Dün 24 Kasım Öğretmenler günü idi. Geleceğimizin  teminatı bir gençliği yetiştirme konusunda en büyük görev ve sorumluluğu öğretmenlerimiz üstlenmektedir. Yeniden büyük Türkiye'nin kuruluşunda en değerli zenginliğimiz ahlaklı, eğitimli ve donanımlı gençler olacaktır. Karşı karşıya bulundukları bütün zorluklara rağmen, öğretmenlerimizin bu uğurda ortaya koyduğu çaba ve fedakarlık her türlü takdirin üzerindedir. Bizler, 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' diyen ve 'İlim Çin'de dahi olsa gidip alınmasını' emreden bir inancın mensuplarıyız. Bir harf değil, bütün hayatlarını bir neslin yetişmesine adayan öğretmenlerimiz elbette her türlü övgünün üzerindedir. Gençliğine sahip olan, geleceğinden emin olur. Siyaset kurumu olarak bizlere düşen öğretmenlerimizi senede bir gün hatırlamak değil, her şart altında öğretmenlerimize üstlendikleri bu ulvi görev ve sorumluluğa uygun imkanları sağlamak olmalıdır bunların başında da sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik gibi sorunların derhal ortadan kaldırılması, gerekli atamaların yapılması ve öğretmenlerin görevlerini daha iyi yapabilmeleri için gerekli kanunlar çıkartılması gerekmektedir. Bir sonraki öğretmenler gününün, bu günkünden daha iyi şartlarda yaşanması ümidiyle bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyor, kendilerine minnet, şükranlarımızı sunuyoruz.

Şu hususu da belirtmek isteriz ki, öğretmenler günü etkinliği olarak sinemaya gitmelerinin çok şık bir hareket olmadığını düşünüyoruz. Öğretmenlerimizin sadece okul içinde ve ders esnasında değil, her zaman örnek olduğunun bilinciyle hareket etmeleri gerektiğini düşünüyoruz.



Ayrıca bugün 25 Kasım kadına yönelik şiddeti önleme ve mücadele günü. Bu kapsamda şunu belirtmek istiyoruz ki, elbette kadına yapılan şiddete karşıyız ve bunun için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Peygember efendimiz “kadınlar size Allah’ın emanetidir.” buyurarak, kadınlara nasıl davranmamız gerektiğini hem sözlü hem de kendi ailesi içinde yaşantısıyla bize göstermiştir. Gene bir başka hadisinde “Cennet annelerin ayağı altındadır” buyurarak kadının değerinin ne kadar yüksek olduğunu bizlere göstermiştir. Dolayısıyla çözüm inancımızda ve onun ilkelerindedir. Batıdan bu konuda alacağımız ne kanun, ne de yönetmelik bu sorunu çözemez. Nitekim sözde kadına yönelik şiddeti önlemek için imzalan İstanbul Sözleşmesi, imzalandığı tarihten itibaren kadına yönelik şiddeti azaltmamış, aksine artırmıştır. Şiddeti önlemediği açık olan bu sözleşme, ailelerimizi de parçalamakta, yok etmektedir. Bu sebeplerden dolayı mutlaka iptal edilmelidir. 

   Şunu da belirtmek gerekir ki, şiddet sadece kadına yönelik değil, toplumumuzun tamamında artmaktadır. Ülkemizde işlenen erkek cinayeti, kadın cinayetinin 4 katı kadardır. İnsanlarımız çeşitli sebeplerle gergin ve streslidir. Çok küçük meselelerde bile çözümü şiddet kullanmakta aramaktadır. Bu nedenle meseleye cinsiyet eksenli değil, şiddet eksenli bakmamız daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Şiddeti özendirici yayınlar, filmler, diziler ve oyunlar denetim altına alınmalı, hatta kaldırılmalıdır. İyi bir eğitim sistemi ile gençlerimizin şiddeti çözüm olarak görmelerinin önüne geçilmelidir. Güzel ahlak sahibi olan insanlar arasında şiddet diye bir sorunun olmayacağından, meseleye önce ahlak ve maneviyat eksenli yaklaşmamız zorunluluğunu kabul etmemiz gereklidir.

