AHMET TUNCA yazıyor…
Her şey olabilirsiniz.
Hatta Cumhurbaşkanı bile.
Ama sanatçı olamazsınız.
Böyle demiş devlet kurucumuz Ulu Önder Atatürk.
* * * * *
Ne güzel demiş.
Ne saygın bir söz.
Ne özlü ve günümüzü anlatan bir özdeyiş, vecizedir bu birkaç kelime.
Biz bu ve benzeri sözleri üretemiyoruz artık.
Toplumun özü çürüdü.
Toplumda sanatçıya ve sanatkâra saygı diye bir şey kalmadı.
Varsa yoksa para.
İnsanlar inandığı tarzının yanına yeni bir tarz koydular. Maddi, materyalist bir topluma doğru süratle ilerliyoruz.
İnsani değerlere ne oldu?
Gömdük onları.
Öldürdük, ellerimizle katlettik ve yok ettik.
* * * * *
Sanatçı çok az yetişiyor.
Sanatkârsa nadiren.
Ne oldu bize?
Mimaride, resimde, müzikte, heykelde, tiyatroda, sinemada, edebiyatta, şiirde yokuz.
Kendimize, bize has bir karakterimiz kalmadı.
Hâlbuki biz düne kadar böyle değildik.
Dün beğenmediğimiz Kemal Sunal’lı filmleri yüzlerce kere seyredip hala gülebiliyoruz.
Ya, Hababam Sınıfı!
Bataklı Damın Kızı.
Orhan Veli, Cahit Sıtkı, Mehmet Akif’lerin soyundan değil miyiz?
İkinci bir Eylül, Ateşten Gömlek, İnce Memed yazılmadı.
Safiye Ayla, Muzaffer Akgün, Ahmet Sezgin, Veysel ve daha nicelerine yetişemedik.
Cahide Sonku, Suphi Kamer, Ayhan Işık, Vahi Öz, Sadri Alışık, Muhterem Nur’lar mazide kaldı.
Direklerarası bitti.
Tuluat Tiyatrosu öldü.
Dümbüllü’yü ve Pişekar’ı kaç kişi tanıyor?
Sanat sanattır.
Sanat sanat içinde yapılır ama halk için yapılırsa makbulümüzdür.
Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre’si, Abdülhamit devrinde kaldı. Ancak o günden bu yana tiyatroda fazla ilerlediğimiz söylenemz.
* * * * *
Küçük illerde insanların çok azı da olsa sanata açtırlar. Bu açlıklarını giderme yolları çok azdır.
Sınırlı ve sorunlu imkânlar ölçüsünde tiyatro açlığı giderilir.
Tiyatro toplumun aynasıdır.
Bu aynaya o küçük ilin halkı, az sayıda da olsa şöyle bir bakar geçer. Orada kendini görür.
Afyon Belediyesi yaklaşık 30–40 yıldır, kesintiyle de olsa Şehir Tiyatrosunu amatörce götürmeye çalışıyor.
Bir insan bu işin eğitimini görmeden bu işi başarılı bir şekilde götürüyor ve kendini ispatlamışsa eli öpülür.
Hasan Hüseyin Elmas.
Bolvadin’den çıkıp gelmiş, bir esnaf kuruluşunda memurluğa başlamış.
Şiir yazmış, halka okumuş, program sunmuş, şiir akşamlarına katılmış. Tiyatro oyunu yazmış. Yazdığı oyunda oynamış ve hala oynuyor. Oyunlarını İstanbul sahnelerine taşımış. Oyunları kaç yıldır başarıyla yönetmiş. Daha ne sayayım, bilmiyorum. Çok yönlü bir genç adam.
‘Karım Balım Peteğim’ isimli bir yabancı oyunu kendine göre uyarlamış.
Bu oyun bir komedi ve oyuncuların hepsi amatör.
17 kişi rol alıyor. Oyun iki saatten fazla sürüyor.
Milleti kırıp geçiriyorlar.
Artık profesyonelleştiler.
Elinden tutun Cemil Bey’in, Yusuf’un, Zafer’in, Doktor Hanımın ve diğerlerinin, ilimizi tanısınlar.
Diğer illerle bağ kurmada köprü olsun, kültür elçiliği yapsınlar.
Artık Afyon sadece işadamlarıyla değil, kültür yolcuları ve elçileriyle de kabuğunu kırmalıdır.
Ancak, bir şartla.
Aynaya baktığımızda bunları içimizde duymalıyız.
Sanat kabul görmediği yerden kaçar, bunu unutmamalıyız.
Bravo Hasan kardeşim.
Güzel işlere, yazmaya, yönetmeye, oynamaya devam.
Candan kutluyorum.
Kimi?
Başta Hasan Hüseyin Elmas kardeşimi, bütün oyuncuları ve o küçücük dilenci rolündeki cimcimeyi. Bana hep Kibritçi Kız hikayesini hatırlatıyor. Avuç içi kadar küçük bir kız ama harikalar yaratıyor.
Başarılar…