TÜRK OCAKLARINDAN FRANSA TEPKİSİ  Fransa Meclisi, “Ermeni Soykırımı” nın yapılmadığını söyleyenlere karşı cezai müeyyide uygulanmasını sağlayacak yasa teklifini onaylamakla siyasal ve kültürel bağnazlığının, bir ülkeyi ne hâllere düşürebildiğinin tipik bir örneğini sergilemiş oldu. Yasa’nın 577 üyeli bir Meclis’te sadece 37 milletvekilinin oylarıyla geçmiş olması, bu kararın Fransız halkına yüklediği tarihî sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Fransa’nın fikir ve düşünce özgürlüğü ilkesinin doğup, dünyaya yayıldığı merkez olduğunu, 1789’dan bu yana sürekli tekrarlayıp itibar kazanmaya çalışanların, aslında hastalıklı bir toplumsal yapının, zihin çarpıklığının sahibi oldukları böylelikle görülmüş oldu. Mesele, sadece Sarkozy’nin tedavisi imkânsız görünen Türk ve Müslüman düşmanlığından, yapısı kesinlikle elverişli olmamasına rağmen tarihî bir lider olma tutkusundan yani psikolojik dengesizliğinden kaynaklanmıyor. Fransız toplumunda giderek yükselen inanç ve medeniyet bağnazlığını, ırkçı eğilimleri oya dönüştürmek isteyen siyasi merkezler, solcusuyla ve sağcısıyla aynı noktada buluşmuş bulunuyorlar. 200 yıldan beri Avrupa ve Dünya tarihinde başrol oyuncusu olmaya heveslenen Fransa, her iki Dünya Savaşı’nda gerçek gücünün ne olduğunu çok acı bir şekilde yaşadı. Gariptir ki ancak müttefik ordularının himmetiyle düşman çizmelerinden kurtulabildiğini düşünmeden hâlâ emperyal iddialarla ortaya çıkabiliyor. Türkiye’yi, Akdeniz havzasında lider ülke olma hesaplarının başlıca engeli gördüğünden, başta Avrupa Birliği ilişkileri olmak üzere, hemen her konuda bize karşı düşmanca bir tavır sergiliyor; bunu dış politikasının temel çizgisi hâline getiriyor. Ancak bu yasayı çıkarmakla Türkiye’yle sadece dış ilişkilerinde değil, iç siyasetinde de aynı doğrultuda hareket edeceğini belgelemiş oluyor. Ancak açıktır ki, bu çöplük horozu, tahayyül ettiği hegemonyayı istila edip iliklerine kadar sömürdüğü bazı ülkelere karşı uygulayabilmiştir. Cezayir topraklarına el koyduğu tarihten başlayarak 120 yıl süresince yüz binlerce Cezayirliyi göz kırpmadan katletmiştir. Ruanda’da, her zaman yaptığı gibi vicdani ve ahlaki ölçüleri bir kenara bırakarak Tsui kabilesinden bir milyona yakın insanın katledilmesini plânlayan, destekleyen ve yöneten Fransa çağımızın bir insanlık ayıbıdır. Hâlâ Kongo’da, Fildişi Sahili’nde yaşayan insanlar, Fransa’nın düzenlediği bu iğrenç sömürgecilik girişimleriyle acı çekiyorlar. Bu yasanın Fransız Meclisi’nden geçmiş olması, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu kronik ve kapsamlı düşmanlığı bir kere daha görmesi, gerekli cevabı vermesi açısından vesile yapılmalıdır. Dış politikamızı yıllardan beri prangalayan bir işlev yapan “Ermeni Soykırım” iddialarını, artık yeter diyerek üzerimizden sıyırıp atmanın, ne biliyorsanız hodri meydan diyerek özgüven içerisinde cevaplandırmanın zamanı çoktan gelmiştir. Üç siyasi partinin TBMM’de sergilediği ortak tavır, Türkiye’nin izleyeceği devlet politikasının, millî tavrın temelini oluşturmalıdır. Türkiye’nin dostluğunu tercih etmeyenlere, bir Afrika ülkesine yaptıkları muameleyi yapabileceklerini sananlara, büyük oldukları vehmiyle akıl tutulması yaşayanlara, anlayacakları lisandan cevaplar verilmelidir. Ciddi bir etkisi bulunmayan kınamalar, demeçler, diplomatik çerçeveyle sınırlı tutumlar değil, ekonomik ve siyasal alanlarda canlarını gerçekten acıtacak kararlar alınmalı; muhatabımız aklın ve mantığın gereği olan bir tavır değişikliğine yönelmediği sürece bunlara süreklilik kazandırılmalıdır. Fransa ve içimizdeki Fransızlar, Türkiye’nin gerçek gücünü görmek istemeseler bile millî politikanın gereğini hakkıyla yerine getirmeliyiz; bu millî meselede bir ve beraber olarak Fransa başta olmak üzere bütün dünyaya gerekli mesajları vermeliyiz. TÜRK OCAKLARI AFYONKARAHİSAR ŞUBESİ Doç. Dr. Yavuz Osman BİRDANE Başkan Yrd.