CAMİ ve İLİM: Camide Aydınlanmak

 

Diyanet İşleri Başkanlığı her yıl Ekim ayının ilk haftasını Camiler ve Din Görevlileri Haftası ilan etmiştir. Her yıl ayrı bir temanın ele alındığı haftada bu yılki temamız: Cami ve İlim!..

 

Mescitlerin, insanların olgunlaşmasında ve kişiliğini kazanmasında bir takım etkileri vardır ve olmalıdır. Yüce Allah’a kulluğun gösterilmesi için namaz ibadetiyle filizlenen bir ömür, yaşanabilecek en güzel ömürdür.

 

Dostumuz olan namaz ve mescit, insanları adeta kardeş yapmıştır…

 

Diğer taraftan mescitler bizi cehaletten kurtarmıştır… Mescitlerimizin tanımına ve tarihine baktığımızda eğitim ve öğretim ocağı olduğunu görürüz…

 

Kur’an ve sünnette cami, mescit kavramı ile ifade edilmiştir. Mescit; “secde edilen yer” demektir. Müslümanların mabetlerine verilen bir isim olup, cami kelimesi ile eş anlamdadır. Ülkemizde küçük mabetlere mescit, büyüklerine cami denilmektedir. Yeryüzünde ilk yapılan mescit, Mekke’deki, ortasında Kâbe’nin de bulunduğu Mescid-i Haram’dır.(Âl-i İmrân, 3/96) İslam tarihinde ilk mescit, Mekke’den Medine’ye hicret sırasında Medine yakınındaki Kuba köyünde yapılan Mescid-i Kuba, daha sonra Medine’de yapılan Mescid-i Nebî’dir.

 

Peygamberimizin beyanı ile mescitler cennet bahçeleri (Tirmizî, “Deavat”, 82) ve Allah’ın en çok sevdiği mekânlardır (Müslim, “Mesâcid”, 288). Mescitler; ibadet, zikir, dua, eğitim, öğretim, sosyal kaynaşma, disiplin, eşitlik, kardeşlik, birlik ve beraberlik mekânları, bir beldede Müslümanların varlığının işaretleri, minarelerinde günde beş defa tevhid inancının ilan edildiği huzur yuvalarıdır.” (Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB Yay. Câmi, Mescid md. s. 82, 428). Allah aşkının filizlenerek, muhabbetin perçinlendiği camiler, rükûda Allah’a boyun eğenler, secdeyle yücelmeye niyet edenler içindir. Hepimiz namaz aşkımızı ve cami sevgimizi paylaşmaya mecburuz. Çünkü camide ibadetle yeniden dirilmeye, kürsü ve minberden gelen huzura ve istikamete muhtacız. Öyle ki, hayat yolculuğunun en güzel mola yerleri olan camilerimiz, ahiret yolculuğuna da ikmali sağlamaktadır. Yahya Kemal’in, “Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum” nidasıyla da bu kıymete sahip çıkmalıyız (Süleymaniye’de Bayram Sabahı). “Şüphesiz, mescitler Allah’ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.”( Cin, 72/18) âyetinde de bu güzellikleri yakalamaya işaret vardır.    

 

Camiler aynı zamanda Kur’an eğitim merkezlerimiz olup, bizim için hayattır. Bilakis Kur’an’dan ve ibadetten habersiz, camilerden uzaklaşmış toplumlarda her çeşit haram, ahlaksızlık, huzursuzluk ve tehlike süratle artar. Muzdarip olduğumuz bu dertler için Peygamber Efendimizin müjdesi hepimize devadır: Allah’ın gölgesinden başka hiç bir gölgenin bulunmayacağı kıyamet gününde, Allah’ın muhafaza altına alacağı yedi sınıftan biri de, gönlü mescitlere bağlı olan kimselerdir.” (Buhârî,“Ezân”, 36). 

 

Hiç kimsenin namaz ve camiyle aranıza girmesine izin vermeyin. Çünkü mescit ve camiler, Allah’ın evi, Kâbe’nin birer şûbesidir. Mü’minin kalbide, Allah’ın evi gibidir. Allah’ın eviyle tanışmak ve özellikle de çocuklarımızı tanıştırmak üzerimize görevdir.

 
Cami aşkı ve namaz sevgisiyle dolu günlere…

 

Cehaletten uzak günlere!..

 

İnsanlık cehaletten çok çekmiştir / çekmektedir… Bunun için camilerimizin bizi eğittiğini, bize şekil verdiğini unutmayalım!.. Zira camilerimizle, ezanlarımızla cehalet karanlığından çıktık, aydınlığa kavuştuk!..

 

Eskilerimizin ifadesiyle ağzı Besmele’li, Kur’an’lı; namazlı, niyazlı nesillerimiz ziyade olsun!..

 

  
Selman KONUK

Uzman Vaiz 





BU YAZI DİZİSİ DEVAM EDECEK... 



YARIN: YUSUF TÜRK'ÜN MAKALESİ

CUMA GÜNÜ: MEHMET PEHLİVAN'IN MAKALESİ