Afyon Belediyesi’nin şirketi YÜNTAŞ iki fabrika birden kuruyor. Doğaltaş mermer fabrikası ile dekoratif parke ve bordür fabrikası. Fabrikaların işletmeye açılmasıyla yol ve kaldırımlarda kullanılan parke ve bordür taşları burada üretilecek. Organize Sanayi Bölgesi’nde Afyonkarahisar Belediyesi’ne bedelsiz olarak tahsis edilen arsada YÜNTAŞ tarafından kurulan doğaltaş mermer fabrikası ile dekoratif parke ve bordür fabrikası birkaç ay sonra üretime başlayacak. İyi düşünülmüş bir yatırım. Açıklandığına göre; yatırım iki yılda kendini amorti ediyor. Bu malzemeler dışarıdan alınmaya devam edilseydi, bu malzemeleri satanlar iki yılda bir fabrika kurabilecek kar elde edecekti. Belediye başkanını ve emeği geçenleri kutlamak gerek. Bu arada; Belediyenin, Zafer Müzesinin yerini değiştirme fikrini tekrar masaya yatırması gerek. Bence, Zafer Müzesi bulunduğu yerden kalkarsa hiçbir tarihi önemi kalmaz. Yapay bir dağ yaparak Afyon Kalesinin surları, numaralandırılarak sökülüp dağın tepesine monte edilirse, kalenin tarihi önemi kalır mı? Öte yandan; Yapılması planlanan Panoramik müze yeri için 5 alternatifli yer, anket yoluyla vatandaşa soruluyor. Bu çok olumlu bir yaklaşım. Aynı anket Zafer Müzesi için yapılamaz mı? Hassasiyet taşıyan konularda, vatandaşın görüşünün de alınması iyi olur düşüncesindeyim… *********** Dün yerel gazete sayısını zamlı yazmışız. 23 değil 21 günlük gazete varmış, Afyon’da… Beni ilgilendiren naylon gazetelerin sayısı… Vatandaşın okuduğu kaç değişik gazete olduğu. Eğer 5 ten fazla piyasaya dağıtılan gazete varsa, pardon derim. Olmadığına göre diğerleri naylon olduğunu kabul etmek zorunda… Günde 50 den fazla gazete bastığınızı ve dağıttığınızı ispat edin, nayloncu demeyelim… Hangi bayide gazeteniz satılıyor, kaç aboneniz var? ********** GİZLİ BULUŞMALAR Hasret zor duygudur… İbrahim Efendi bir hafta kadar uzak kaldı yarinden. Birbirine hasret iki yürek.. Buluşma yerleri Yörük tepesindeki halanın evi… Halanın evindeki buluşmaya ilk gelen Kelebek, işaretparmağı ile perdenin tülünü hafif aralayıp açık tek gözü ile dışarı bakarken: “Hala bir ses duydun mu?..” Hala: “Kedidir Kelebek…” “Kedi değilse o’dur hala... Bak, yine geldi tıkırtı... Sanki tık tık gibi…” Hala: “Pencerenin önünden de kara bir şey geçti mi?..” “Geçti…” “Kaç ayağı vardı?..” “Neyin?…” “Geçen şeyin... Dört ayağı varsa kedi... İki ayağı varsa demek ki İbrahim’dir…” Başımıza gelene bakın; Kelebek’le İbrahim Efendi’nin gece dağbaşındaki evde gizli buluşmalarıdır, konumuz. Aynı gün rafıklar arasındaki konuşmada şöyle diyordu lokumcu: “Allah boy pos vereceğine akıl verseydi…” Dallama Hüseyin devam etti: “O’na söylediğin bana da dokunuyor.. Biz akıllanmayız, eşeğe de bineriz, kelebekle de uçarız.. O iş olmazsa yaşamı boşa sayarız..” Bu rafıkların iyi mi bilmem bir huyu var; birbirlerini affediyorlar. Diyelim ki eşekten düşen Dallama Hüseyin, olaydan kaçan rafıkı İbrahim Efendi’ye “Sana bir şey söyleyeyim mi, gel ben seni affedeyim” diyor. İbrahim Efendi seviniyor: “Olur mu?..” “Tabii ki olur, işte affettim gitti…Aynı eşeğe binmişiz biz, aynı kelebekle uçmuşuz biz.. Şimdi sen de beni affet…” O da affediyor… Ve birlikte çıkıp gidiyorlar teravih namazına ak-pak… Olabilir mi?.. Oluyor…