CHP Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş 2014 yılı Bütçesinin 6.maddesi üzerine CHP Grubu adına bir konuşma yaptı. Konuşma şöyle:   Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ahmet Toptaş. Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının 6’ncı maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. Bütçe görüşmelerinde Hükûmetin halka hesap vermesi gereken konularda, halk adına denetim yapma görevimizi yerine getirmemizi engelleyen ve bu çerçevede Sayıştay raporlarını Meclise göndermeyen Sayıştay Başkanını ve bu raporları talep etmeyen Meclis Başkanını protesto ediyorum. Değerli arkadaşlar, iki gündür medyada flaş haber olarak sürekli verilen ihaleye fesat karıştırma, rüşvet alma, kara para aklama ile ilgili operasyon; gözaltına alınan bakan çocukları, iş adamları, banka yöneticileriyle ilgili iddialar, Sayıştay raporlarının neden Meclisten kaçırılarak nelerin gizlenmek istediğini ortaya çıkarmıştır. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Yıllardır söylediğimiz, Meclis araştırması, Meclis soruşturması istediğimiz yolsuzluk iddialarımız, sürekli reddedildi ama kirli ilişkiler, kirli çamaşırlar, kumpaslar, ortaya serilmeye başladı. Bunlar henüz buz dağının görünen parçaları.
Değerli milletvekilleri, Türk halkı, inim inim inlerken AKP iktidarı, pembe dünyalar anlatarak, doğru olmayanları gerçekmiş gibi anlatarak bugüne kadar geldi. Artık halkımız, gerçeği yaşamakta, görmekte ve sizin pembe hayallerinize itibar etmemektedir; Sayın Başbakanın dediği gibi, 30 Mart seçimleri de bu itibarın da derecesini gösterecektir. Bakınız, gerçekler, sizin halkı uyutmak için kurguladığınız, her gün korkuttuğunuz, yandaşınız olan ya da akraba taallukatınıza aldırdığınız, gazeteler ve televizyonlarda yayınlattığınız pembe dünya halkın gerçekleriyle nasıl çatışıyor göreceksiniz. Bırakın, bir meslek ya da kariyer sahibi olmadığı için iş bulamayan milyonlarca insanı, milyonlarca üniversite mezunu genç -inşaat mühendisi, mimar, gıda mühendisi, ziraat mühendisi, atanamayan binlerce öğretmen, sağlık memuru- yoksul ana babalarının kendilerine verdiği harçlıkla sokaklarda gençliklerini tüketmektedirler. Yarattığınız ithalata dayalı ekonomik modelle bizim çocuklarımızın yerine başka ülkelerin çocuklarına iş olanağı sağlıyorsunuz. Bir memurun aylığı açlık sınırını zor karşılıyor. Bir işçi emeklisinin aylığı başka hiçbir gideri olmasa yani giyinmese, kuşanmasa, elektrik parası, su parası ödemese, kira parası ödemese, çocuklarının okul masrafını ödemese sadece beslenmek için harcasa ancak yirmi yedi gününe yetiyor. Aynı şekilde, bir BAĞ-KUR emeklisinin maaşı yirmi üç günlük beslenmesine yetiyor. Bir asgari ücretlinin aldığı ücret yirmi üç günlük beslenmesine yetiyor. Emekli karnını bile doyuramadığı için bir iş yeri açıyor, yüzde 15, maaşından sosyal güvenlik destekleme primi kesiyorsunuz. Gidin, görün şu bu gibi koşullarda, buz gibi havada 3 metrekarelik dükkânda bir örs, çekiç koymuş, ayakkabı tamirciliği yapan ve tamir için ayakkabı bekleyen emekliyi. Çöp kutularından pet şişe toplayan emeklileri görün, şoförlük yapan emeklileri görün, anahtarcılık yapmak zorunda kalan emeklileri görün. Günde 10 lira para kazanacak, evine bir ekmek fazla götürecek diye çabalayan emekliyi, geçinecek kadar para vermediğiniz için çalışmak zorunda kalan emekliyi bir de yüzde 15 sosyal güvenlik destekleme primi keserek cezalandırıyorsunuz. İşçilerin iş güvenliğini yok ettiniz. Çalışma özgürlüğünü ortadan kaldırdınız. Hiçbir işçi sendikasının direne direne toplu sözleşme yaptığına tanık oldunuz mu? Memur sendikalarına grev hakkı verecektiniz, artık memur sendikaları da yandaşınız bir sendikada topladığınız memurlar adına, on dakikada sözleşme imzalar hâle geldi. 4/B’ler yarattınız, 4/C’ler yarattınız; işçilerin ve memurların iş güvencesini, gelecek güvencesini ortadan kaldırdınız. Yirmi beş yıl kesintisiz prim yatırmış insanları “Yaşınız tutmuyor.” diye emekli etmediniz, hatta, sağlık hakkından bile yararlanamayan bu insanlar, sokakta hiçbir güvencesiz ama yirmi beş yılını prim ödeyerek bu ülke için çalışarak geçirmiş insanlar. Değerli arkadaşlar, hiçbir gelecek güvencesi olmayan taşeron işçilerinin miktarı 1 milyonun üzerindedir. Hastanelerde, belediyelerde, Karayollarında, hatta Mecliste, binlerce taşeron işçisi hiçbir iş güvenliği olmadan güvence beklemektedir. 