VİRA BİSMİLLAH YOLLARA ÇIKTIK Bu günden itibaren farklı, sıra dışı, kimsenin gitmediği, görmediği haberlerle sizlerle olacağım. Bazen şaşıracaksınız, bazen güleceksiniz, bazen kızacaksınız ama Afyonkarahisar’ın gerçeklerini birde benim gözümden öğreneceksiniz. Zaten adımız çıkmış deli Kemal’e, ne yapsam yerdir. Kemal Kantek yolarda, sadece yazılarla kalmayacak, her yazı fotoğrafla desteklenecek. Daha doğrusu her fotoğraf konuşacak. O zaten her şeyi anlatacak. Çok laf deliye yakışır derler, bende deliyim ama bundan sonra foto deli olacağım. Makinem elimde, kırmızı motoruma atlayıp yolar beni nereye götürürse oraya gideceğim. Kim bilir belki bir gün sizinle de karşılaşırız. Adamın biri “Gitmediğin yer senin değil” demiş. Bende bu sözden yola çıkarak Afyonkarahisar’ı karış karış dolaşacağım.   Karacaahmet Türbesi Yola çıkarken ilk durak yerlerimin başında Karacaahmet beldesi ve beldeye adını veren Türbeye gidip icazet almak. Derlerki Karacaahmet’e benim gibi deli gelen akıllı çıkarmış. Bende bu nedenle yola buradan çıkıyorum. Karacaahmet türbesinde duamı yapıp yola çıkarken birde buranın tarihçesini paylaşalım.   Karacaahmet Türbesi Karacaahmet yıllarca hekimlik yapıp şifa dağıttıktan sonra, yerini oğlu Eşref Sultan’a bıraktı. Eşref Sultan, babasından öğrendiği usulle gelen hastaları tedavi etti. O da kendisinden sonrakilere öğretti. Bu tedavi şekli günümüze kadar geldi. Bu gün kasabada, Karacaahmet’in torunları atalarından öğrendikleri usulle geleneklerini devam ettirmektedirler. Genellikle hastalar elleri ve ayakları bağlı olarak geliyor. Çılgınca bağırıyor. Üstünü başını yırtıyor. Çıldırmış bir görüntüde geliyor. Hastaları Karacaahmet halkı karşılıyor. Hasta erkekse erkekler karşılıyor, kadınsa kadınlar karşılıyor. Üç gün kasabada misafir edilir (kasabada ziyaretçiler için misafirhaneler bulunmaktadır), kasabada öğrendikleri perhizlerini belirli bir süre kendi evlerinde uygularlar. Kasabaya tedavi amaçlı gelen yukarıdaki belirtileri gösteren hastalardan iyileşmediğini söyleyene rastlanmamıştır.   KARACA AHMET SULTAN’IN TIBBA HİZMETİ Ünlü psikolog Prof. Dr. Rasim Adasal başkanlığında  Ankara Üniversitesinden bir grup Profesörler kurulu 1967 yılında kasabamızda araştırma yapmışlardır. Olayları izlemişler, ilmi metotlarla incelemeler yapmışlardır. Bu folklorik, mistik ve tıbbi, geleneğimizi dünyaya tanıtmak ve yansıtmak için şu bildiriyi yayınlamışlardır:   “Bu tedavinin esası bu gün yaptığımız elektro şok da olduğu gibi direkt yani biyolojik şok değildir. Bu daha ziyade ruh hastasında olan inancı bulunan bir insanın gece tecrit halinde nefsi ile karşı karşıya gelmesi, nefsi ile savaşması, daha doğrusu psiko-analizin öne sürdüğü ruh savunma mekanizmasını uyandırmak suretiyle bir manevi psikiyatrik ruh hastaları ( sara ve bunama dışında) manevi inançları kuvvetli bazı ailelerin daha çok günlük olaylara bağlı, reaktif ruhi bozuklukları olan hastaları mani ve melankoli gibi efektif ve manevi kamçılamalar ve çöküntüleri olanlardır.”   Bozhüyük dağlarında Bozhüyük Belediye Başkanı kıymetli dostum Fatih Çetinkaya ile beldede buluşuyoruz. Bir süre gezip sohbet ettikten sonra -Hadi başkan şöyle dağlara çıkalım. Beldenin güzelliklerini uzaktan bir görelim. Bir şeyin içinde olursan birçok güzelliği göremezsin. İstersen benim motorla gidelim.    -Aman kalsın Kemalim, biz normal bir araçla gidelim. Senin motor bir kişilik, sonra başına bir şey gelir bana yenisini aldırırsın. Başkanla birlikte dağlara çıkıyoruz. Önce Bozhüyük beldesinin yeşiller içinde ne kadar güzel göründüğüne bakıyoruz. -Başkan duydum ki termalle ilgili bazı çalışmaların varmış. Kuş uçumu Gazlıgöl şurası. 5-6 kilometregibi bir mesafe -Evet Kemal Kardeş öyle bir niyetimiz var, ancak ortada birde sorun var. MTA bir kararla buraları uzun yıllar bir firmaya vermiş. Onun icazeti olmadan hiç kimse yatırım yapamıyor. Bu işi çözersek Bozhüyük termal seralar ve otellerin yeni adresi olabilir.   Bu ne yahu? Yollara çıkınca çok garip manzaralarla karşılaşma imkanı buluyoruz. Tarladan çalışmaktan dönen bir aileye rastlıyorum. Traktör römorku iki dam boyu doldurulmuş. Üzerine de iki hanım kardeş binmiş. Oraya asansörle mi? çıktınız mübarek. Neyse birde traktöre baktım. Dedem direksiyona geçmiş bir. Kucağında torunu iki, solunda oğlu üç, sağında gelini dört, traktörün arka kısmında bir teyze beş, traktörle römork bağlantısında başka bir teyze altı. İki de römork üzerinde hanım kardeş etti sekiz kişi. Kolay gelsin ama yapma be dede efendi. Çok tehlikeli bu hareketler. Ne olur biraz daha dikkat.   Çocuklar gibi şendim Gebeceler’de DSİ’ye ait gizli bir cennet’e rastladım. Ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Kulaklarım dinlendi. Araç, insan, patpat sesi hiç bir şey yok. Ben bunca zamandır Afyonkarahisar’da bilmediğim yer yok sanırdım. Ama daha görmediğim o kadar çok yer varmış ki kendimi Afyonkarahisar cahili ilan ettim. Atalar ne güzel demiş, “Çok okuyan mı? çok gezen mi?” hele demirden yapılma kaydırağı görünce dayanamadım çıkıp birkaç tur kaydım. Çocuklar gibi şendim doğrusu. Sizi de Gebeceler’de bulunan DSİ alanına davet ediyorum. Burayla ilgili detayları daha sonra paylaşacağım. Piknik yapmak için bir numara yer burası, benden söylemesi.