Şüpheli yangınların ardından ormanlarımız otel oldu. Binlerce yıllık göller kurutuldu, doğa harikası bölgeler yandaşlara peşkeş çekildi. Bütün bunlar yetmedi sıra havaya geldi. Meclis’te AK Parti -MHP ittifakıyla geçirilen torba yasaya göre, Sivas, Zonguldak, Ankara, Muğla, Bursa, Çanakkale, Şırnak, Kahramanmaraş, Karabük, Kütahya ve Manisa’da bulunan 15 termik santrale 2,5 yıl daha, Haziran 2022’ye Kadar baca filtresi kullanmadan çalışma izni verildi. Kirli hava kanserden ,kalp hastalıklarına, solunum yolları hastalıklarından doğum problemlerine kadar pek çok hastalığa sebep olmaktadır. Hatta erken ölümlere bile sebep olduğu bilim adamları tarafından söylenmektedir. Durumun vehameti ortada iken nasıl bu yasaya izin verilir? Bir taraftan çevreyi kirletiyor, doğaya zarar veriyor diyerek poşeti ücretli hale getireceksiniz, diğer taraftan zehir kusan bacalara filtre taktırmayacaksınız. Bir taraftan milyonlarca ağaç dikme programı düzenleyerek çevre dostu görünümü vereceksiniz, diğer taraftan insanların zehir solumasına müsaade edeceksiniz. Ülkemin zararına olan hiçbir şeye müsaade etmem diyenler bu kanunları nasıl onaylar? Bütün bunları objektif değerlendirdiğimizde yapılanların ve çıkartılan kanunların ülke insanını mutlu etmek için değil, yandaşı daha da zengin etmek için olduğu aşikardır. Bu iktidar halkımızın zannettiği gibi garib-gurebanın değil, yandaşın ve zenginin dostudur.

 

  Torba yasada çıkan bir diğer kanun ise bakanlarla ilgili çıkan kanun.  Torba teklifin 47'nci maddesine göre; Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, bu görevlerde bulunmuş olanlar ile bunların eşleri, anne ve babaları ile bakmakla yükümlü oldukları çocuklarının ve ölenlerden SGK ile ilişiği bulunmayan dul ve yetimlerinin sağlık giderleri ömür boyu TBMM üyelerinin tabi oldukları esaslar çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı bütçesinden ödenecek. Bakanlar sağlığa tek kuruş ödemeyecek. Faturayı millet yani biz ödeyeceğiz. Tabi bunlar bakan olunca ve bakan ailesi olunca sıradan hizmet verilmesi düşünülemezdi. Bu isimler, hiçbir kamu görevlisi ve sigortalının yararlanamadığı ücretsiz 12 adet implant dahil 5 yıldızlı sağlık harcamaları karşılanacak. Az önce söylediğimiz zenginin ve yandaşın iktidarı olduğunu adeta ispatlar nitelikte. Öbür taraftan senelerce hizmet etmiş, yeteri kadar prim yatırmış olduğu halde bir işte çalışmıyorsa EYT’ liler sağlık hizmetinden yararlanamıyor.



 Bir de bütçe görüşmelerinde, tarıma ayrılan destek bir miktar artırılsa da verilmesi gereken rakamın yarısı bile değildir. 2006 yılında AK Parti tarafından çıkarılan tarım kanunu ile tarıma verilen desteğin milli gelirin yüzde 1’inden az olmayacağı hükme bağlanmıştı. Ancak 2020 bütçesinde tarıma ayrılan desteğin milli gelirin yüzde 0,4 civarında olması, AK Parti’nin kendi çıkardığı kanuna dahi uymadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca ayrılan desteklerin ödemeleri çok geç yapılmaktadır. 2019 yılı tarımsal desteklerle ilgili kararnamenin Ekim ayına gelinmesine rağmen yayınlanmaması çiftçinin tepkisini çekmektedir. 2019 yılına ait desteklerle ilgili kararname yayınlanmadığı gibi 2018 yılına ait hayvancılık desteklerinin de büyük bir bölümünün üreticiye ödenmemesi de dikkat çekiyor. 2018 yılına ait ikinci dönem buzağı desteğini alamayan üretici zor günler geçirirken, ödemenin neden yapılmadığına dair bir açıklamanın da yapılmaması eleştirilere neden oluyor.



 Geçtiğimiz günlerde sayın Cumhurbaşkanı çiftçilere müjde olarak kredi verileceğini duyurmuştu. Buradan kendisini uyarmak istiyoruz. Çiftçinin ihtiyacı olan şey kredi değildir. Çiftçinin ihtiyacı olan şey maliyetlerin düşürülmesidir. Gemi ve yatlara sağlanan yakıttaki kdv muafiyetinin çiftçiye de sağlanmasıdır. Çünkü yakıt birinci sıradaki maliyettir. Şuan Ak partinin çıkarmış olduğu kanunla çiftçimiz kendi tohumunu kullanamamaktadır. Bu kanun değiştirilmelidir. Birde gübre fiyatlarını düşürdüğünüz zaman çiftçimizin yüzü gülecektir. Çözüm budur. Yoksa zaten 21 milyon icra dosyası varken verilecek kredi sadece bu sayıyı artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

   Bu düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor, hayırlı günler diliyorum.

Saadet Partisi Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanlığı