İhsaniye İlçemize bağlı olan Karaacaahmet Köyü ve içindeki türbe geçen hafta ulusal kanaldaki bir sabah programı  nedeniyle ülke gündemine geldi. Bu yörenin insanı olmamız ve ilahiyatçı olmamız hasebiyle konuyla ilgili bilgilendirici bir yazı yazmayı doğru buldum. Öncelikle, programda iki üç dakikalık görüntüyle bu konunun anlatılması ve görüntüler üzerinden gerçeği yansıtmayan bilgiler verilmesi hiç doğru olmadı. İsterdim ki, oradaki uzman ilahiyatçı şahıs ( Mustafa Karataş) bu konuyla ilgili bir araştırma yapıp, imkanı varsa gelip burada gözlemde bulunup değerlendirme yapsaydı daha doğru olurdu. Herşeyden önce bu köyümüzde ve türbede kesinlikle din tüccarlığı yapılmıyor, kimseden para istenmiyor, orada hizmet verenler gönüllü insanlar. Para vermek isteyen varsa türbenin ihtiyaçları için kendisi gönüllü olarak cüzi bir miktar veriyor. Bu küçük meblağlar da türbenin ihtiyaçları için kullanılıyor.

 



 

Hastalıklarda başvurulacak ilk merciler elbette ki hastanelerdir, doktorlarımızdır dolayısıyla tıptır. Buralarda çözüm bulamayanlar alternatif tıbba yöneliyor. Bu türbemiz de asırlardır, akıl hastalıkları için alternatif bir yöntem sunuyor. Üstüne basarak söylüyorum, kesinlikle hastalıklar için başvurulacak yerler tıp hizmeti veren kurumlardır, konunun uzmanı olan doktorlarımızdır.

 

 Elbette ülke genelindeki  türbe ziyaretlerinde çok yanlışlar yapılıyor, bunları asla tasvip etmiyoruz. Türbelerde yatan cansız şahıslardan yardım isteme; ey filan efendi veya ey filan hatun benim şu isteğimi yerine getir, evim olsun, kısmetim açılsın, kızıma iyi bir eş çıksın..  gibi ifadeler kesinlikle şirktir, Allah’a ortak koşmadır. Türbelerde para atma, ağaçlara veya direklere çaput bağlama, nazar boncuğu takma, dilek ağacı tabir edilen ağaçlardan medet  bekleme gibi..  yanlış uygulamalar kesinlikle din dışıdır ve insanın imanını da tehlikeye sokar. Dinen doğru olan türbe ziyaretlerinde; usulüne uygun eğilmeden bükülmeden, orada medfun bulunan zat veya kişiler için, ruhlarına hediye etme adına Kur’an-ı Kerim’den sureler okunur  ve bağışlanır. Herhangi bir istekte bulunulacaksa da, Allah’tan istenir. Şöyle de dua edilebilir:



Allah’ım burada medfun bulunan şahsın senin nazarında bir kıymeti değeri varsa onun da yüzü suyu hürmetine benim şu isteğimi yerine getir. Bu şekilde istemekte dinen bir sakınca yoktur. Çünkü direk olarak Allah’tan isteniyor, aracı kullanılmıyor. İsteği yani duayı kabul edecek veya uygun görmeyecek Allah’tır. Türbe ziyaretlerinde en önemli sıkıntı, Allah ile kul arasında aracı kullanmaktır. Bizim dinimiz ruhbanlığı (aracı sınıfı) kabul etmez.



 

 İhsaniye Karacaahmet’te medfun bulunan, Karaca Ahmet Sultan’a gelirsek , Horasanlı bir Türkmen Beyi'nin oğludur. İlk yazılı kaynak miladi 1371'de tanzim edilen bir vakfiye senedinde adı "Süleyman Horosani oğlu Karacaahmet" diye geçmektedir. Gençliğinde psikiyatri dalında öğrenim görmüştür. Daha sonta ruh doktoru olmuş, Anadolu’ya geldiğinde hem ruh doktorluğu yani akıl hastalıklarını tedavi ile ilgilenmiş hem de, Hacı Bektaş Veli'nin yanında dervişlik hizmeti yapıp aynı zamanda bir Alp Eren olarak . Hacı Bektaş Veli saflarında yer almıştır.

 

Karacaahmet Sultan, Moğol saldırıları artınca aşireti ile birlikte Afyonkarahisar’a hicret etmiş, bir müddet şehirde kaldıktan sonra, İhsaniye ilçesinin Tezhöyük yakınlarına konaklar. Rivayete göre; o devirde burada güçlü, oldukça zalim bir aşiret beyi yaşıyormuş, kuş uçurtmuyormuş. Karaca Ahmet’i aşireti ile görünce hemen kahyasını göndermiş.





 

Git gör bakalım, karşı tepelere bir yabancı aşiret konaklamış. Niçin gelmiş sor, sonra buraya getir, anlayalım, demiş. Kahya yanında yardımcıları ile birlikte, atları ile Karaca Ahmet’in konakladığı tepeye gelmiş. Bir gecede beliriveren, rengarenk Yörük çadırlarına hayran hayran bakmış. Bu şaşkın bakışlar arasında iri yarı nurani bir zatın kendine geldiğini görür. Donmuş, şaşkın bakışları arasında niçin geldiklerini, beyin kendisini çağırdığını söyler.

 

Karaca Ahmet: “ Davete icabet gerek.” diyerek yola düşmüşler. Varmışlar beyin huzuruna. O sırada beyin deliren, çıldıran hasta bir kızı varmış, zavallı genç kızın derdine hiç derman bulamıyorlarmış, her yere götürmüşler lakin çare bulamamışlar. Bağıran, herkese saldıran, saçını başını yolan, üstünü başını parçalayan genç kız, Karacaahmet’in merhamet dolu nurani bakışları karşısında sakinleşmiş, değişmiş. Bu olaya herkes şaşırmış ve nihayet bey, Karaca Ahmet Sultan’a hoşgeldin deyip, hatırlarını sormuş, ikramda bulunmuş.



Hasta kızındaki bu değişikliği fark eden bey, Karaca Ahmet’in ellerinden tutmuş, “Aman beyim kızımın dermanı Allah’ın izniyle sendedir. Burada aşiretinle kal. Sana istediğin kadar yer, yurt, yayla verelim.” demiş. Karacaahmet, Horasan erlerinden olduklarını neden Anadolu’ya geldiklerini anlatmış. Beyin ısrarı üzerine misafir olmuş. Üç günde hasta kızı tedaviyle en önemlisi Allah’ın izniyle iyileştirmiş. Günümüzde, Karacaahmet Köyü’ne gelen hastaların üç gün kalıp tedavi olmaları bundan dolayıdır. Karaca Ahmet: Bizim töremizde misafirlik üç gündür. Gidiyoruz diyerek vedalaşmak için geldiğinde, Köyün Beyi;

 

 deveni  bırak akşama kadar yayılsın. Dolaştığı yere kadar sana verdim. Mülkün olsun. Sınır keselim demiş. Kızını tedavisi karşılığı bey, Kağnıcılar köyü ve civarını Karaca Ahmet Sultan’a yurtluk vermiş. Karaca Ahmet Sultan aşireti ile buraya yerleşmiş. Tekke kurmuş, hastaları tedavi etmiş. Işık olmuş aydınlatmış. Kısa zamanda şöhreti Anadolu’ya yayılmış, sınırları aşmış. Rumeli’ye ulaşmış, her taraftan yığınla hastalar Kağnıcılar Köyüne akın akın gelmişler. Karaca Ahmet’in namı o kadar etkili olmuş ki, köyün eski adı unutulmuş. Karacaahmet ismini almış. Günümüzde de bu isimle devam etmektedir.

 

Hikaye bu, isteyen inanır isteyen inanmaz, şahsen ben inanıyorum.

 

Ruh ve sinir hastalıklarına alternatif tedavi sunan, Karacaahmet Köyü’ndeki türbede onlarca yıl önce tıp otoriteleri inceleme yapmışlar gözlemlerde de bulunmuşlar:

 

Ünlü psikolog Prof. Dr. Rasim Adasal (rahmetli) başkanlığında Ankara Üniversitesi’nden bir gurup profesörler kurulu, türbeyi ziyaret etmişler. Olayları izlemişler, ilmi metotlarla incelemeler yapmışlar. Bu folklorik, mistik ve tıbbi  alternatif tedavi şeklini dünyaya tanıtmak ve yansıtmak için şu bildiriyi  yayınlamışlardır:

 

“Bu tedavinin esası bu gün yaptığımız elektro şok da olduğu gibi direkt yani biyolojik şok değildir. Bu daha ziyade ruh hastasında olan inancı bulunan bir insanın gece tecrit halinde nefsi ile karşı karşıya gelmesi ,nefsi ile savaşması , d aha doğrusu psiko-analizin öne sürdüğü ruh savunma mekanizmasını uyandırmak suretiyle bir manevi psikiyatrik ruh hastaları (sara ve bunama dışında) manevi inançları kuvvetli  bazı ailelerin daha çok günlük olaylara bağlı ,reaktif ruhi bozuklukları olan hastaları  mani ve melankoni gibi effektif ve manevi kamçılamalar ve çöküntüleri olanlardır.”





 

Evet bilimde doğrulamış bu tedavinin yeri olduğunu. Görüntülerdeki prangalara bağlama konusuna gelirsek; akıl hastanelerinde bile ağır hastalar bağlanıyor. Köye ve türbeye çok ağır vakalar da geliyor. Kendine mukayyet olamayan, çevreye saldırı eğiliminde olan hastalar, ailelerinin izni ve rızasıyla, kendileri karar verebilecek konumda iseler kendi rızaları ile yakınlarının gözetiminde bağlanıyor, normal hastalar değil.

 

Karacaahmet Köyü ve Türbesi; yılar boyu ruh sağlığından mahrum kalmış insanlara, Tıp tedavisinden sonra alternatif tedavi yöntemi ile manevi bir sığınak olmuştur.

 

Burayı karalamak kimseye birşey kazandırmaz, inanmayan da gitmez, kimse zorla oraya gitmiyor veya götürülmüyor. Yanlış bir iş olursa hepimiz karşı çıkarız zaten.

 

Son söz olarak; her zaman ilk tedaviyi normal tıp yöntemlerinde ve doktorlarımızda arayalım.



 

Lokman ÖZKUL

İlahiyatçı-Yazar

[email protected]