CHP İl Başkanı Yalçın Görgöz’ün basın açıklaması:
” 2010 yılında yapılan Anayasa Değişikliği ve ardından gerçekleştirilen referandumda kabul edilen düzenlemelerle yeniden yapılandırılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile Yüksek Yargı Organlarındaki (Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi…) düzenlemeler sonrasında yargının siyasallaştırılması süreci 12 Ekim’deki HSYK seçimleri ile radikal bir dönüm noktasına gelmiştir.
Bu seçimler sonrasında oluşan yeni HSYK ve bu oluşumun yapacağı adli ve idari yargıya yönelik tasarruflar artık yargının tümüyle AKP’lileştirilmesi yönünde olacaktır.
Yargıç güvencesi, 12 Ekim HSYK seçimleri sonrasında ortadan kalkmıştır. İktidar tarafından oluşturulan ve yönlendirilen Yargıda Birlik Platformu (YBP) aday listesinin ağırlıkla kazandığı ve adli yargıdan 7, İdari Yargıdan da 1 olmak üzere 8 üyesinin HSYK’ya seçildiği bir seçim gerçekleşmiştir.
Bu seçimlerde YBP listesinde yer alan adayların seçim kampanyalarına başlamadan önce Başbakanı ve Adalet Bakanını ziyaret etmeleri, bu ziyaretler sonrasında da hükümetin yargıç ve savcıların ekonomik durumlarının iyileştirilmesi konusunda hükümetten söz aldıklarını açıklamaları bir tesadüf değildir.
Kaldı ki, hemen bu ziyaretlerin ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yargıç ve savcıların aylıklarında seyyanen 1.165 TL artış yapılması yönünde bir düzenlemenin hazırlandığını ve bu düzenlemenin HSYK seçimleri sonrasında TBMM’ye gönderileceğini açıklaması da bir tesadüf değildir.
HSYK Başkanı Adalet Bakanı ve Başkan Vekili Müsteşarı seçim süreci boyunca, yoğun bir şekilde adliye ziyaretleri ve toplantılarla HSYK seçimlerini yönlendirdiler. Yargıç ve savcıları baskı altına aldılar yerine göre de tehdit ettiler. Bu politikalar pervasızca ve açıktan yürütüldü.
Yargıtay onursal başkanlarından Mehmet Uygun’un 2005 yılında Gazi Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi’ndeki fahri doktora merasimlerinde üst üste yinelediği “Hakimlerin vicdanları ile cüzdanları arasında sıkışıp kaldıkları” şeklindeki sözleri 12 Ekim HSYK seçimleri ile yaşama geçirilmiş oldu.
Yargı mensupları AKP iktidarının desteklediği açıkça ilan edilen YBP listesine oy vererek tercihlerini bağımsız ve tarafsız yargıdan, siyasal erke boyun eğmeyen hukuk-yasa ve vicdanla hareket eden yargı mekanizmasından yana değil, cüzdandan yana tercihlerini kullandılar.
2010 yılındaki Anayasa değişikliği sonrasında getirilen yeni düzenleme uyarınca, ilk kez yapılan HSYK seçimlerinde de AKP iktidarının o dönemdeki tek yargı örgütlenmesi olan YARSAV’a karşı oluşturduğu Demokrat Yargı Derneği (DYD) bile daha sonra iktidarın yargıdaki uygulamalarını eleştiren ve tepki gösteren bir çizgiye geldi.
DYD yerine, bu seçimlerde YBP’yi oluşturan iktidar, HSYK’da, Cumhurbaşkanı inisiyatifindeki atamalar ve yine yapısı 17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması sonrasında alelacele değiştirilen Adalet Akademisi’nden seçilecek üyelerle, 12 Ekim seçimleri sonrasında, YBP listesinden seçilen 8 üyenin de ilavesiyle, karar çoğunluğunu ağırlıklı bir şekilde tekeline almış durumdadır.
En son torba yasada yürürlüğe konulan Sulh Hukuk Hakimlikleri mekanizmasıyla adli yargıyı tümüyle iktidar kontrolüne alan AKP, yeni HSYK yapısıyla da adli yargıyı, bölge idare mahkemelerini, Yargıtay ve Danıştay’ı da artık siyasal iktidarın payandası haline getirecektir.
Hakim ve savcı atamaları, tayinleri, davalarda görevlendirilmeleri, hakim ve savcılar hakkında soruşturmaları, meslekten men ve ihraçları, yeni hakim ve savcı alımları vb. konularda artık tümüyle siyasallaşmış, iktidar tahakkümüne ve denetimine tabi bir yargı mekanizması oluşturulacaktır.
Yasalarla teminat altına alınmış olan “YARGIÇ GÜVENCESİ” bu andan itibaren ortadan kalktığı gibi 77 milyon yurttaş açısından da “YARGI GÜVENCESİ” ortadan kalkmıştır. Türkiye’de haksızlığa uğradığını düşünenler açısından “adalet aramak” bu an itibarıyla söz konusu değildir. Önümüzdeki dönemde keyfi tutuklama, gözaltı, mahkumiyet, suç isnadı, hayali ithamlarla karşıt görülen kişi ve kurumların yargı tehdidi altına alınması vb. süreçleri yaygın bir şekilde gündeme gelecektir.
Hükümetin “paralel yargıyı tasfiye” kampanyasıyla yürüttüğü HSYK seçimleri sonrasında oluşan tablo yargının AKP’ye PARALEL hale getirilmesidir.
YBP’nin adli yargıdan seçilen 7 üyenin tamamını kazanmış olması, yargı çevrelerinde dile getirilen tespitlere göre, bunu tamamıyla AKP’nin zaferi haline getirmiyor.
YBP’nin adli yargıdan seçilen 7 üyesinden 3’ü ülkücü, 1’i sosyal demokrat, 1’i Alevi, 2’si AKP’nin adayı.
Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde bazı kritik davalarda, bu davalara yönelik hakim-savcı tayinlerinde, HSYK’da kilitlenmeler yaşanabilir.
HSYK seçimlerinin, yargının siyasallaşması, ayrışması, kamplaşması ve karşıtlıkların artıp radikalleşmenin yükselmesi yönünde itici bir işlev gördüğü, 2010 değişiklikleri sonrasında yapılan bu ikinci seçimde daha net ve somut biçimde ortaya çıktı.
İktidarın da bu tablodan pek mutlu olmadığı anlaşılıyor ki, Adalet Bakanı HSYK üyeliklerinin seçimle belirlenmesine alternatif bir formül arayışı içinde olduklarını söylemesi de bunun işareti. Aralık ayından bu yana üç kez değişiklik yapılan HSYK yasasının yakın gelecekte bir kez daha veya birkaç kez daha değiştirilmesinin düşünüldüğü anlaşılıyor.
Tıpkı eğitim gibi, yargı sistemiyle, mekanizmasıyla, sistemin içinde olan yargıç ve savcılarla bu kadar sık ve yoğun şekilde uğraşmak sistemin iflasını beraberinde getirir.
AKP iktidarında da artık bu gelinen aşamada pek çok kurumda olduğu gibi, ülkenin teminatları arasında ilk sıralarda yer alan yargı sistemi de iflasın eşiğine getirilmiş durumdadır.
Yalçın GÖRGÖZ
CHP İl Başkanı