Onur Bayram’ın yazısı…
Patlama sonrası ziyarete gelen Genel Kurmay Başkanı Özel’e verdiği hediyelerle ülke gündemine oturan, günlerdir manşetlerden düşmeyen Vali İrfan Balkanlıoğlu, hem hükümetin hem de asker cephesinin kurtarıcısı oldu. ‘Hediyeleşme’ adıyla tarihte yerini alan olay ve basının aşırı tepkisi acaba bilinçli ve planlı yapılmış bir eylem mi? Gelin biraz komplo teorisi üretelim…
Patlama sonrası tüm tepkiler Genel Kurmay ve Hükümet cephesine yönelmişti. Hatta Bakan Veysel Eroğlu’nun yaptığı “Hindistan’da, Pakistan’da da oluyor” açıklaması eleştirilmeye başlanmış, Kıbrıs Rum Kesimi’nde bir yıl önce yaşanan benzer bir olayda Başbakan, Genel Kurmay Başkanı ve Savunma Bakanı’nın hem istifa ettiği, hem de yargılandığı şeklinde haberler çıkmaya başlamıştı ki ortaya bir kahraman, bir kurtarıcı çıktı…
Vali Balkanlıoğlu, Genel Kurmay Başkanı Özel’e verdiği hediyelerle tüm tepkileri üzerine almayı başardı. Bu kimi insanlara göre ‘akıl tutulması’ sayılabilecek, Başbakan Erdoğan’ın ise ‘yanlış’ diye nitelediği uygulama aslında çok başarılı bir toplum mühendisiliği uygulaması olabilir. Hani derdim öküz altında buzağı aramak değil ama verilen tepkilere, basının ilgi ve yönlenmesine bakınca insanın aklına böyle bir ihtimal gelmiyor da değil .
Daha çok askeri ve istihbari bir terim olarak bilinen Toplum Mühendisliği’nin ansiklopedilerdeki karşılığını, “toplumun sosyal dokusunda, tarihten gelen yapısında değişiklik yapmak, tepkilerini, nefretlerini, isteklerini, sevgilerini, tutkularını ve kitlesel şekilde ifade ettiklerini duygularını yönlendirebilmek, kontrol altında tutabilmek anlamına geliyor. Fark ettiyseniz asıl amaç toplumu tepki verdiği yönden tepki vermesi istenen yöne sevk etmektir. Böyle bir meslek dalı olmadığı gibi bu işi çeşitli meslek dallarından oluşan bir ekiplerin yaptığı iddia edilir. Peki Türkiye’de toplum mühendisliği daha önce faaliyet göstermiş midir diye sorabilirsiniz. 1980 öncesi dönemde toplumu sağ ve sol diye kamplaştırıp birbirlerine düşürme ve bir askeri müdahale gereksinimi doğurma sonrasında da bağımsız yönetimin bağımlı hale getirilmesi bu çalışmanın bir ürünüdür.
1980 sonrasında ise, “derin devlet” yapılanması adı altında oluşturulan timler, (ki bunların bir kısmı hani bizde patlayan bombaların geldiği Susurluk’ta meydana gelen bir kazayla ortaya çıktı) toplumda karmaşa yaratarak toplumun birlik duygusuyla karşı çıkacağı olayları unutturmuş, dikkatleri bu yapay karmaşalara çekmiştir. Peki toplumu istediğiniz gibi yönlendirdiğiniz bu yöntem nasıl uygulanır? İlk olarak bir olay ya da bir beyanat ile bir konu ortaya atılır, ardından medya bu olayı tartışırken, toplumun ileri gelenlerinden biri toplumun hassas olduğu noktaya bir vurgu ya da aksi yönde bir hareket ile ortaya çıkar. Böylece tartışma toplumun bu hassas olduğu noktaya kayarken asıl olay, beyanat ve tartışma unutulur.
Şimdi bu bilgiler eşliğinde bizim mühimmat deposu patlaması ve sonrasında olanları bir daha hatırlayalım. Patlama sonrası ülkemizin tek gündemi bir anda Afyonkarahisar oldu. Hatta hava durumunda ve çoğu zaman haberlerde de bu şehrin adını hala ‘Afyon’ diye yazın basın kuruluşları takır takır ‘Afyonkarahisar’ yazmayı öğrendi. Bütün büyük haber ajansı ve haber kanalları bir, hatta iki canlı yayın aracı gönderdi. Eleştiriler önce Genel Kurmay’a sonra da Hükümet’e yöneldi. Tüm bu kötü duruma Bakan Eroğlu’nun “Böyle şeyler Hindistan’da, Pakistan’da da oluyor” sözleri de eklenince hem gazete, televizyon gibi medya, hem de sosyal medya Kıbrıs Rum Kesimi’nde bir yıl önce olanları konuşmaya başladı. Rumlarda bir yıl önce mühimmat deposu patlamış kabine istifa etmiş, Başbakan ve Savunma Bakanı ile Genel Kurmay Başkanı yargılanmaya başlamıştı. İşte bu sırada ulusal medyamızın hediyeleşme dediği o hadise meydana geldi. Vali İrfan Balkanlıoğlu günah keçisi olurken, tüm o hükümete, askere giden tepki hatta şehit ailelerinin acısı unutuldu.
