MUHTEŞEM REZALET…   “Muhteşem Yüzyıl” diye bir dizi var.   RTÜK’ün yaptığı açıklamaya göre, en fazla şikayet alan dizi.   Toplumun millî ve manevi değerlerine saygısızlık yapılıyor, Kanuni Sultan Süleyman zevk ve sefa düşkünü olarak gösteriliyor.   Gerçek yaşamı saptırılıyor.   Kanuni Sultan Süleyman 1520 yılında, I. Selim’in ardından tahta çıktı.   1521’de Belgrad, 1522’de Rodos, 1526’da Mohaç, 1534’de Bağdat ve Tebriz, 1538’de Boğdan’ın tamamı ve Preveze, 1541’de Macaristan’ın tamamı, 1543’de Estergon, 1551’de Trablusgarp, 1553’de Safevi topraklarının bir kısmı, 1566’da Zigetvar I. Süleyman tarafından fethedildi.   I. Selim’den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu’nu, kırk altı yılda 14.893.000 km2’ye ulaştırdı   Zigetvar fethedilmeden 1 gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti.   45 yıl 3 ay 7 gün padişahlık yaptı.   Saltanatının 2745 gününü (7,5 sene) at sırtında seferlerde geçirdi.   13 büyük seferinde at üzerinde yaklaşık 43 000 kilometre kadar mesafe katetti.   Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 21 eyalet ve 250 sancaktan oluşan Osmanlı Devleti çok geniş sınırlara ulaştı.   Dizide bunlar işlenmiyor, saltanat hayatının haremde geçtiği havası veriliyor.   New York Üniversitesi’nden Osmanlı çalışmaları profesörü Leslie Peirce, Osmanlı kaynaklarında harem ile ilgili detaylı bilgiler bulunmadığını ve bu nedenle dizinin tarihî gerçeklere uymadığını, hayal mahsulü olduğunu belirtiyor.   Buna rağmen dizi reyting rekorları kırıyor.   Küstahlar, muhteşem yüzyılı, muhteşem rezalete dönüştürdüler.   Osmanlı tokadını dizi yapamadılar…   Kanuni Sultan Süleyman’ın yiğitleri Barbaros Hayrettin Paşa’nın, Oruç Reis’in kahramanlıklarını dizi yapıp bugüne taşıyamadılar.   Tarih gerçekleri şöyle yazıyor:   İspanyolu, Portekizlisi, Venediklisi, Cenevizlisi güçbirliği yapmış, Barbaros’u bekliyordu, Preveze’ye gömmek için.   Fırtına öncesi sessizlik hakimdi, Adriyatik’in sakin sakin salınan, derin lacivert sularında…   Kararlıydılar… “Dur” demek gerekiyordu artık bu Türklere… 302 gemi, 2.500 top, 60 bin asker. Papa’nın eteğini öpen Andrea Doria, hazırdı… Geldi koca Hayrettin. 3’te 1 kuvvetle. 112 gemisi vardı sadece. 800 top, 15 bin levend. “Cesaret edemez” dediler. Etti. Yapmıştı planını… Cepheden, göğüs göğüse dizilecek, saldırı anında “hilal” biçimine dönüşüp, öldürücü darbeyi sağ kanattan vuracaktı… Çünkü zekasına en güvendiği adamını, manevi oğlunu, oraya koymuştu. Ve, gürledi toplar! Vay anam vay… 5 saat… Netice? Canına okudu! Andrea Doria, Osmanlı tokadının nereden geldiğini şaşırmıştı… Tırıs tırıs kaçarken, 128 gemisi batmış, 29 gemisi esir düşmüş, 30 bine yakın askerini kaybetmişti. Zafer bizimdi… Akdeniz de. Bitirici darbeyi vuran, Barbaros’un o en güvendiği manevi oğlu, Edremit yakınlarındaki Kazdağı’nda doğmuştu. Çocuk yaşta atıldı dalgalara… Oruç Reis’in yanında pişti… Kanuni Sultan Süleyman’ın huzuruna Barbaros ile birlikte çıktı. Amiral oldu. Çalışkan, zeki, kabiliyetliydi. Gözünü budaktan sakınmıyordu. Korku saldı yüreklere. Vuruştu devamlı. Aman vermedi. Bir ara, Korsika’da baskın yedi, esir düştü. İzi kayboldu. Arandı, tarandı… 3 uzun yıl… Hangi karanlık zindanda olduğu bilinmiyordu… Barbaros, casuslarını gönderdi her yere… Ve, öğrendi… Cenova’da tutuluyordu. Küreğe vurmuşlardı… Barbaros, 100 parçalık armadasıyla gitti Cenova’ya, çağırdı şehrin valisini ayağına… Adeta “suratına tükürür” gibi, haykırdı: “Ya verirsin, ya şehrini kafana yıkarım!” Verdiler çaresiz… Barbaros, manevi oğlu için savaşı göze almıştı. O kadar değerliydi… O kadar güvenirdi ki ona, öz oğlunu bile ona emanet etmiş, yanına vermişti. Cezayir Sancakbeyi oldu. İspanya’yı vurdu. İtalya’yı vurdu. Fransa’yı vurdu. Tunus’a daldı… Gitti, Fas’ı aldı. “Fas Fatihi” unvanını da… Osmanlı’yı Atlas Okyanusu’na açan, oydu. Övünürdü onunla. O da çok vefalıydı ustasına karşı… Şerefiyle hizmet etti. Cezayir’de gözlerini yumdu. Dünya tarih defterine, Akdeniz’e nam salan, titreten, şanlı Türk amirali olarak kazındı…   Neden bu gerçek kahramanlıklar dizi yapılmıyor da;   Milli manevi değerlerimizi zedeleyen, hayali senaryolarla atalarımızı harem düşkünü gibi göstermeye çalışan diziler televizyonlarda gösteriliyor?   Neden, bu dizinin yayınlanmasına izin veriliyor?   Neden?