Yeni eğitim-öğretim dönemi başlıyor, taze zihinler okula hazırlanıyor. Heyecan ve sevinçle koşup okul yolunu tutanların yanı sıra ağlayan, annelerine sarılıp kopamayan, derse girse bile kaçıp gitmek isteyen, yerinde duramayan çocuklar oldukça fazla... Peki neden çocuklar aynı duruma farklı tepkiler veriyor? ÖZEL PARKHAYAT AKŞEHİR HASTANESİ PSİKOLOGU AYŞENUR İNAL okula ilk kez başlayacak çocukların uyum sürecini ve ebeveynlere düşen sorumlukların neler olduğunu açıkladı.

Okula başlamadan önce çocukların zihinsel, sosyal ve gelişimsel olarak okula hazır olup olmadıkları büyük önem arz ediyor. Çocuklar kurallı ve öğretim odaklı bir sisteme geçiş yaparken ana sınıfları bu süreçte idealdir. Çocuk kendi akranlarıyla düzenli bir etkileşim halinde olur yardımlaşmayı, sosyalleşmeyi öğrenir. Çeşitli oyun ve etkinliklerle el beceresi ve kas gelişimi desteklenir. Bu sayede birinci sınıfta okuma-yazma öğrenmesi daha kolay olur. Ellerini yıkama, dişlerini fırçalama, vücudunu temiz tutma gibi öz bakım becerilerini kazanır. Kurallarla tanışır onlara uymayı, sorumluluk almayı, problemler karşısında akıl yürütmeyi ve kendini ifade etmeyi öğrenir.

Tüm bunların yanında yine de okul olgunluğunun oluşmasında en büyük pay ebeveynlere aittir. Her çocuk doğduktan sonra ihtiyaçlarını karşılayamaması, kendi işini yapamayacak olmasından dolayı bakıma muhtaçtır. Zamanla yürüyecek, üzerini-ayakkabısını giyecek, yemeğini yiyecek yetileri gelişir. Bunları yapabilmeye başladığı ilk andan itibaren çocuğa izin verilmeli ve eylemleri desteklenmelidir. Çocuk bir şeyleri yavaş yaparken sabretmeli ya da yanlış yaptığında doğrusunu gösterip tekrar yapmasına fırsat verilmelidir. Ebeveynlerin çocuklarının iyiliğini düşünerek ‘’O daha küçük yapamaz’’ düşüncesiyle hareket etmeleri maalesef çocuğun gelişimine ket vurur. Oturmaya başladığından itibaren çocuğun, yemek yerken aile bireyleriyle birlikte yemek saatinde aynı masada(mama sandalyesinde) bulunması gerekir ki bunun çocuk için anlamı ‘’ben bir bireyim’’ dir. Çocuk yemeğin yarısını yerken yarısını döker, ayakkabılarını yanlış giyer, üzerini ters giyer, ama en sonunda başarır. Bu sayade çocuk hata yapma lüksü olduğu ve hataların telafi edilebilir olduğu bilincine varır. Eylemlerinin sorumluluğunun kendine ait olduğunu kavrar. Aksi taktirde aşırı koruyucu bir tutumla, ihtiyaçları anne babası tarafından karşılanmaya devam eden çocuk, her şeyi anne babasının bildiğini ve onlarsız bir şey yapamayacağını sanacaktır. Ebeveynler tarafında da durum iç açıcı değildir, okul başladığı güne kadar izin verilmeyen, öğretilmeyen her şeyi çocuklardan yapmalarını beklerler. Çocukların kaygılarına birde onlarınki eklenir. Bu durumda zaten çocukta var olan kaygıyı tetiklememek adına ebeveynlerin sakin, rahatlatıcı, kabullenici bir tutum sergilemeleri çocuğa, bu süreci kolaylaştırıcı bir ortam sunacaktır. Çocuk anne babasının yüzündeki endişeyi gördüğünde kendi olumsuz duygularının yersiz olmadığı kanısına varır, bu da çocuğun gelişiminde yaşantısını etkileyecek derin izler bırakabilir. ‘’Neden ağladığını anlatır mısın, niçin korktuğunu söyler misin?’’ gibi teşvik edici sorularla çocuğa kendini ve duygularını ifade etme

fırsatı verilmelidir. Sözcüklerle ifade edilemeyen türlü düşünceler, ağlama krizleri, öfke nöbetleri gibi sağlıksız yollarla dışa vurulur. Alınan cevaplara da yine gerçekçi bir dille yanıt verilmelidir. Toplumumuzda en yaygın davranışlardan biri olan çocuk düştüğünde ‘’bir şey yok kalk, acımadı ki’’ demek yerine sakin bir üslupla‘’evet biliyorum şuan canın acıyor ama birazdan geçecek’’ yanıtını vermek doğru olandır. O yüzden ebeveynler okulla ilgili her türlü kaygıyı kabullenici bir tutum ve gerçekçi bir dille çocuğuyla konuşmalı, çocuğun alışma ve öğrenme sürecine dahil olduğunu O’na hissettirilmelidir. Anne babasının bu destekleyici tutumu çocuğun kendine olan inancını ve güvenini tazeler, okulda yapılanların ilgiyle karşılanması motivasyonu artırır.

Söz konusu ruh sağlığı ise tek bir etkenden bahsetmek zor, bunun üzerinde rol oynayan bütün etkenler dikkate alınarak çıkarımlar yapılması gerektiğinden çocuğunuzun okula alışma süresi 1-2 haftadan uzun sürüyorsa altında farklı problemler yatıyor olabilir. Bu durumda profesyonel destek almak hem söz konusu problemi çözmeye hem ileride yaşanabilecek olası problemi önlemeye yönelik atılacak sağlıklı bir adım olacak.