Şimdi bu durumda insanın aklına ister istemez bizim hediyeleşme acaba bir plan mıydı sorusu geliyor. Hani o çok meşhur cambaza bak hikayesi var ya, acaba bizim Bayat Kilimi bizleri uyutan cambaz mıydı? Örneğin askeri ya da siyasi kanattan birileri böyle bir ziyaretten sonra medyadan birilerine böyle bir haber siparişi vermiş olabilir mi? Hükümete yakın medya kuruluşlarının bile olayı en sert şekilde eleştirdiği düşünüldüğünde bu da bir olasılık diye düşünülüyor. Diğer haber mecraları da haber atlamama refleksiyle olayı takip ettiği düşünüldüğünde önce büyük bir medya sonra da toplumsal tepki oluştu.
Hediyeleşme olayı ve sonrasında gele yoğun tepkilerle; patlamanın nedeni, askerlerin sorumluluğu, asker ailelerinin acısı, askerlerin hikayesi, yetersiz eğitim almış kısa dönemlerin bu işi yapıp yapamayacağı, bu deponun şehrin içindeki varlığı, mayın ürettiği iddia edilen askeri fabrikanın Afyonkarahisar’daki varlığı gibi bir çok konu ya unutuldu ya da konuşulmadan kapandı gitti.
Peki ne konuşuldu? Hediyeleşme, Özel’in “refleks göstermedim”, Balkanlıoğlu’nun “fakir fukara” açıklamaları, Başbakan’ın “Vali’yi uyardık”, Bülent Arınç’ın “Vali hatalı”, Cemil Çiçek’in “Valilerin plaket geleneği” açıklamaları… Farkında mısınız, istediğinde çok sert olan Başbakan “Vali’yi uyardık” derken ne kadar yumuşaktı. Ya da patlamayla ilgili konuşmayan hükümet üyeleri Vali İrfan Balkanlıoğlu’yla ilgili nasıl ard arda ve gün gün sırayla açıklama yapıyor. Bu tartışmalar sürerken patlamayla ilgili acele hazırlanan bir rapor ortaya çıksa da basın fazla önem göstermiyor. Çünkü elimizde ‘günah keçisi Vali’ ve ona saldırmaya devam etmek varken kim ne yapsın patlamanın nedenini…
Tüm bu olanlardan daha ilginci neden muhalefette olduğunu hala anlayamadığından şüphelendiği muhalefet partileri de Vali Balkanlıoğlu’yla uğraşarak güçlerini harcıyor. Muhalefete zaten televizyonlar günde 1-2 dakika ayıracak, onlar da bu zamanı patlamaya ayıracaklarına Vali Balkanlıoğlu’na ayırdıklarında boşa kılıç sallamış oluyorlar. Kısaca aslında hükümete en büyük desteği düşünmeden hareket eden muhalefet veriyor. Buna çok benzer bir olayı sezaryen konusu tartışılırken yaşadık. Önce sezaryen konusu ortaya atıldı. Bakıldı ki toplum tepki veriyor, Başbakan Erdoğan akıllıca bir müdahale ile konuyu kürtaj ve ölen bebeklere getirdi. Konu tartışıladursun, sezaryen düzenlemesi yapıldı.
Kim ne derse desin, sevin ya da sevmeyin, Başbakan Erdoğan çok akıllı ve çevresinde müthiş bir ekiple çalışan bir siyasetçi. Benim yaptığım sadece bir komplo teorisi üretmece. Belki abartıyorumdur ama eğer muhalefetin gerçekten iktidar olma gibi bir hedefi varsa önce basını ve toplumu yönlendirmeyi, basında geçen olayları özümsemeyi öğrenmesi gerekiyor. Belki de muhalefeti yeniden orta okul sıralarına gönderip medya okur yazarlığı dersini ilk onlara vermeliyiz. Yoksa muhalefettekiler Afyonkarahisar halkının kendi arasında konuştuğu sabotaj ihtimalini yüzdelerle ifade etmeye ya da “komutanlar görevden alınıyor da vali neden görevde” diye açıklama yapmaya devam ederler.
Vali Balkanlıoğlu’na gelince; yerel seçimlere sadece 1 yıl varken böyle uyumlu bir Vali bir yere gitmez. Seçimlerden bir süre sonra da kendisini Antalya veya İzmir gibi büyük ve önemli şehirlerden birinin Valisi olarak görürseniz şaşırmayın. KOCATEPE GAZETESİ