:: Yazı www.afyonnews.com'da yayınlanmıştır.



Her şehrin kendine has özellikleri, ürünleri, markaları, şahsiyetleri, eserleri var muhakkak. Örneğin, Ankara denince akla Hacı Bayram Veli, Meclis, Anıtkabir; Konya denince Mevlana, etli ekmek, Alaattin Tepesi; Kayseri denince pastırma ve Erciyes geldiği gibi Afyonkarahisar denince de akla birçok kelime-özellik geliyor, toplumda…

Memleketimiz, doğduğumuz ve doyduğumuz yer Afyonkarahisar ilimiz, bu açıdan çok şanslı ve bereketli. Bunu pozitif bir ayrıcalık olsun diye ya da memleketim olduğu için söylemiyorum, ama sosyal bir araştırma yaptığınız zaman ortaya çıkan gerçek bu.

“Afyon” ya da “Afyonkarahisar” dendiğinde “aklınız gelen üç şey (marka, ürün, eser, olay, olgu, yemek  vb.) nedir” sorusuna, tüm ülke genelinde insanlar beşten fazla cevap verebilecek durumdalar.

Peki, “Afyonkarahisar denince akla gelen kaymak, sucuk, mermer, kaplıca gibi yeme içme veya ekonomik- ticari meta dışında kalan milli, manevi, tarihi, edebi değerlerimizi biliyor muyuz, ya da yaşayan genç nesil biliyor mu, ya da gelecek nesillere aktarabiliyor muyuz?..

Bu konuda da kuşkusuz önemli çalışmalar, etkinlikler yapılıyor ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından.

İsterseniz biz de gücümüz yettiğince bir yerlerden başlayalım…

Afyonkarahisar’da, yaşadığımız şehirde, mekanlara, caddelere, okullara, geçitlere, mahallelere verilen “bazıları milletimize de mal olmuş mahalli değerlerimiz, özelliklerimiz ve kahramanlarımız” olan isimler var. Yaşadığımı şehre isimleriyle değer katan bu isimleri, efsaneleri, olayları, olguları özetle, kısa kısa, sade bir şekilde daha anlaşılır olması ümidiyle anlatmak istiyorum.

Bu isimlerin nerelere verildiğini, umuyorum Afyonkarahisarlı hemşehrilerim, bu yazıyı okuyanlar bilecektir.

Şehrimizin-ilimizin adından başlayalım:





Afyon (Opium)



Afyon, tıpta ilaç yapımında kullanılan haşhaş bitkisinin öz suyuna verilen addır. Latince’de “Opium” denilen, sonradan dilin gelişimiyle ve değişimiyle “Afion-Afyon” halini alan haşhaş bitkisinin MÖ 2. yüzyıldan itibaren bu topraklarda ekildiğini, üzerinde haşhaş kabartması bulunan Synnada kentine ait sikkeden anlamaktayız. Osmanlı döneminde Karahisar (Karahisari Sahib) olarak bilinen ilimize ”Afyon” kelimesinin eklendiği ilk tarih 1650 yıllarıdır.





Karahisar



Şehir merkezinde, volkanik özellikli dağlar arasında, 226 m. yükseklikte, yalçın, yüksek ve konik bir tepe olan ve kale olarak adlandırılan yer, Hititlerden günümüze kadar insanların ilgisini çekmiş ve savunulmaya uygun olmasına karşın aşağı, orta ve yukarı sur olmak üzere üç kat surla çevrelenerek daha da savunulmaya elverişli konuma getirilmiştir.  Bu özelliğinden dolayı Hititler;  kalenin etrafında yerleşen bu şehre Hapanuva,, Romalılar ve Bizanslılar Akroinon, Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar, bu kaleye verdikleri “Karahisar Kalesi” isminden hareketle şehre Karahisari Devle, Karahisari Sahip adını vermişlerdir.