700 bine yakın güvenlik görevlisi hiçbir gelecek güvencesi olmadan sizden çare beklemektedir ama hiçbirinizin bunu kendine dert ettiğini sanmıyorum. Eğer dert etmiş olsaydınız bu sorunların çözümü için, Parlamentoya gerekli düzenlemeler için tasarılar getirirdiniz. Borcunu ödeyemediği için intihar eden askerleri düşünün, intihar eden polisleri düşünün. Değerli arkadaşlar, sizin yarattığınız hayal dünyasıyla gerçekler birbiriyle aynı değil. Çocuğu için, kundaktaki çocuğu için mama çalan, mama çaldığı için de cezaevine çocuğuyla birlikte gönderilen bir anneyi düşünün. Dinleyin, esaret altındaymış gibi YÖK baskısı altında bulunan, özgürlüğü elinden alınmış üniversiteleri dinleyin, üniversite gençlerini dinleyin. Dinleyin değerli arkadaşlar, bilim üretemeyen bu kuruluşlarda, bilim üretemeyen üniversite hocalarını dinleyin. Banklarda oturma şekline bile karıştığınız, kafelerde oturmalarına bile fırsat vermediğiniz binlerce gencin sorunlarını dinleyin. Değerli milletvekilleri, AKP’nin devri iktidarında 2,9 milyon hektar tarım arazisi artık işlenmiyor. Motorinin fiyatı 1,30 liradan 4,58 liraya çıktı. Gübre ve tarım ilaçları fiyatları uçarken, buğday, arpa, pancar, patates, ayçiçeği vesaire tarım ürünlerinin fiyatları artık bunların arkasında nal toplar hâle geldi. 2012’de sadece 150 milyon dolarlık buğday ithal eden Türkiye, 2012 yılında 1,1 milyar dolarlık buğday ithal etti, saman ithal etti. Yani, kendi çiftçilerimize vermediğimiz için 2,9 milyon hektar arazi boş kalıyor ama biz başkalarının çiftçilerine para ödüyoruz. Kendi çiftçilerimizden esirgediklerimizi başka ülkelerin çiftçilerine ödüyoruz, onlardan saman almak durumunda kalıyoruz. 2002 yılında sadece 8 milyon dolarlık canlı hayvan ve et ithal ederken 2011 yılında 1 milyar 535 milyon dolarlık canlı hayvan ve et ithal etmişiz. Esnaf, bankalara esir olmuş. 2002’de 8 milyon olan icra dosyası, 2012’de 21 milyona yükselmiş. Esnafı vergilerinizle ezmişsiniz, AVM’lerle eziliyorlar. Bir de önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek olan İş Güvenliği Yasası’yla küçük esnafın artık ayakta duramayacak hâle geldiğini söylemek isterim.
Yandaşlarınızı ihya ettiniz. Muhalif saydığınız sanayicileri, iş adamlarını her türlü iktidar yetkilerini kullanarak yok etmeye çalışıyorsunuz. Türk halkı artık pembe senaryolara itimat etmiyor. Yıllarca türban üzerinden siyaset yaptınız, sürdürdünüz bugüne kadar, sıkıştınız, şimdi, sıkıştığınızda her zaman yaptığınız gibi, bir cami yalanı ortaya atıyorsunuz. Sayın Başbakan, Edirne’de 150 caminin yıkıldığını söylemiş Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında. Sayın Başbakanın deyişiyle ne demek lazım? “Edep yahu!” demek lazım. Değerli arkadaşlar, “Camide içki içildi.” dedi beş ay önce, imam üç yer değiştirmek zorunda kaldı. “Camiler yıkıldı.” dedi. Soruyorum Sayın Başbakana: Büyük Piyale Paşa Yurdu,Foça Kozbeyli Camisi, Üsküdar Amine hatun Camisi, Alvarlızade Camisi… Sayayım mı? 70-80 tane cami devri iktidarınızda yıkılmış. Cemevleri, camiler birileri için siyaset meydanı ama bizim için ibadethanedir. Değerli arkadaşlar, Lincoln’ün ünlü bir sözü vardır “Herkesi bazen kandırabilirsiniz, birilerini her zaman kandırabilirsiniz ama herkesi her zaman kandıramazsınız.” Şimdi, şapka düşmüş kel görünmüştür. Bütün iman, edep, ahlak tartışması yapanların çocukları soruşturuluyor. Çevreci çocuklar, yaşam haklarına müdahaleye karşı çıkan çocuklar, öldürülürken “Destan yazdı.” dediğiniz polisler, şimdi bakan çocuklarını soruşturuyor, bugün 5 tane emniyet müdürü görevden alındı. Yani bizim çocuklar öldürülürken destan yazılacak sizin çocuklar soruşturulurken hepsi görevden alınacak… (CHP sıralarından alkışlar)Bunun sonu gelmez değerli arkadaşlar. Vicdanı olan herkes, bu halkın hakkına sahip çıkmak zorundadır. Hukuk devletine sahip çıkmak zorundadır, bir gün hesabın birilerinden sorulacağını da anlamalıdır. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)