk düzenden nemalanmayan, onurunu korumak adına bir ömrü açlık sınırında yaşamayı göze alan insanların sayısı suyun tuzu eritmesi misali günden güne azalıyor.

Onlar azalıkça da biz, ahlâk ve adaletin kılavuzluğunu unutuyor; hayatın aslında ötekini duyma ve öteki tarafından duyulup anlaşılma çabası olduğunu kalp bilgimizle artık okuyamaz hale geliyoruz.

Düşeni kaldırmak, düşküne merhamet etmek, ezilenle saf tutmak, haksızlığa başkaldırmak, darlığa genişlik zora kolaylık olmak gibi kadim değerlerimiz de adım adım geçmişimizi tozlu raflarında birer nostalji olarak kalıyor.

Çünkü masumiyetin pılını pırtısını toplayarak aramızdan ayrıldığı o günlerden beri onun boşalttığı yeri fitne ve fesat dolduruyor. İnsanlığın yükünü serçe kadar yüreğine sığdıran söz ve hayat ustaları aramızdan birer birer çekiliyor. Ticaretimiz yalan dolanla, siyasetimiz kişisel ikbal hesaplarıyla, itimadımız hırs ve hasedin zehirli oklarıyla, liyakat ve ehliyetimiz ise sadakat saplantısı ile günden güne zehirleniyor.

Evet, refahımız artıyor belki ama maneviyatımız kayboluyor! Aramızda halen vücudu abdestli olanlarımız var belki ama zihinlerimiz de yüreklerimiz de envaı çeşit necasetle tıka basa dolu. Zihin ve dolayısıyla niyet necis olunca uzuvların temiz olması yetmiyor tabi ki.

Çünkü ümitsizlik ve amaçsızlığın her tarafı yoğun bir sisle kapladığı; insanların yarıştırıldığı, kazanmak uğruna her şeyin mubah sayıldığı, itiş kakışın özellikle istendiği, esareti altına girdiğimiz çeşitli boyuttaki ekranlardan günün yirmi dört saati “memlekette sanki iyi ve güzel hiçbir şey yokmuş gibi” kötülüğün sokaklarımızda kurduğu krallığın portresini çizmek için can atan ve insan ruhunun karanlığa gömüldüğü sahnelerin pompalandığı bugünkü kültür artık bireysel rekabet üzerine kurulu.

Milyonlarca insanın efsunlanmış bir halde ekran başına kilitlendiği televizyon dizilerinin neredeyse tamamı siyahı üstün kılarak dünyayı bize olduğundan daha karanlık gösteriyor ve insanlar, çivilenip kaldıkları bu ekranlardan aldıkları “kimseye güvenilmemesi, merhametten maraz doğacağı” mesajlarını yaşamlarına nakşediyor!

Ama inanın sadece bu kadar değil.

Zira bu ekranlar sayesinde; gözlerine sokulan ve zihinlerine zerk edilen sahneler içinde rekabetçi, itiş- kakışa dayalı, güçlü olanın ayakta kalıp altta kalanın canının çıktığı, cahiliye dönemlerine rahmet okutan bir dünya düzeni içinde; gücün her şeyi meşrulaştırabildiğini, haram parayı ve ahlâk dışı şöhreti sevimli gösterebildiğini, gücü elde edebilen bir muktedir zihnin hiçbir koşul ve haklı sebep aramaksızın kendisinden binlerce km uzaklıktaki bir coğrafyayı kan ve gözyaşına boğabildiğini görerek büyüyen bugünkü kuşak, ya güce tapınarak ya da güçlüye tutunarak var olacağı sanrısı içinde maalesef.  

Onların ruhunu besleyen bu geçmiş onları görünür olmaya, bilinmeye, kahramanlaşmaya karşı büyük bir açlığa sürükledi ve bu nedenle de bugün hakkın gücü değil, gücün hakkı sahne aldı.

Evet, gençlerimiz açlar çünkü; yaşadıkları bireysel tarih onlara sorumluluk almadan hak sahibi olma, bedel ödemeden hakikate ulaşma, başarı olmadan şöhret sahibi olma, alın teri olmadan kazanç elde etme, çalışmadan ödev çıkarma; hatta zorluğun istenmediği, acı ve gözyaşının ötelendiği, anlama çabasının zahmet verici olduğu bir zaman dilimi sundu.

