Sezer Küçükkurt'un Kocatepe Gazetesindeki yazısı...rnrnDün günün konusu bir bayan polis memuresine yapılan saldırı ve akabinde gelişen olaylar oldu.rnrnGazlıgöl caddesinde sabah saatlerinde meydana gelen olayda bir ...

Gözden kaçırmayın

ERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYORERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYOR

Sezer Küçükkurt’un Kocatepe Gazetesindeki yazısı… Dün günün konusu bir bayan polis memuresine yapılan saldırı ve akabinde gelişen olaylar oldu. Gazlıgöl caddesinde sabah saatlerinde meydana gelen olayda bir minibüsün trafik kontrolünü yapan bayan polis memuresi minibüsçünün saldırısına uğradı, aldığı darbeler ile yaralandı. Sonrasında ise şehir merkezinde bugüne kadar görülmemiş sıkılıkta trafik denetimleri başlatıldı. Minibüsçü esnafı, yolcu vatandaş ve polisler arasındaki olaylar birbirini kova-ladı. Gazeteci arkadaşlarımız gelen telefonlara ve yaşanan olaylara yetişmekte zorlandı. Sözün en başında belirtmek gerekir ki; devletin bir memuruna, hele ki bir bayana kafa atmak, saldırmak, yaralamak kimsenin haddine değildir. Ne insanlık kurallarından, ne esnaflığın gereklerinden, ne de şehir kültüründen nasibi olmadığı anlaşılan bu kendini bilmezin cezasını Türk Yargısı mutlaka verecektir. Yaralanan polisimize geçmiş olsun derken, olayın zanlısını herkes adına kınıyoruz. Bu hareketin yanlışlığı kadar, olaylarda orantısız güç kullanmak, “gözünün üstünde kaşın var” diyerek hareket etmek de yanlıştır. Yıllardır Afyonkarahisar kent yaşamının en büyük sorunlarından olan toplu taşıma-trafik ve minibüsler konusu, dün yaşananların ardından tamamen çığırından çıkmıştır. 300’ü aşkın minibüsün zaten daracık olan, halen de daraltılmaya çalışılan şehir caddelerinde dolaşması, dolaşırken de -hepsi demekten özellikle kaçını-yoruz- büyük bir bölümünün kural, nizam tanımaması nedeniyle yaşanan ne ilk ne de son sorundur dün yaşananlar. Hani “Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir” denir ya, işte Afyonkarahisar’ın bu tür olaylara gebe olduğu da aylardan beri belli idi. Şehirde herkes aylardır adeta barut fıçısı gibi geziyordu. Dar yolların, haddinden fazla aracın, düzensiz trafiğin üzerine şehir içi kazı çalışmaları da eklenince gerilim giderek artmıştı. Her köşede tartışma, her güzergahta kavga ya da kaza günlük olaylar haline gelmişti. Şükrediyo-ruz ki, dünkü olayın daha büyüğü şehrimizde yaşanmadı. Bu günden sonra minibüsçü esnafının işi daha zor olacak. Onlar yıllardır kendilerine yapılan uyarılara aldırmamalarının, örgütlenerek aralarındaki çürükleri ayıklayamamalarının, insanların tepkilerini umursamamalarının, kurallara riayet etmemelerinin faturasını oldukça kabarık bir şekilde ödeyecekler. Durum ve şartlar bunu gösteriyor. Bu manzara karşısında birkaç noktaya dikkat etmek lazım. Uygunsuzlukların, düzensizliklerin gereği yapılırken haksızlık olmaması gerekiyor. Zaten gergin olan sinirler orantısız güç kullanımıyla daha da geriliyor. Allah korusun, daha büyük olaylara zemin hazırlanıyor. Yıllardır Afyonkarahisar’ın sorununun bu olduğu ortada. Kurallar, yapılması gerekenler belli. Yılların toleransı işleri bu noktaya kadar getirdi. Şimdi yetkililerimizin durumun fotoğrafını net çekerek şehir içi trafiği en ince ayrıntısına kadar yeniden planlamasının zamanıdır. Vatandaşın aklında oluşan soru işaretleri, sorunun çözüm yollarına da işaret eder gibi aslında. Bunlardan bir kaçını sıralayacak olursak, “Madem böylesi denetimler yapılabiliyor, en ince ayrıntıya kadar şoförlerin, araçların kurallara uyması zorlanabiliyordu da Afyonkarahisar halkına neden bunca senedir bu işkence yaşatıldı? Neden insanlar orman kanunları ile, kavga-dövüş küfürleşme ile yüzyüze bırakıldı? Ders alıp kanunun-nizamın gereğini yapmak için can yanması mı beklenmeliydi? Bugünkü üzücü olaylar geçmişten bugüne siyaseten göz yumulan şeylerin büyümüş hali değil midir?” soruları öne çıkabilir. Tekrar etmek gerekir ki, yapılan saldırının hiçbir haklılık payı yoktur. Minibüsçü esnafı ile ilgili yaşanan sıkıntılar herkesin malumudur. Ama, bir yanda ceset torbası yok diye cezalar yazarken, diğer yanda mağdur olan vatandaşın duraklarda beklemesini de önlemek gerekir. Kimilerini karga tulumba götürürken, insanların balık istifi yolculuk yapma mecburiyetine göz yummamak gerekir. Minibüsçüler ise insanların kaba muameleye, telsiz telefonlardaki muhabbetlere, o minibüsten öteki minibüse aktarılmaya, korna çalarak müşteri toplayacağını sanmaya mecbur olduğunu zannetmekten vaz geçmelidir. Trafikte kendinden başka hak tanımayanlar üç kuruş için tüm camiaya hakaret ettirmektedir. Olaylar silsilesi herkesin gözü önünde gerçekleşiyor. Olan yine sade vatandaşa, hastaneye gitmeye çalışan hastaya, okula yetişmeye çalışan öğrenciye oluyor. Daracık caddede otobüsten kaçsa minibüse, minibüsten kaçsa otobüse yakalanan sürücü ya da yayaya oluyor. Şehrin geleceğine oluyor. Bu trafik keşmekeşi içinde Allah bizi daha acı olaylardan korusun. Allah beterini göstermesin…