Gerçek aldatma, tuzak, algı operasyonu; ithal kavramlarla olur. Yanlış bir tanım düşmanın tuzağına ilelebet düşmektir. Çünkü “hayvanların dünyasında birini yemek veya birisi tarafından yenilmek kuralı geçerlidir; insanların dünyasında ise birisini tanımlamak veya birisi tarafından tanımlanmak kuralı geçerlidir.” (Thomas Szasz) Batıdan kadın hakları tanımını alan Türkiye; “ey batı, ben kendi kendimi yiyorum” diyor. Kadın hakları, insan hakları, evrensel değerler teslisini batıdan aldık. Çünkü “mağluplar galipleri taklit eder.”

 

    Bu cinayetlerin önce tanımı yanlış… Kadın hakları tanımını kim uydurdu ise kadın cinayeti tanımını da o uydurdu. Tanımlayan hükmeder. Bu uyduruk kavramları kullananlar, Türkiye’ye, kadına ve erkeğe hükmetmek, ekseninden kaydırmak istiyorlar. “Kadın cinayeti” diyen kim ise iyi bilin ki o batıya vekâlet ediyor.

 

    Katliam kimin üzerinde olursa olsun; onun adı cinayettir. Katliam, erkek üzerinde olunca erkek cinayeti, kadın üzerinde olunca kadın cinayeti demenin grameri, mantığı, ilmi yok. 

 

   Anlamadığınız bir şeyin tanımını yapamazsınız. Bu cinayetlerin çoğunda, öldüren, ölenin yakınlarına ve kendi canına da kıyıyor. Kadınla sınırlı kalmıyor. Bunun için bunlara “aile cinayeti”, “duble cinayet” veya “flört cinayeti” diyeceğiz. Suçun şahsiliği esastır; hangi cinsin işlediği değil.

 

   Aile cinayetlerinde sadece erkek kadını öldürmüyor ki! Bazen kadın da erkeği öldürüyor. Ünlü bir kadın, ünlü bir otele,  ünlü spiker Vatan Şaşmaz’ı çağırdı; önce erkeğe, sonra kendine kıydı. İzmir’de (kayıtlarda sabit), sekiz yıldan sonra, “yollarımızı ayıralım” diyen kızı bir tenhada yakalayan genç, kızın eline bıçak verdi… Kız sekiz, delikanlı 20 bıçak sapladı. Kızın eline de bıçak veriyor; bu düğümü doğru çözün! Burada öldürmekten öte bir şey var; aile cinayetleri düelloya dönüştü! Kadınlar da erkekleri öldürüyor. İstisnası olanın müstesnası olmaz. O spiker ölünce kıyameti kopmuştur; isterse herkes sağ kalsın. Ölümün adedi, cinayetin cinsiyeti olmaz; ölüm tek kişiliktir.

 

    Aile cinayetleri, flört merkezli evlilik sonu hesaplaşma cinayetleridir. “Gerçek faşizm iki kişi arasındaki ilişkide başlar.” (İngeborg Bachmann) Dünyaca ünlü bu bayan yazar bir ilişkiden bahsediyor. Kız; “ilişkimi bitirdim” diyor ama bitmiyor. İlişki’ bu; ucu açık…

 

   Öldürmek öğrenilebilen bir şeydir. Anaokulundan üniversiteye, eğitimden,  dizilerden, sinemalardan, “sensiz cennet cehennemdir bana” diyen müzikten, modadan, markadan, medyadan alınan algılarla bir cinayet mekanizması kuruldu. “Başınıza gelenler kendi elleriniz yüzündendir; çoğunu da Allah affetmiştir” (Şura, 30) ayeti aydınlatıcı değil mi?

 

     “Her başarılı kadının arkasından bir erkek vardır.” Adam sonunda başarısız olmuş ve kadının canına kıymış ise “her şey zıddı ile kaimdir” kuralı gereği; “her başarısız erkeğin arkasında bir kadın vardır.” Başarılar kadına, başarısızlıklar erkeğe yüklenemez.

 

   Yuvayı dişi kuş yapar. Ama dişi kuş kariyer, konfor, eşitlik aşkına yuvadan uçtu. Tabiat yuvasız kuşa acımaz. Eskiden bir lokma bir hırka; şimdi erkekten âzâde olmak kuralı geçerli.

 

    Erkeğin hareket kabiliyeti fazla, kadının ki az; ama bu eşyanın tabiatıdır. Bu tabiatın düzelmesi bir kimlik (düşünme) meselesi olup, bu zihniyetin nasıl düzeleceğini Joker Kavramlarda zikrettik. “Bir kişiyi öldüren bütün dünyayı öldürmüş gibidir”  (Maide-32) Düğmeye basar gibi bir ayet, bir hadisle düzelecek bir durum yok; zihniyet değişecek.  

 

   Tüm zamanlar boyu hiçbir şey kadın gövdesi kadar fâş olmadı. Kadın; reklamlara,  yarışmalara, podyumlara malzeme oldu. Hangi derneğin, vakfın, tabela sahiplerinin kayıtlarında bunlara itiraz var? Yaratıcı kadınlar, yaratıcı şehirler diyerek Allah’ın yaratma sıfatı iptal edildi. “Ne ekersen onu biçersin, edici kulum-bulucu kulum” falan demeyeceğiz. Belli ki bu işe Allah müdâhil oldu; O’nun hiçbir sıfatı ve ismi iptal edilemez.