Kocatepe’ye ilk anıt
1953’te dikilmiş.   Hala orada. 1981’de Milli
Park olmuş. 1993’de bir heves yeni düzenleme yapmışlar.   Güzel bir heykel;
şimdikiler gibi plastik değil, bronz. Ama bronzun o kalıcı, kuvvetli rengini
pek sevmemişler ki heykelin üzerini boyamışlar 2004’te..   Birisi ikaz etseydi keşke,
“bronz heykel boyanmaz” diye…   1940’dan toplar da
koymuşlar, süs olsun.   Mustafa Kemal’in 26
Ağustos 1922 sabaha karşı “Büyükkalecik Köyü arka dağ eteklerinden” çıkarak
Kocatepe’ye ulaştığı yazıyor anıtın kitabesinde.   Aynen şöyle:   “25 AĞUSTOS 1922 günü akşamı Başkomutan Mareşal
Mustafa Kemal Kalecik Sivrisi Dağı arka sırtlarından şu anda bulunduğumuz
noktaya geldi. Taşlarla örülmüş siperlere yerleşti. 26 AĞUSTOS 1922 tan yeri
ağarırken hazırlıklar tamamlandı. Gördüğünüz tepeler aydınlanırken bütün
cephelerde büyük taarruz başladı.”
  Oysa; Büyükkalecik köyü, o
gün Yunan hatlarının içindeydi…   Yunan hatlarından çıkıp
gelen bir Mustafa Kemal!   Heykele boya, Mustafa
Kemal’e yanlış rota..   Ve bu yazının önünde
yıllardır, törenler yapılıyor, nutuklar atılıyor.   İlgililerin dikkatine
sunulur.   Öte yandan;   Büyük Taarruz Şehitliği.
Özdilek tesislerinin arkası…   Antalya-İzmir karayolunun
üzeri, mola verilen yol kavşağı…   Vatandaş zahmet edip
Kocatepe’ye kadar gitmesin, biz şehitlikleri ayağınıza getiririz anlamında…   Herkes bu yol üstü
sembolik şehitliği gerçek zannediyor.   Gerçek olmadığına dair bir
yazılı bilgi bulunmuyor.   Aslında güzel ve çevresi
çok bakımlı bir anıt.   1993’te yapılmış. Gelen
geçen burasını Kocatepe sanıyor…   Tarihi dönemle ilgili
olmayan toplar yine dekor olarak konulmuş.   Ama gariplik toplarda
değil, uçakta!   Kim akıl ettiyse, şehitliği
süslemek için “pervaneli uçak” konulmuş.   1960 model D-28 hurda
uçağı paralar harcayarak buraya getirmişler.   “Şehitliğin” üzerine tüy diker gibi koymuşlar.   Neden?   Hava şehitliği olsaydı
belki dekor olarak uçağın modeli tutmasa da, uygun düşebilirdi.   Muhtemelen vatandaşlar
uçağa aşırı ilgi gösterdiklerinden etrafı dikenli telle çevrilmiş.   Şehitlik çakma…   Tayyare kel alaka…   İlgililerin dikkatine
sunulur…   *********   GELİŞMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER…   Afyon’un muhafazakar bir
yapısı olduğu bilinen gerçektir.   Aynı yapı Kayseri’de,
Konya’da da var.   Onlar profesyonelliğe önem
verdiler.   Ve kendilerini aştılar…   Afyon’un iş yapısını
belirleyen mantaliteler var.   Bunlardan birisi de “Kaleyi gözünden kaybetmeme”dir.   Yani kaleyi göreceğiniz
mesafede olun, uzaklaşmayın anlamına gelir.   Bu düşünce Afyon’un gelişmesinin
önündeki büyük bir engeldir.   Afyon’da maalesef ortak
girişim ruhu daha gelişemedi.   Çok ortaklı kurulan Mega
Birlik, televizyon kurmaktan gazete çıkarmaktan başka hangi işe atıldı,
istihdam yaratabilecek hangi projeyi sahiplendi?   Afyon’da ortak
girişimlerin başarılı olabilmesi için belli teamüllerin oluşmasına ihtiyaç var.   Herkes kendi ekonomik
potansiyelini biliyor, karşısındakini de tanıyor ve mevcut statükoyu
değiştirmek istemiyor.   Bu Afyon’un en büyük
handikaplarından birisi.   Bir de ataerkil bir aile
geleneği var.   Bu da gelişimi engelleyen
faktörlerden biri olarak karşımızda duruyor.   Bir diğer konu da, Afyon’un
kozmopolit bir şehir olmaması.   Dolayısıyla, rekabet
ortamı oluşmuyor.   Afyon, plasman ve mevduat
olarak Türkiye sıralamasında 28. Sırada yer alıyor.   Oysa kent, sosyal ve
ekonomik gelişmişlik açısından 42. sırada.   Afyonlular para kazanıyor
ama parayı yatırıma dönüştürmüyor.   Kütahya bizden önde, Denizli
çok çok önde.   Sıcak para yastık altında.   Şirketleşme eğilimi, ortak
girişim ruhu, kalkınma seviyesini çok etkiliyor.   Afyon’da maalesef ortak
girişim ruhu eksik, ortaklık yaygın değil.   İldeki büyük şirketlerde
bile profesyonel yönetici sayısı parmakla sayılacak kadar az.   Bu şirketlerin kapalı bir
yapıda olduğunu gösteriyor.   Profesyonelliğin yerini
muhafazakarlık dolduruyor.   Ve kalkınmanın önündeki en
büyük sıkıntı ise;   Şehrin yatırımlarının
üç-beş zengin tarafından yönlendirilmesi…   “Benden büyük olmasın..” düşüncesi…   İlerde bunları daha açık
şekilde anlatmaya çalışacağız.   *********   DİZİ…   Bugün memleket
meselelerini yazdık.   Efendilere yer ayıramadık. “Alt çene” kroşe. “Üst çene” aparkat. Zaten efendiler hep birlikte, nakavt! Değil 10’a kadar, istersen 100’e kadar say, yerden kalkabilmeleri imkánsız… Ben olsam onların yerine, boksu bırakırım.