Doğal olarak da en çok bağıranın, sesi en gür çıkanın veya en güçlü olanın sesi duyulmaya başlandı. Hemen hepsinin sosyal medya hesaplarına bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız!

Senaryosu “tek kültür” üzerine kurulan ve bilginin gücüne ulaşan toplum mühendisleri tarafından yazılan bu kurguda; insanlar, sınırsız zevk ve kendi kendine hayranlık vaat eden bir kitle kültürü içinde, hayattaki başarılarını sadece sahip oldukları ve satın alma kudretleriyle ölçmeye başladılar. Böyle olunca da doğal olarak dostluk, kardeşlik, muhabbet, samimiyet, yardımseverlik, toplumsal kabul gören ahlaki ölçüler ve parayla ölçülemeyecek değerler yavaş yavaş anlam ve önemini yitirdi.

Tam anlamıyla başardılar mı?

Bence hayır!

Zira uzak ve yakın tarih; hüznün kanatlarıyla bir yaranın sızladığı yerden dünyaya bakabilen ama dünyaya kök salmadan etrafımızda uçuşan, nerde bir keder ve sıkıntı varsa orada beliren, hayatlarımızı güzelleştiren, kendi hayatları pahasına insanlara yardım eden, özgürlükleri ve hatta canları pahasına başka insanlara siper olan kahramanların hikâyeleri ile dolu.

Onların bu adanmışlıkları hiç beklemediğimiz zamanlarda üşüyen ruhlarımızı sarmalıyor, uçurumlardan aşağı düşerken yüreğimizden tutuyor.  Bu şekilde de kâinattaki tüm varlıkların birbirine görünmez merhamet bağlarıyla bağlı olduğunu ve birimizin iyiliğinin diğerinin de iyiliği olduğunu çok daha berrak bir şekilde hissedebiliyorum!

Bilmiyorum.

Belki de her an düş kurmaya meyilli, umutlarını bu düşlerle besleyebilen, kelimelerin sihrine inanan, dünyayı yurt edinmemiş ve belki de hiç edinmeyecek olan, insan ilişkilerinde ve hayatta ölçüyü ve özellikle de ahlaki zekayı gözetebilen, küresel kapitalizmin önüne katıp dilediğince güdemediği bir hayalperestim belki de.

Belki de (gidişatın hızı beni ürkütse de) kötülerin ve kötülüğün yaydığı siyahın başımızdan aşağı boca edildiği veya her gün elimizdeki ekranlardan gözümüze sokulduğu gibi çok da koyu olmadığına inanmak istiyorum. 

Çünkü ben, inanan ve hakki ile teslim olmuş birinin ateşi gül bahçesine çevirebileceğine inanan bir kültürün göğsünden besleniyorum.

O kadim kültür, bana aynı zamanda zalimlerin bir gün mutlaka zulmünde boğulacağını, dünyanın tüm ezilmişlerinin merhametin soylu müziği eşliğinde sevgi ve kardeşlik türküleri söyleyeceğini fısıldıyor.

Bu yüzden de halen erdemli insanların başkalarının bozduğunu onarmak için yürek teri döktüğüne, sessiz sedasız karşılıksız bir bağlılıkla dokunduğu yerleri, yüzleri ve kalpleri imar eden iman şövalyeleri olduğuna inanıyorum. Sadece iyiler yalnız ve iyilik kötülüğün yaptığı gibi yaygara koparmıyor.

Ama bunca maddi ilerlemeye rağmen insanın ve insanlığın önceki nesillere göre neden daha mutsuz olduğunu düşününce az önce yazdıklarım dışında aklıma başka cevaplar da gelmiyor!

Çünkü bolluk çağında ruhlarımız açlıktan kıvranıyor ve insanın insana ne kadar susadığını görebiliyorum. Maddiyat üzerine bina edilen güncel değerler, derinlerimizde sakladığımız emniyetsizlik hissimizi uyandırıyor ve bizi ancak çok sahip olmakla, sürekli satın almakla mutlu olabileceğimiz yanılgısına sürüklüyor. Bu yüzden de kendimizi (yazık ki ahlaki sadakatimizi öteleyerek) zaman satıp para almak zorunda hissediyoruz.

Bakın bugünkü halimize.

Bize benzemeyeni çok kolay bir şekilde “düşman” hanesine yazabiliyor, onu aynı kolaylıkla öcüleştirebiliyoruz!

