Görsel Dindarlık kavramı, eski Diyanet İşleri Başkanı ve bizim de Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden hocamız Prof.Dr. Ali Bardakoğlu’nun ortaya attığı bir terimdir.

 

 Nedir peki görsel dindarlık?

 

 İslam Dini itikad ve amel konusunda, genelde insanın iç dünyasında yaşanır. İbadetler, yaptığımız dualar, verilen sadaka ve yapılan iyilikler.. Bundan dolayı, sağ elin verdiğini sol elin bilmediği güzel bir anlayışın oluşması. Görsel dindarlık ta, insanın dini yaşantısını afişe etmesi, dini yaşantısı üzerinden paye kazanmak istemesi, dini referanslarını kullanması gibi hususların ön plana çıkmasıdır.

 

Burada şu soruyu da sormamız gerekir:

 

Din sadece ruh dünyasında mı yaşanır?

 

İslam Dini, toplum hayatının geneline tekabül eden bir inanç sitemidir. Toplum hayatında birçok düzenlemeler yapar. Alışveriş, evlenme, insanlar arası ilişkiler, yardımlaşma dayanışma, bir ve beraber olabilme gibi..  birçok alanda düzenlemeler yapar. Bu anlamda hem iç dünyamıza hem de dış dünyamıza dini yaşantımız yansır. Bazı insanlardaki; ibadetler de gizlidir, kabahatler de gizlidir düşüncesi doğru bir yaklaşım değildir. İbadetler de gizli olan nafile ibadetlerdir. Farz ibadetin gizli olması söz konusu değildir. Yalnız bunların, ben bu farizaları böyle yapıyorum diye ayrıcalık talep edilerek afişe edilmesi doğru değildir. Gösteriş için ibadet yapanlara, Yüce Allah Maun Suresi’nde şöyle diyor:





 

’Vay o namaz kılanların haline..’’

 

Bir esnaf, insanlar özellikle bana gelsin diye, herkese göstere göstere kollarını sıvayıp abdest almaya gidiyor ve namazı gösteriş için kılıyorsa, Maun Suresi’ndeki hitaba uygun hareket ediyordur veya maddi yardımı göstere göstere verip kendini afişe ediyorsa burada da sıkıntı mevcuttur. Örnekleri çoğaltabiliriz..

 

Kabahatler açısından da; ben gizli saklı her şeyi yaparım düşüncesi ve yaklaşımı sakat bir düşüncedir. İslam inancında; hiç kimse görmüyorsa da Allah seni görüyor düşüncesi hakimdir.

 

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu hocamız, İslam dünyasında şekli ve görsel bir dindarlığın ortaya çıktığını dile getirmektedir bir süredir. Hocamızın görüşleriyle devam edelim konumuza:





 

 “Dinde ahlakiliği ve muhtevayı iyice yitirdik. Birbirimizin dindarlığını ölçmek hiçbirimizin haddi değil. Dindeki en önemli sorunlardan biri de din eğitimidir. Bugün oldukça yoğun din eğitimi verilen ülkeler var. Önemli olan bilginin niteliği ve metodudur. Sağlıklı dini bilgi ile sorunların bir kısmı aşılabilir.”

 

Kapalı toplumlarda özgürlüklerin ve ötekilerin fazla önem taşımadığı, insanın dış dünyaya gönül kapıları kapalı olduğu zaman kendisini en mutlu, en doğru ve en yüce olarak gördüğü ve herkesin kendisi gibi olduğunu düşündüğü bir anlayış ortaya çıkar.

 

Kapılar açılıp iletişim artmaya başlayınca ve öteki görülmeye başlandığında dünyanın rengarenk bir çeşitliliğe sahip olduğunun da müşahade edildiğini görürüz. Nasıl ki boylarımız, estetiklerimiz, her şeyimiz çeşitliyse düşüncelerimiz, duygularımız, inançlarımız, din anlayışlarımız arasında da belli farklılıklar olduğunu görürüz’’.





 

'FARKLILIKLARA TAHAMMÜL GÖSTERİLMELİ'

 

Prof. Dr. Bardakoğlu, İslam dünyasının geçmişte hoşgörünün hüküm sürdürdüğü aydınlık günler yaşadığını ancak farklılıklara tahammül edilemeyen karanlık günlerin de söz konusu olduğunu ifade ediyor.

 

“Yanı başımızdakini hoş görmek ve bizim gibi düşünmeyenlere saygı duymak için oldukça fazla dini telkin var. Ancak içimiz o kadar karardı ki, tek hakikatçı tavırla herkesin bizim gibi düşünmesini istiyoruz. Bu çeşitlilik ilahi hikmetin bir parçası. Bize düşen ötekini yargılamak değil, kendimizi tartmaktır. Maalesef insanlık aleminde, Müslüman profili olarak iyi bir resim veremiyoruz. Bundan hepimiz eşit şekilde sorumluyuz. Sorun dinde değil, sorun bizde. Sadece bizde de değil, batının İslamiyet’e yaklaşımının ve sahip olduğu kalkınmışlık kibrinin de bunda payı var. Pozitivizmin (akılcı ideolojinin)  yıkıcı etkileri de yaşandı batıda. Küreselleşme olgusu üst kimlikleri yıkarak alt kimlikleri öne çıkardı. Toplumda taşlar yerinden oynar denge bozulursa, dini değerler de sorun oluşturmaya ve yıpratıcı olmaya başlar. Toplumda taşlar yerindeyse din artı değerdir. ‘Geri kalmışlığın nedeni dindir’ demek ve bütün olumsuz gidişattan dini sorumlu tutmak yanlıştır. Din, dünyada insanca yaşamak, var olma sebebini sorgulamak için vardır.”





 

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu hocamızın görüşleri özetle böyle.

 

İslam Dini, kimseyi ötekileştirmeyen, şekilciliği arkaya atan, samimiyeti ve ihlası ön planda tutan, Allah için yapılan ibadetlerin mükafatını sadece Allah’tan bekleyen bir anlayışa sahiptir.

 

Bir önceki Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr.Mehmet Görmez hocamızın görüşleriyle yazımızı noktalayalm:

 

 ‘’Sonuç olarak dindarlık, Yaratıcıya, kendimize, bütün insanlara ve bütün evrene karşı dürüst, âdil, ahlâklı ve samimi olmaktır. Dindarlığın en temel ilkesi içtenlik ve samimiyettir. Sanal, görsel ve gösterişçi dindarlık gerçek dindarlık değildir. Dindarlık, Yaratıcıya saygılı, mahlukata şefkatli ve merhametli olmaktır. Dindarlık, tevazudur, muhabbettir; kibir ve husumet değildir. Dindarlık, başkasını aşağı, hor, hakir görmek değildir. Dindarlık dini darlık, bağnazlık, ötekini tanımamak hiç değildir. Dindarlık, herkesin iman, hikmet ve hakikat denizinden avuçlayıp içebildiğidir. Ummanın kendisi değildir. Dinin bizatihi kendisi hiç değildir. Henüz bütün bunları toplumlarda tespit edecek bir araştırma yöntemi gelişmemiştir’’.





 

Lokman ÖZKUL

 

İlahiyatçı-Yazar

 

[email protected]