rnrnrnrnrnrnAlışmak kimi zaman kötü bir huydur.rnrnÖzellikle haksızlıklara, zulme, işkenceye, açlığa ve adaletsizliğe alışmak bir toplum için öldürücüdür.rnrnÇünkü; her gün aynı kirliliği göre göre vicdanlar körelir, ...

Gözden kaçırmayın

ERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYORERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYOR

Alışmak kimi zaman kötü bir huydur. Özellikle haksızlıklara, zulme, işkenceye, açlığa ve adaletsizliğe alışmak bir toplum için öldürücüdür. Çünkü; her gün aynı kirliliği göre göre vicdanlar körelir, gözlerdeki yaşlar kurur, yaşamını kaybeden kişilerin bizlerin anası, babası, kardeşi, çocuğu, akrabası, dindaşı olma olabilirliliği zihinlerden silinir. Somali’yi düşünüyorum.. Kuraklığın kavurduğu Doğu Afrika’da aylardan beri yaşanan insanlık dramı son bulmuyor. Bölgenin kanayan yarası halindeki Dadaab mülteci kampı, her gün büyük acılara sahne oluyor. Ölümün eşiğindeki on binlerce çocuğun bulunduğu kampta, açlığın son kurbanı 12 aylık bir bebek oldu. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, son üç ayda beş yaşın altında 29 bin Somalili çocuk yetersiz beslenme nedeniyle öldü. Açlıktan ölümle burun buruna olan ve acil yardıma ihtiyaç duyan çocuk sayısı ise 640 bin. Müslüman Türk vatandaşları bu insanlık ayıbına gözlerini kapayamadı. Somali’ye yardım elini uzattı. Afyon’da ki hayırseverler de bu yardım kervanına katıldı. Acaba müftülük bu konuda bir çağrı, bir duyuru yapıyor mu? Ramazan Ayı münasebetiyle verilecek zekat ve fitrelerin Somali için verilmesine icazet verilebilir mi? Müftülüğün, bu konuda vatandaşı aydınlatması gerekir diye düşünüyorum. ALIŞMAK… Ben hiç “Bülent” adında “gelin” duymamıştım.   Ama insanoğlu zamanla alışıyor “Bülent Hanım” demeye de, “Gelinlik Bülent’e yakıştı” demeye de. Nitekim bir ünlü sanatçının yaptığına alışmadık mı? İnsanoğlunun “alışma” yeteneğidir bu. “Şakir Hanım” da olabilirdi. Ya da “Gelin Hüseyin isteyince, kaynana Bekir gelinliği İstanbul’dan sipariş etti, teyze İbrahim ise kelebekli burma bilezik taktı” gibi cümlelere alışabilirdik eğer gerekseydi. Nasıl ki tefecilere alıştık, tartışmaları dinlemiyoruz bile… Nasıl ki sübyancılara alıştık, muhabbetilerine bayılıyoruz… Nasıl ki tefeye-güveye-pireye-Damata-Sümbüle-yolsuzluklara alıştık, artık ilginç gelmiyor… Nasıl ki paranın kiri kapattığını görmeye alıştık… Demek ki, insan alışıyor… Gelinin adı “Bülent”, damat da doğal olarak erkek… Damat da “Hediye Bey” olsaydı… Alışırdınız. Eğer imam nikahları da kıyılmış olsaydı, çoğu kişi “Mutluluklar” dilerken, çocuk isteyenler bile olurdu… Alışmak böyledir. Bir ünlü sanatçı, özel yaşamında bu kadar mı kötü örnek olur çocuklara. Durmadan çocuğu yaşındaki gençleri bulup bulup evlenir, rezilliğini çıkarır sanatın da, sanatçının da… İbrahim Efendi de, kötü örnek oldu bursu alet etmekle… Nedense, alıştık… Nelere alışmıyor ki insan?.. Yoksa; alışılacak şeyler ile alışılmayacak şeyleri ayırt etme yeteneğimiz mi yok? Bilemedim… Arabın yaşına, devenin dişine, Sümbül’ün yürüyüşüne, Damat Efendi’nin Japon hızıyla yükselişine bir de şarkı söylemesine akıl, sır ermiyor. “Bas bas paraları arabalaraa… Bi daha mı gelcez dünyaayaaa…” Parayı bastırıp, her ay yarış arabası satın alması var ya… Parayı yine bastırdı. Bu sefer spor yarış arabası Porche’ye… Birilerine nispet turşu kuracakmış…