Afyonkarahisar



“Afyon” ve “Karahisar” isimlerinin birleşmesiyle ilin adı 1950’li yıllara kadar “Afyonkarahisar” olarak kullanılmış, 1950’lerden sonra özensiz ve nedeni anlaşılamayan bir şekilde sadece “Afyon” ismi resmi kayıtlarda kullanılmıştır. İlimizin adı son olarak 6 Ocak 2005 tarihinde TBMM’den geçen ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanan yasa ile yeniden “Afyonkarahisar” olarak değiştirilmişti.

Gelelim, şehrimize isim veren değerlerimize…





Kadınana



Kadınanalar, Moğollar tarafından öldürülen Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad bin Feramuz’ün kızlarıdır. Moğol tehlikesinden kurtulmak amacıyla, Konya’dan Afyonkarahisar’a kaçan Melek Peyker, Naime Gevher ve Asiye adlarındaki üç kız kardeş, Afyonkarahisar’a gelip burada yerleşirler. Beraberlerinde getirdikleri hazineleri Afyonkarahisar halkı için hayır hizmetlerine adayan üç kız kardeş, halkın büyük sevgi ve saygısını kazanırlar ve Kadınanalar olarak adlandırılırlar. Kadınanalar’ın yaptıkları sayısız iyilik ve hizmetlerin içerisinde en büyüğü bu gün bile kent halkı tarafından beğenilerek içilen Kadınana memba suyunu kente kapalı kanallar içinde getirmeleridir. 

Kadınanaların mezarları Afyonkarahisar’dadır. Asiye Sultan Kadınana İlkokulu’nun yanındaki, Melek Peyker ve Naime Gevher hanımlar ise Mevlevi Camii yakınlarındaki türbelerinde yatmakta ve Karahisar halkı tarafından rahmetle anılmaktadırlar.





Çavuşbaş



Olucak Çeşmesinin, Çavuşbaş mahallesinin ve Çavuş Dede mezarının doğuşu ile ilgili olarak anlatılan Çavuşbaşı ya da Çavuş Dede efsanesi… Afyonkarahisar sancağı Türk egemenliğine girmeden önce burada valilik yapan kişiye Türk hükümdarı elçiler göndererek kalenin Türklere teslimini ister. Her defasında ret cevabı alınması üzerine hükümdar en güçlü Çavuş Başı olan Mustafa Çavuş’u Karahisar Kalesi’nin alınması için görevlendirir. Çavuşbaşı askerleriyle birlikte birkaç gün içinde Muttalıp bağlarına gelir. Askerin susuz kalması üzerine Mustafa Çavuş, çok yüksek bir kayanın önünde bazı dualar mırıldanır ve “Burada bir su olacak” diye bağırıp kılıcını kayaya vurur. Kılıç darbesiyle yarılan kayadan su fışkırır. Çok güzel ve şifalı olan su askerlerin yorgunluğunu giderir. Dinlenen ordu bir Cuma günü kaleye saldırır ve kale zapt edilir. Şehitler arasında Çavuşbaşı da vardır.

Bugün Afyonkarahisar’ın Çavuşbaş mahallesindeki Olucak suyu güzel bir memba suyu olarak vatandaşlarca içilmektedir. Olucak çeşmesinin karşısındaki Çavuş Dede’nin (asıl adı Mustafa Çavuştur ve Kethüda yeri çavuşudur) türbesi bulunmaktadır.





Sahipata



Afyonkarahisar’da bir çok yere ismini veren Sâhib Ataoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında sonra Afyonkarahisar (Sahib-i Karahisar) ve çevresinde kurulan Anadolu Beylikleri’ndendir. Anadolu Selçuklu Devleti veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin oğulları tarafından kurulan beylik, 1275-1341 yılları arasında varlığını sürdürmüştür.







