TARIM VE HAYVACILIKTA DURUM İÇLER ACISI Afyon Milletvekili Kemalettin Yılmaz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında verilen Gensoru ile ilgili TBMM’de bir konuşma yaptı.     MHP Milletvekili Kemalettin Yılmaz yaptığı konuşmada; “Türk tarımının içler acısı bir hal aldığını, çiftçinin, hayvancının inim inim inlediğini bakanlığın ise bütün bunlara duyarsız kaldığını söyledi.     TÜRK ÇİFTÇİSİNİN HAKKINI TONY, JOHNNY YİYOR   Bakanlığın uyguladığı et, süt tozu, canlı hayvan ithali nedeni ile Türk çiftçisinin bittiğini, çiftçimizin emeğinin Johny’e, Tony’e yedirildiğini söyleyen Kemalettin Yılmaz konuşmasında şu görüşlere yer verdi:   ‘’Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker hakkında vermiş olduğumuz gensoruyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.   Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk tarımının geldiği içler acısı hâl karşısında konuşulacak, söylenecek söz kalmadı maalesef. Çiftçi inim inim inlerken, üretim düşerken laf kalmadı söyleyecek. On yıldır her platformda ama her platformda sıkıntıları dile getiriyoruz, ancak her türlü sözümüze kulaklarını tıkamış bir Hükümet, duyarsız bir Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız var.   Sayın Bakan hakkında gensoru verdik, neden verdik, sizlere kısaca, öz olarak ifade etmek istiyorum. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ülkedeki üretimin koordinasyonunu, düzenini, istikrarını sağlayamadı ve her geçen gün üretimimiz maalesef azalıyor. Hayvancılıkta üç yıllık ithalat politikasının faturası maalesef çok ağır oldu. Türkiye’de karkas et ve canlı hayvan ithalatı için yaklaşık 3 milyar dolar harcanırken, yurt dışındaki üreticilerin yani Tony’nin, Johnny’nin desteklenmesi yanında, maalesef bu ithalat yüzünden yerli üreticimiz son derece mağdur olmuştur ve yerli üreticimizin, besicimizin zararı yaklaşık 5 milyar lira olduğu tahmin edilmektedir. Son üç yılda hayvancılığımızın desteklenmesi için düşük faizli kredi uygulamaları yapıldı ve burada yaklaşık 6 milyar lirayı aştı bu desteklemeler ve bu krediler. Verilen destek miktarı ise yaklaşık 5 milyar liranın üzerinde. Bu kadar desteklenen, kredi muslukları açılan, hayvancılık sektöründe uygulanan ithalat nedeniyle tüketici de üretici de maalesef memnun değildir. Besiciler girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle 15–16 liraya mal olmuş olan karkas eti ithalat nedeniyle zararına satarak zarar etmiş durumdalar.   Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; ithalat olayını kısaca özetlemek istiyorsak ki Türkiye bu ithalat noktasına nasıl geldi… 2007–2008 yıllarında yem bitkileri ve yem ham maddeleri üretiminin azalmasına bağlı olarak yem fiyatı yüzde 100’den fazla artarken aynı dönemde Türkiye’de ham süt fiyatı yarı yarıya düştü. Karkas ette ciddi bir düşüş olurken bunun yanında üç yıl boyunca ciddi bir azalma oldu. Bunlar yaşanacak krizin, tabiri caiz ise, işaretleriydi. Tarım Bakanlığı bu süreci iyi yönetemedi maalesef. Tıpkı, daha önceden kuş gribi ve domuz gribi krizlerini iyi yönetemediği gibi bu krizin de sinyallerinin gelmiş olmasına rağmen maalesef iyi yönetemedi. Sektörün uyarı ve önerilerini dikkate almadı. Kuraklığa karşı ek önlemler alma yerine, hayvancılıkta destekleme politikalarını değiştirerek hayvan başına doğrudan ödeme sistemine geçti. Bu yanlış politika sürecinde günde 20–30 kilogram süt veren 1 milyondan fazla süt hayvanı maalesef kesilmiştir. Ana olmadan dana olmaz, değerli milletvekilleri. Sütte yaşanan bu kriz iyi yönetilemedi ve 2009 yılında ette de görülmeye başladı. Karkas etin kilosu yaklaşık 9–10 liradan birdenbire 17–18 liraya fırladı. Bakanlık, bu durumu spekülatif olarak yorumladı ve “Yeteri kadar hayvanımız var, ithalata gerek yok.” açıklamalarında bulundu. Ancak, eğitimden sağlığa, adaletten ekonomiye kadar her konuda bir bilen ve tek karar veren Sayın Başbakanın olaya el koymasıyla, “Ben tüketicime 30 liradan et yedirmem.” şeklindeki yaklaşımlarıyla Türkiye ithal etle, tabiri caizse Hicazı’yla tanıştı. Gelinen noktada da ülkemiz ithal ete, ithal süt tozuna, ithal canlı hayvana ve ithal kurbanlığa ve hatta son zamanlarda ithal samana da mahkûm oldu.   Bu arada, Et ve Balık Kurumuna ithal yetkisi verildi. Gümrük vergilerinde yapılan değişiklikler, hem baş döndürücü hem de zamanlaması açısından şaibeli bir şekilde gerçekleştirildi. 