Bu yüzden de herkes, tek kişilik bir dünyanın ufuksuzluğu içinde tutsak durumda. Hayatlarımızın neredeyse birbirimizle hiçbir temas noktası kalmamış gibi görünüyor. Aynı evin içinde eşlerin ayrı, çocukların apayrı bir dünyası var artık. Aynı şeyleri aynı şekilde yapıyor olmanın bize ortak noktalar kazandırdığını sanıyoruz ama bu herkesin birbirine benzemesinden, tek tip bir hayatın bütün hayatların yerine geçirilmesinden başka bir şey değil! Bütün hayatları başkalıklarından arındırarak eni boyu belli tek bir hayat darlığına indirgemiş ve mahkûm etmiş oluyoruz sadece.

Yani tıpkı onların istediği gibi. Merhametin toprağında yeşillendirilen yaban otlarıyla tek, bireyci, acımasız ve merhametsiz bir kültür!

Çünkü bilinçli servis edilen bu kültürün kibirli ve kirli dili sadece kendisine ait bir yaşam biçimi ve düşünce sistemi olabileceğini, onu olduğu gibi kabullenmemizi ya değişip onlara benzememizi ya da “yok olmamızı” ısrarla savunan bir kültür!

Yirmi yıl önceki halimiz ile bugünkü halimiz arasındaki fark ise bu işi ne kadar kolay başardıklarının göstergesi olsa gerek!

Çözüm mü?

Üzerinde tepindiğimiz manevi mirasın göğsünden süt emerek kendi gök kubbemizi inşa edebilmek! Ötesi sadece zihinsel bir kölelik!

Farkındalık temennisiyle!



 