Gedik Ahmet Paşa



1470’li yıllarda Karahisari Sahib’de yaptırdığı ve kendi ismini taşıyan külliye ve içerisinde bulunan camii (İmaret Camii) ile şehrimize (bir çok yere de) isim veren, eser katan büyük devlet adamıdır.  On beşinci asrın ikinci yarısında mühim vazîfeler görmüş, fetihlere komutanlık etmiş Osmanlı sadrazamıdır.





Hattat Ahmed Şemseddin Karahisari



Osmanlı İmparatorluğu’nun yetiştirdiği en büyük hattatlardan biri olan Ahmed Karahisari 1468 yılında Karahisar-i Sahib (Afyon)’da doğmuş, doksan yıla yakın uzun bir ömür sürerek 1555 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. İmparatorluğu’nun en ihtişamlı yıllarının en büyük hat ustası olan Ahmed Karahisari, hat sanatında yeni bir ekol oluşturmuş olup Şemsü’l-Hat (Hattın Güneşi) unvanıyla anılmaktadır.










Abdurrahim Mısri



15. Yüzyıl ünlü mutasavvıflarındandır.  Afyonkarahisar’da doğmuştur. Akim bir kişi olan Mevlana Alaaddin’in oğludur. Doğum ve ölüm tarihleri kesinlikle bilinmemektedir. Abdürrahim Mısri (Karahisari) 1437 yılında Beypazarında, Fatih’in hocası Akşemsettin’le buluşmuş bundan sonra her yerde ve her zaman birlikte görülmüşlerdir. Akşemsettin halife olarak kendisine Abdurrahim’i tayin etmiştir. Bu iki dost, İstanbul’un fethinde, Fatih Sultan Mehmet’in yanında bulunmuşlardır.  Beraberlikleri Akşemsettin’in Fatih’e küsüp İstanbul’u terkedişine değin sürmüştür. 1453 yılında İstanbul’un alınışından 1 ay sonra, Abdurrahim Mısri, Karahisari Sahib’e dönmüş ve en ünlü eseri olan ‘Vahdetname’ yi yazmıştır.





Kocatepe



Büyükkalecik kasabası sınırları içinde ve 1.874 rakımlı Kocatepe üzerinde bulunmaktadır. Kocatepe; Anadolu`nun ve Türk Milletinin hürriyetini sağlayan Büyük Taarruz`un 26 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları tarafından başlatıldığı, sevk ve idare edildiği yerdir. Coğrafi yapısı itibariyle, Afyonkarahisar ve Sinanpaşa ovalarına hakim bir tepedir. Kocatepe Anıtı, Atatürk’ün Başkomutanlık Savaşını yönet­miş olduğu zirve noktada, 1992 yılında yapılmış ve 1993 yılında, Zafer Bayramında açılmıştır. Anıtın bir yüzünde, Atatürk’ün Kocate­pe’nin en yüksek yerine 10 m. kadar yük­seklikte eli çenesinde olan silüeti ile altın­da şu yazıt bulunmaktadır: 



“Türkiye Bü­yük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) karargahını 25.8.1922 günü burada, Kocatepe’de kur­du. 26.8.1922 sabahı saat 5.30’da Türk Ordularına düşmana taarruz emrini verdi. Bozulan Yunan ordusunu, 30.8.1922 günü Dumlupanır Meydan Muharebesinde yok etti. “Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle 9.9.1922 günü Yunanlılan denize döktü. Afyonkarahisar vilayeti halkı ebedi ha­tırasına şükranlarını sunar. 26.8.1953” Kocatepe anıtı; heykeltıraş Tankut Öktem tarafından yapılmıştır.

Bir sonraki yazımızda, şehrimize isim veren milli, tarihi ve önemli şahsiyetlerimizi ele alalım inşallah…

 

Devam edeceğiz.

 

Yazı www.afyonnews.com'da yayınlanmıştır. Yazının orijinal resimli-fotoğraflı halini https://www.afyonnews.com/2019/02/25/sehrimize-isimlerini-verenler/ linkinden okuyabilirsiniz.