Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 11.Kalkınma Planına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin 2.oturumunda bir konuşma yaptı.

Gözden kaçırmayın

Fatih Erbakan, AK Parti'ye seslendi!..Fatih Erbakan, AK Parti'ye seslendi!..

Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 11.Kalkınma Planına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin 2.oturumunda bir konuşma yaptı.

 

“Umarım bu değerler ve hedeflerle sadece lafzıyla değil ruhuyla da kendilerini bağlar bu iktidar sahipleri ve bu hedeflere ulaşırız” temennisiyle sözlerini sonlandıran Genel Başkan Gültekin Uysal yaptığı konuşmada şu görüşleri dile getirdi:

 

“Sayın Başkanım, değerli Komisyon, siz değerli Genel Kurul; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.



11.Kalkınma Planı'yla ilgili 27'nci Dönemin İkinci Yasama Yılının son gününde yorgun da olsak esaslı değerlendirmeler yapmaya hep beraber gayret gösteriyoruz.



Tarihi, “milletlerin yarışı” olarak tarif ederiz. Bu yarışta Türkiye'nin yerini, konumunu, nereye konumlandırıyoruz? Nasıl bir küresel çözümleme, nasıl bir iktisadi çözümleme, nasıl bir siyasi çözümleme yapıyoruz? Kaynaklarımızı amaç, araç ve öngörülerimizle beraber bütünleştirerek hangi hedeflere yöneltiyoruz? Bütün bunları bu plan çerçevesinde elbette değerlendirmek lazım.

 

Bütçeye paralel bir şekilde görüşülme usulü itibarıyla düzenlenmiş olmasına rağmen, bütçedeki kesin hesap sonuçları gibi, 10. Plan’daki uygulamaları, hedefleri, etki analizlerini de değerlendirilebilme imkânını keşke burada bulabilmiş olsaydık.

 

Bugün dünya değişiyor; yeni trendler var, küresel meydan okumalar var, Türkiye'ye karşı tarihinde yaşamadığımız meydan okumalar var. Türkiye'nin de bunlara karşı meydan okumaları var. Türkiye ile aynileşmiş bir siyasi parti olarak, iktidar olarak, iktidarın meydan okumaları var.

 

Benim bu plan çerçevesinde aradığım, cevabını görmek istediğim şu:

 

Acaba bu meydan okumalarımızın karşısına bütün milli güç unsurlarımızı koyabiliyor muyuz?

 

Ortaya koyduğumuz hedeflere sevk ve idare edebileceğimiz, kuşatıcılığı, kapsayıcılığı birtakım değerler temelinde, birtakım evrensel parametreler, ölçüler temelinde adeta planın içerisine boca edilmiş pek çok ifadeyi görüyoruz.

 Bu ifadelere rağmen bunca zaman uygulamalara, 10. Plan'ın sonuçlarına bakalım. Hedeflerden hani “küçük sapmalar olsa” diyeceğiz ki “ihmal edilebilir sapmalar...”

 

Hani güzel bir laf var; "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.", "Görünür kişinin rütbe-i aklı eserinde."

 

Dünyayla mukayeseli bir değerlendirme yaptığımızda, esere ve uygulamaya baktığımızda, bugün hepimizi endişeye sevk edecek Türkiye'yi kendi risklerini içe kapatarak yöneteceğini düşünen bir iktidar olmasına rağmen dünyada hızlı değişimlerin olduğu böyle bir dönemde maalesef Türkiye'nin performansıyla yetinebilme imkânımız yoktur.  

 Bu potansiyeli ortaya çıkaracak olan da siyasettir, bu iklimi ortaya serecek olan da siyasettir ama bugün maalesef -içeriden ve dışarıdan baktığımızda- biraz daha içe kapanmış, bütün çıpalarından bağımsız hâle gelmiş, istikametini kaybetmiş bir Türkiye portresiyle karşı karşıyayız.  



Bir önceki plana pek çok parametreden bakabiliriz. Belki "toplam kalite" diye tarif ettiğimizde ölçüye vurabileceğimiz şey sadece ve sadece "yüksek katma değerli ürün" diyerek hepimizin dilimize pelesenk ettiği ve ısrarla ifade ettiği bu ölçüde; ikiden fazlasını uygulamış, üçüncüsünün öngörüsünde bulunan iktidarın, bu husustaki performansının ne olduğunu elbette biliyoruz.  

 

Türkiye'nin tarihsel kırılmalar yaşandığı Tanzimat, Meşruiyet, İkinci Meşrutiyet, Cumhuriyet, çok partili siyasi hayat gibi, bulunduğumuz bu tarihi evrede demokrasisine, hukukuna, ekonomisine, eğitimine başta olmak üzere bu çağın icap ettirdiği, zamanın ruhunun gerektirdiği tarihin temposunu yakalayabilmek adına önümüzdeki süreçte bu derinliği katıp katamayacağımızı bu plan çerçevesinde aramaya gayret gösterdim.

 

Önümüzde uzun bir seçimsiz dönem olduğu ifade ediliyor. Bu dönem içerisinde, istikrarlı bir şekilde, bu öngörülerle çatışmayacak bir şekilde, bugün "değişim dönüşüm" adı altında siyasal düzenin altüst olduğu bir süreç yaşıyoruz.

 

Kamuoyunda “yapıcı siyasetçi”, “toplumsal önderler” gibi birtakım tabirleri çok sık kullandığımız için anlamını zaman zaman yitiriyor ama "çökme" tabirini kullanmak isterim.

 

Kurumların çöktüğü bu süreçte maalesef, siyasetin arka bahçesi haline getirmeye çalıştığımız üniversitelerden başlayarak Türkiye'nin nitelikli insan üretiminin, nitelikli insan gücü yetiştirmenin sıkıntılı bir halde olduğunu görüyoruz.

 Bugün Türkiye'nin yetişmiş nitelikli insan gücü de, belirli ölçeğin üzerindeki sermayesi de kendi geleceğini kendi ülkesinde görmüyor. Umarım bu değerler ve hedeflerle sadece lafzıyla değil ruhuyla da kendilerini bağlar bu iktidar sahipleri ve bu hedeflere ulaşırız.



Ben bu duygu ve düşüncelerle her şeye rağmen bu planın hayırlı olmasını temenni ediyorum, yüce Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.”dedi.