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • DİN(İ)DAR - 10 Ocak 2023
  • KELİMELERİN GÜCÜ AŞKINA - 21 Aralık 2022
  • ÇAĞIN MOTTOSU - 28 Kasım 2022
  • KALEMLER EMANETTİR - 01 Kasım 2022
  • HAYATTAN SONRASININ ADINI KOYMAK - 06 Ekim 2022
  • TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ - 12 Eylül 2022
  • MADIMAK SİZİN NEYİNİZ OLUR? - 04 Temmuz 2022
  • SEVDİĞİNE BENZEYECEKSİN! - 23 Haziran 2022
  • ÖLSEK YÜZÜMÜZ YOK - 23 Mayıs 2022
  • ORUÇ BİZİ TUTSUN - 04 Nisan 2022
  • AİDİYET - 03 Ocak 2022
  • ANLAMIN KIYAMETİ - 22 Aralık 2021
  • İRADE KRİZİ (Kadın Cinayetleri) - 30 Ekim 2021
  • SEN RABBİN NEFESİSİN - 20 Ekim 2021
  • AMAÇ NİTELİK Mİ NİCELİK Mİ? - 03 Ekim 2021
  • LAİKLİK - 20 Eylül 2021
  • TARLA NEMLİ OLMADAN TOHUM YEŞERMEZ! - 29 Ağustos 2021
  • DÜZ MANTIK - 22 Ağustos 2021
  • ORTAK AKIL ZORUNLULUĞU - 04 Ağustos 2021
  • KRİPTO İLİŞKİLER - 05 Temmuz 2021
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Köşe Yazarları
MOTOR, GÜMÜŞ MOTOR VE ERBAKAN                                        
Nevzat LALELİ
MOTOR, GÜMÜŞ MOTOR VE ERBAKAN                                        
Savunma Sınırdan Başlamaz-4
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Savunma Sınırdan Başlamaz-4
Bozulan Bir İlişkiyi Yeniden Kurmak İçin Neler Gerekir?
Prof. Dr. Ekrem ÇULFA
Bozulan Bir İlişkiyi Yeniden Kurmak İçin Neler Gerekir?
CEZAYİR TÜRKÜSÜ
Mürşide AYHAN
CEZAYİR TÜRKÜSÜ
Gazi'den Günümüze Cümle Kurmak
Ramazan DEMİR
Gazi'den Günümüze Cümle Kurmak
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
DİN(İ)DAR
Yasin KÖKSAL
Yasin KÖKSAL
CHP'DE ADAY BELİRLEME… OKUDUĞUNU ANLAMAMAK….
BİR ÇINAR BİN ÇINAR
Dr. Kadriye Işıklar PÜRÇEK
BİR ÇINAR BİN ÇINAR
Elfida'nın öyküsü...
İdris ÖZEK
Elfida'nın öyküsü...
OKUMAK AMA FAYDALIYI 
Nevzat Dede Çocuklarla
OKUMAK AMA FAYDALIYI 
MUZAFFER GÖRKTAN'IN YENİ KİTABI
Hayrettin DURMUŞ
MUZAFFER GÖRKTAN'IN YENİ KİTABI
Muhammet ÖZTÜRK
Muhammet ÖZTÜRK
Karamanlı Süleyman ve Afyonlu Küçük Ali
AFYON BELEDİYESPOR BASKETBOL TAMAM MI, DEVAM MI?
Lokman ÖZKUL
AFYON BELEDİYESPOR BASKETBOL TAMAM MI, DEVAM MI?
Fitne ve dedikoduyla bu şehrin havasını kirletmeyin!..
Ömer ELÇİ
Fitne ve dedikoduyla bu şehrin havasını kirletmeyin!..
CENNET
Mehmet Ünal TAŞPINAR
CENNET
İsteniş Hakan TÜPLEK
İsteniş Hakan TÜPLEK
BODRUMSPOR ADIM ADIM 1. LİGE  
ERDEM DEĞİL ÖZDEM
Prof. Dr. Ahmet İNAM
ERDEM DEĞİL ÖZDEM
Fahrettin Erdem / Afyon Şiiri
Misafir Kalem
Fahrettin Erdem / Afyon Şiiri
Çanakkale Zaferi ve ezberletilmiş yalan
Arif YAĞCI
Çanakkale Zaferi ve ezberletilmiş yalan
Dostluk biriktirmek!..
Dr. Burhan İŞLİYEN
Dostluk biriktirmek!..
Ev kira ama memleket bizim!..
Fatma BARBAROSOĞLU
Ev kira ama memleket bizim!..
Azerbaycan Zaferinde Atatürk Detayı / İlker BAŞBUĞ
Alıntı Köşe Yazısı
Azerbaycan Zaferinde Atatürk Detayı / İlker BAŞBUĞ
Frig Vadisi boyunca yürümenin zevki / Atilla DORSAY
Afyonkarahisar Yazıları
Frig Vadisi boyunca yürümenin zevki / Atilla DORSAY
Çok Okunan Haberler
Afyon haber son dakika... Gazlıgöl'de oteller boşalıyor!..
Afyon haber son dakika... Gazlıgöl'de oteller boşalıyor!..
Afyonkarahisar Valiliği uyardı!..
Afyonkarahisar Valiliği uyardı!..
Bir düğün iki çift
Bir düğün iki çift
Afyonlu Astsubay, kalp krizi sonucu vefat etti
Afyonlu Astsubay, kalp krizi sonucu vefat etti
Afyon'da trafik kazası, 1 ölü, 5 yaralı
Afyon'da trafik kazası, 1 ölü, 5 yaralı
2023 sıfır Tofaş Şahin üretimi başladı!..
2023 sıfır Tofaş Şahin üretimi başladı!..
Kaşla göz arasında motosikletini çaldılar
Kaşla göz arasında motosikletini çaldılar
Canice öldürülen kadının cenazesi memleketi Afyon'a getirildi
Canice öldürülen kadının cenazesi memleketi Afyon'a getirildi
Ana Sayfa
Afyon Haber
Spor
Siyaset
Asayiş Yaşam
Ekonomi
Sağlık
Sivil Toplum
Afyon Nostalji
Bölge Haberleri
Kültür Sanat Etkinlik
Eğitim
Afyon Özel
Türkiye
Dünya
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Afyon Haber
  • Afyon Nostalji
  • Afyon Özel
  • Asayiş Yaşam
  • Ekonomi
  • Magazin
  • Sağlık
  • Sivil Toplum
  • Siyaset
  • Spor
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri
Google Play
ücretsiz indirin
sanalbasin.com üyesidir

  • Rss
  • Sitene Ekle
  • Son 50 haber
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Afyonhaber, AA ve İHA abonesidir.
Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilerek ve ilgili sayfamıza link verilerek kullanılabilir.
Ajans haberlerinin ve içeriklerinin kullanım ve telif hakkı ilgili ajansa aittir.
www.afyonhaber.com Bağımsız, tarafsız, hızlı Afyon haber sayfası...
Afyon haber | Afyon haberleri | Afyonhaber | Afyon haber son dakika | afyonhaber.com

Yazılım: Tumeva Bilişim

Afyon haberleri

Afyon haber son dakika

Afyon haber