Hac’ca gidip, tövbekar olmuş, zemzem içmiş efendilerin, gıyabımızda nasıl küfrettiklerini duyuyoruz. Bunlar hac’da şeytan yerine birbirlerini taşlamışlar.. Oysa biz eleştirilerimizde asla hakaret veya küfür etmiyoruz, etmeyiz de… Ki, Damat’ın, lokumcunun, İbrahim’in, Hüseyin’in, Mustafa’nın, Sümbül’ün, Bektaş’ın, Karun’un seviyesine de inmeyiz… Biz sadece yazıyoruz… Siyasilere patlıcandan burun, bal kabağından kafa, kepçeden kulak yapıp karikatürünü çiziyorlar. Hiç kimse benim burnum patlıcan mı, kafam bal kabağı mı veya kulağım kepçe mi diye çizere küfür etmiyor. Ben çizemiyorum, keşke çizebilseydim… Ancak, karikatür yapar gibi yazmaya çalışıyorum… Muhterem için; aslan, kaplan, koç, kurt gibi adam, hatta kuzu gibi uysal adam diyorsun hoşuna gidiyor, kızmıyor… Maazallah eşek desen yandın… Oysa familya aynı… Öte yandan; Okurlar bize ilham veriyor, bilmediklerimizi bütün çıplaklığıyla aktarıyor. “Şunu bilmiyorsan incele onu da yaz, Allahaşkına..” deyip vebal veriyor… Yazmayıp ta vebal altında mı kalalım? Bu savlarlı ağza sahip adamlara diyeceğim şu: Bende senin… demem, diyemem… Geri vitesim yoktur. Takarım beşinci vitese, gazlar sonuna kadar giderim… Bakın; bizim kimseye karşı gebeliğimiz yok. Lokumcu-keşkekçi gibi kendi iktidarları zamanında kimseyi maliyeye ispiyon edip, sonra yardımcı olmaya kalkmadık. Kimsenin arkasından atıp tutup, sonra çanağını yalamadık. Tavuk kıymasıyla pide yaptırıp, dana kıyması diye rafıklara ikram etmedik. Bakın efendiler; İpliğiniz pazara çıkmasına rağmen, İbrahim Efendi kelebek’ten, Hüseyin Efendi düştüğü eşekten, lokumcu erketelikten, Damat Emsal’den vazgeçemiyor. Size bir tavsiyem var: Önce, emekli imam Ali Hoca’ya hep beraber gidin… Danışın, eğer nikah düşüyorsa.. Birbirinize şahit olun, imam nikahı kıydırın.. Eğer bi daha bu konuyu yazarsam, oha olayım… Ali Hoca’ya soracağım, anlaştık mı? *********** Mert olun mert… “Mertlik”; adalet, eşitlik, merhamet, hakkaniyet, cesaret, güçlüye mesafe, güçsüzün hakkına yakınlık, hakikat peşinde olmak, gizlememektir…
“Mertlik”; kendini adaletsiz, haksız, sorumsuz, kalleş, adi, muhteris, fesat davranmaktan men edebilme gücüyle birlikte; esas olarak, dik durabilme, boyun eğmeme, güçlünün üstüne gidebilmektir… Yani ne tertemiz, mülayim bir şeydir “mertlik”… Ne de her “sertlik” mertlik’dir… Biz, doğru bildiklerimizi, inandıklarımızı yazıyoruz… Bu köşeler lokumcunun malı değil… Bu köşeler sarrafın malı değil… Bu köşeler taşçının malı hiç değil… Bu köşeler işbitirci Damat ve şürekasının malı değil… Bu köşeler kendilerini iş dünyasının kıymetlisi sananların malı değil… Bu köşeler parayı verip düdük çalanın malı değil… Peki, bu köşeler kimin? Bu köşeler: hakk’ın ve haklının yanında olanların köşeleri… Mert olanların köşesi… Korkmayanların köşesi…