Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Afyonkarahisar’da 25 askerin şehit düştüğü patlamanın ardından kaleme aldığı ve 9 Eylül 2012’de yayımlanan ”Schopenhauer Haklıymış” başlıklı yazıyla kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle gazeteci Fatih Altaylı ve Habertürk gazetesi aleyhine 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı. İŞTE O YAZI!.. Schopenhauer haklıymış
Yıllar önce ilk okuduğumda Schopenhauer’e bozulmuştum.
“Sen ne bilirsin Doğu toplumlarını” diye.
Aforimzalarının bir yerinde şöyle bir laf ediyordu: “Onur kavramı Doğu toplumlarında bir anlam ifade etmez.”
Mesela düello geleneğinin olmamasından dem vuruyordu yazar bunu söylerken.
Gençlik heyecanıyla bunu toplumuma yapılmış bir hakaret gibi algılamıştım.
Batı’dan kesilmiş, anlamsız bir ahkâm gibi görünmüştü gözüme.
Ama galiba Schopenhauer haklıymış.
Çünkü ben bu memmlekette “onur” için yapılan bir şey göremez oldum giderek.
Düellodan falan söz etmiyorum.
Öyle bir beklentim zaten yok.
Coğrafyamızdaki kültürün düello değil, hançer kullanmayı tercih ettiğini epeydir biliyorum.
Bahsettiğim çok daha basit bir şey.
Şeref ve haysiyet için istifadan fazlasından söz etmiyorum.
Mesela Ali Demir.
ÖSYM Başkanı olan zat-ı muhterem!
Dünkü gazetemizde müthiş bir lafı vardı.
“Azimli yürüyüşümüz devam edecek” diyordu Ali Demir.
Yılın en komik lafıdır herhalde.
En anlamsız.
Ali Bey biliyor ki, azimli olmak iyi bir insani haslettir.
Hatta atasözümüz vardır, “Azimle s.çan taşı deler” diye.
Ali Demir de “atasözünü” duymuş olmalı.
Ama şimdilik işin başında “s.çmakla” meşgul.
İnşallah bir gün taşı da delecek.
Belli ki, hiç aklına gelmiyor, “Ben bu işi beceremedim, Edebimle istifa edeyim” demek.
Öyle bir kod genlerinde yok.
“Otur buraya” demişler, oturmuş.
Bir gün “Kalk” diyecekler kalkacak.
Bildiği bu. Kodlandığı gelenek bu.
Bir önceki ÖSYM Başkanı tek bir hatalı sınav yapıp eleştirilere hedef olunca istifa etmişti. Belli ki, o buralardan değil.
Ali Demir ise tam buralı. Bu toprağın ürünü.
Bu topraktan yapılmış testi.
Ya Genelkurmay Başkanı’na ne demeli!
Ali Demir sınav yapmakta ne kadar başarılıysa Genelkurmay Başkanı’mız da terörle mücadelede aynı oranda başarılı.
Hadi onu geçtik.
Kendisine emanet 25 evlat pisi pisine ölüyor.
Umurunda değil.
Büyük ihtimalle “Astlarımdan biri hata yapmışsa bana ne?” diyor.
Aynı düşünce Kara Kuvvetleri Komutanı’nda da hâkim.
Oradan ordu komutanına, oradan Afyon’daki kışla komutanına aynı ruh hali geçiyor.
“Ben mi taşıyacaktım cephaneyi” diye.
Hiçbiri sorumluluğu kendinde görmüyor.
Başçavuşa kadar indir silsileyi.
Hepsi aynı.
Kabahat ölenlerde olacak, konu kapanacak.
“İçlerinden biri PKK’lıydı” ya da “Bunalımda olan bir er patlatmış cephaneliği” derlerse herkes rahatlayacak.
Dediğim gibi Schopenhauer haklıymış aslında.
Anladım ama geç anladım.
Ve bu adamların neden asla ve asla istifa etmediğini de biliyorum artık.
Etmez, çünkü hiçbiri yetenekleriyle, hak ederek, kazıyarak gelmediler o mevkilere.
Türlü siyaset, türlü yalakalık, türlü fırıldakla geldiler.
O yüzden de ne oturdukları makamın bilincindeler, ne de o makamın ne anlama geldiğinin.
Bugün Ali Demir, Necdet Özel.
Dün başkalarıydı.
Yarın da başkaları olacak.
Hep olduğu gibi