Bilgeler kavramlar üzerinden, cahiller kişiler üzerinden konuşur. (Hakikatin Yasaları)

 

        Allah’a tanrı denebileceği fetvasının verildiği bir ülkede Ümmet kavramının lafı mı olur! Ümmet olamadı, sivil toplum oldu. Muallim olamadı, eğitim koçu oldu. Şuurlu olamadı, farkındalık-avadanlık oldu. Türkçeden yüz çevirdi, evine İngilizce isim astı. Say ki say; bitmez. Bilge yazar, “sivil toplum sana iyi gider” demişti. Sivil toplum, militer toplumun günahıdır. Neden hep kelimeler üzerine konuşuyoruz? Çünkü Anadolu’nun kâmusu, tapusundan önce gelir.  

 

       Allah bize kitap gönderdi; Kuranın temel taşları kelimeleridir. Allah isteseydi bir CD, bir kaset gönderebilirdi. O zamanın teknolojisi müsait değildi; ama isteseydi gönderirdi, Allah’a zorluk yok. Bunu yapmadı çünkü görüntü; algıyı, aklı bozar. Düşünme melekesini felç eder. Bunun için Anadolu’da televizyona ‘aptal kutusu’ derler. Düşünmek görüntü ile değil, ancak söz üzerinden mümkün olacağı için Allah bizlere kelam-ı kadim (öne çıkan söz) ile seslendi.

 

     Allah kelimelerinin eskiden değiştirildiğini ve bunun her zaman vaki olabileceğini mükerrer ayetlerde haber veriyor. (5/13-4/46) Allah, kendinin, dinin ve kulunun adının, Allah, İslam, Müslüman olduğunu ayetlerle emir buyuruyor ancak bu kavramlar pratikte, tanrı, kültür, muhafazakâr olarak değiştiriliyor. Bunun için fetva bile veriliyor. Üç kavramla sınırlı değil, yüzlerce örnek verebilirim. Kuran, Mushaf içinde değil, pratik hayatta ekseninden çıkarılıyor. Birilerini hoca, âlim, din ehli diye dinliyorsunuz ama onlar Kuranın kelimelerinin nasıl değiştirildiğini söylemiyorlarsa belayı satın aldınız demektir.  

 

     Söz ifsat olduğu için kendimi bildim bileli dini nasihat adı altında hikâye, menkıbe, rüya, müfsit ilahi dile getirildiğine şahit oluyorum. En çok asrısaadet veya tarih anlatılıyor. Anlatılanlar, şu asrı felaketten sakındırmadığı için yüz yıldır her gelen nesil öncekini aratıyor.  “Sorma kişinin aslını sohbetinden (sözlerinden) belli olur.”  

 

    Söz ifsat olduğu için asıldan uzaklaşıldı. Asrısaadetten, tarihten ders almak başka şey; insanlar kebair günah sektörlerine bulaşmış iken onlara, köpeğe bir tas su vermenin sevabı, eski çorap hikâyesi anlatmak daha başka şeydir. Eski hikâyelerin modern zamanların ulu camileri olan stadyumlardan, kitle alanlarındaki ayinlerden, gençliğin ‘ilahı, ilahesi’ diye tanımlanan şarkıcılardan, Allah’ın yaratma sıfatını kendine sıfat edinenlerden, kazı kazan kumarından, kredi veya oran denilen faizden, her felaketin sebebi olan vekâlet kavramlarından ne sakındırması olabilir? Besmelesi düdük olan stadyumdan kütüphaneye, medya mezhebinden sıratı müstakime, kişi merkezli dinden vahiy merkezli dine, müfsit kelimelerden Allah’ın emir buyurduğu kelimelere hicret etmek, günümüzün hicretidir. Siz hicreti, asrısaadeti, bu anlamda dinlemedi iseniz, hicreti hiç bilmediğinizden emin olabilirsiniz.   

 

    Batıl ameller üzerinden sorgulama yapılmıyorsa, derdine derman olan yok demektir. Nedir o ameller? Stadyum, müzik, moda, marka, medya, müfsit kavramlar, finans, sinema, imaj ve daha onlarcası sayılabilir. Bunlardan birisi bile heybesi sırtındaki gençliği teslim alır; aldı. Bu büyük bir yangındır; emanet dil kullananlar yangın söndüremez. Siz bir hakemin, şarkıcının, modacının, finans karakolunun, besmele ile gösteriye başladığını göremezsiniz. Bir fiile, oyuna, eğlenceye bakacaksın;

 

Besmeleyi kabul etmediği bellidir. İşte onu reddedip, safını belli edeceksin.

 

     Devletin, milletin kesesinden her ay binlerce lirayı alacaksın ama Allah’ın adının ancak ‘Allah’ olduğu ve diğer kavramları hakkında irade beyanında bulunmayacaksın. Nimeti hak etmek o kadar ucuz değil. Hiçbir din, diyanet, kalem, kariyer ehli, dünyaca ünlü 3F teslisi (futbol, fado, fiesta) ve kavramlar hakkında kitap yazamadı. Çünkü Allah’ın indirdiği ‘söz’ ile düşünmüyorlar. Allah’ın orijinal sözü ile düşünmeyenin eli kalem, dili kelam tutmaz.

 

     Din ve vatan, dil ile ete kemiğe bürünür. Dinin, vatanın, Türkçenin ve evlerin bağrına düşman dayamış hançerini; Yok mu kurtaracak bahtı kara maderini? Müktesebatında vekâlet kavramı olan bu soruya cevap veremez. “Susmak elbette zehirlidir.”  Dil yoksa “sonun başlangıcı” vardır.