1 Ağustos 2010 tarihi itibarıyla hayvancılık yatırımı yapanlara sıfır faizli kredi verildi, gerçekten güzel bir yaklaşımdı. Ancak sıfır faizli kredilerde oluşan talep nedeniyle hayvan fiyatlarında ciddi bir artış oldu. Pek çok üreticimiz, pek çok girişimcimiz, bu artışlar yüksek olmasına rağmen 4 bin liradan yaklaşık 6-7 bin liraya çıkan fiyatlara hiç aldırmadan sıfır faizli kredi kullanarak, yüksek faizle hayvan alarak yatırım yaptı. İthalatın artması ile hayvan fiyatlarında tekrar gerileme oldu, et fiyatlarında gerileme oldu ve hayvancıların hayvan başına en azından 2 bin lira zarar yapmasına sebep oldu. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle ithal etle, ucuz etle rekabet edemeyen dev firmalar bile piyasadan çekilmek veya onlar da ithal etmek, ithal yapmak suretiyle tercihini seçtiler. Olan yerli üreticimize oldu değerli arkadaşlarım. 30 Ekim 2012 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile karkas etin gümrük vergisi yüzde 100’e, canlı hayvan ithalindeki gümrük vergisi de yüzde 40’a çıkarıldı. Bu artışlarla et fiyatlarında tekrar artış gündeme gelmiştir. Et ve Balık Kurumu bugün için 18,5 liradan kıyma satıyor, ithalata başlanırken bu rakam 16 lira görülüyordu.   Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılık böyle de bitkisel üretim çok mu iyi? Tarımsal girdiler ki bunlar mazottur, tohumdur, gübredir, ilaçtır ve de sulamada kullanılan elektriktir. Bunların maliyetleri o kadar yüksek ki, diğer tarımda ileri gitmiş ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de göstermelik sübvanselerin yanına gerçekten sübvanse edilmesi gerekir, en azından KDV si ve ÖTV sinin ciddi bir şekilde düşürülmesi gerekir. Gerçekten, bu üretim girdilerindeki yüksek maliyet, yükseklik, maliyetleri olumsuz etkilemektedir. Ki, sofralarımızın vazgeçilmezi olan domates, son zamanlarda yapılan bir tespitle Erdemli Ziraat Odasının elimizde bir verisi var; kilosu 61,5 kuruştan mal ediliyor, ancak bunun haldeki satış fiyatı 55–60 kuruş.   Öyle ki değerli milletvekilleri, 1 dekar alandan domates üreticisi, sadece domates üreticisi girdi maliyetlerinin yüksekliği bakımından 277 lira zarar ediyor. Ki, başka da yapacak bir şey yok, bunları zarar etse de üretmek zorunda kalan; bir çiftçimiz, bir üreticimiz var. Sabırla, inatla, inançla üretmeye devam ediyor.   Saygıdeğer milletvekilleri, milat olarak kabul ettiğiniz 2002’deki girdi fiyatlarıyla, şimdiki girdi fiyatlarının durumunu kısaca bir mukayese etmek istiyorum, başka örneğe gerek yok. 2002 yılında1 litremazot alabilmek için çiftçimiz 10 kilo pancar teslim ederken -ki temel ürünlerden bir tanesidir- şu anda1 litremazot alabilmek için 30–35 kilo pancar teslim ediyor. “hani nereden, nereye” hikâyeleri var ya kısa, öz ve net.   Saygıdeğer milletvekilleri, sadece pancar üreticisi böyle perişan değil. Ki, sık sık gündeme geliyor, televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde yer alıyor. Patatesi para etmediği için, soğanı para etmediği için, sadece ürünü para etmediği için pek çok insan; borç, faiz, kredi ve hatta tefeci kıskacından kurtulabilmek için, canına kıyıyor ve pek çok tarla, pek çok arazi; pek çok traktör üretimde olması gerekirken maalesef yediemin depolarında beklemektedir. Pek çok arazimiz, ipotekli bir şekilde satışlarını beklemektedir.   Sayın Bakanım, bunlar çiftçilerimizin yaşadığı şartlar ama siz bunların organizasyonundan, düzenlenmesinden ne de idame ettirilmesinden sorumlusunuz. Bunlar, mutlaka personelle olması gereken hadiseler   Sayın Bakanım, personelinizin huzursuzluğunun, personelinizin mutsuzluğunun farkında mısınız? “Veteriner Hekim Bakanımız oldu, bizi biraz rahatlatır, işler iyi gider.” şeklindeki bir beklenti maalesef dağın fare doğurmasına sebep olmuştur. Hiçbir zaman… Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı personeli -hele hele son zamanlarda- siyasi baskılarla çok ciddi huzursuzluk ve rahatsızlık içerisindedir.   Sayın Bakanım, eş durumundan tayinler bile TOÇ BİR-SEN’ den izinsiz olmuyor. Tarım gönüllüleri dâhil, elemanlar sendika tercihi konusunda zorlanıyor, haberiniz var mı?   Kanun hükmünde kararnameyle yapılan düzenlemeler sonucu oluşan bankamatik memurları da, vekâleten görev yapan makam sahipleri de mutsuz ve huzursuz, yetki kullanmaktan çekinmektedirler. Mutsuz ve huzursuz elemanlarla ülkemizin tarım ve hayvancılık sektörünün krizden kurtulması mümkün değildir. Hele hele ki zorunlu krizleri iyi yönetmesi hiç mümkün değildir.   Yalan söylemiyoruz, iftira atmıyoruz. Patates üreticisinin, pancar üreticisinin, besicinin sorunlarını dile getiriyoruz, sizin görmezden geldiğiniz sorunlarını dile getiriyoruz.’’ dedi.   Kemalettin YILMAZ
MHP Afyon Milletvekili