İDAM BAHANE, GÜNDEM DEĞİŞTİRMEK ŞAHANE   “Hıdır Arslan kimdir” diye sorsam acaba kaç kişi bu ismi hatırlar, yahut “Türkiye’de idam cezasının en son hangi tarihte uygulandığını hatırlayanınız var mıdır” diye sorsam kaçınız doğru cevap verebilirsiniz?   Sorunun biraz zor olduğunun farkındayım. Kabul etmek gerekir ki genç bir nüfusa sahip olan güzel ülkemizde yaşı 30’un altında olanlar için idam sözcüğü sadece filmlerde gördüğü, kitaplarda okudukları ile sınırlıdır.   Türkiye’nin, cezası infaz edilen son idam mahkumudur Hıdır Arslan.   Cezası 25 Ekim 1984’te infaz edilmiştir.   İdam cezası ise 2006 yılında kaldırılmıştır. 1984-2006 yılları arasında idam cezası yürürlükte olmasına, birçok suçlu da bu cezaya çarptırılmasına rağmen hiçbir suçlu idam edilmemiştir.   Halk tabiri ile “taşlar bağlanmış, köpekler salıverilmiştir”.   * * *   Peki “Süleyman Aydın kimdir” diye sorarsam acaba bu defa kaç kişi bu ismi hatırlar, yahut “PKK terör örgütü tarafından şehit edilen ilk askerimiz hangi tarihte şehadet şerbetini içmiştir” diye sual etsem?   Bölücü hain PKK tarafından 15 Ağustos 1984’te Siirt’in Eruh ilçesine yapılan ilk baskında kaybettiğimiz şehidimizdir Jandarma Er Süleyman Aydın. Bölücü hainlerin yüreğimize düşürdüğü ilk ateştir. Maalesef son da değildir, yüreğimiz hala yangın yeri gibidir.   * * *   PKK terörünün başlaması ile önce fiiliyatta uygulaması kaldırdığımız, daha sonra ise AB standartlarını bahane ederek tamamen yasakladığımız idam cezası ilk önce 2002’de savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar, 2006’da ise tüm suçlar için kaldırıldı. 5218 sayılı kanunla ise tamamen kaldırıldı.   Ekim 1984’ten itibaren mahkemeler tarafından verilen idam cezaları Meclis’te onaylanmadığı için infaz edilmemiş, 1991 yılında çıkarılan bir afla 500 civarında idam cezası dosyası, 10 yıl ağır hapse dönüştürülmüş ve 2002’deki yasayla da fiilen uygulanmamış olan tüm idam kararları, ömür boyu hapse dönüştürülmüştü.   1990’lı yıllarda ise birçok idam kararı verilmiştir ancak infaz edilememişti. Bunlardan en önemlisi bölücü örgütün 2 numaralı ismi Şemdin Sakık ile birlikte bölücü başı Abdullah Öcalan’ın 29 Haziran 1999’da idam cezasına çarptırılması idi. Cezası 25 Kasım 1999’da Yargıtay tarafından onandıysa da idam cezasının AB uyum yasaları ile kaldırılmasından dolayı cezaları ağırlaştırılmış ve müebbet hapse çevrilmişti.   Türkiye’de 1920’de Meclisin kuruluşundan, 1984’te idam cezalarının fiilen kaldırılmasına kadar geçen 64 yıllık dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan ve infazı gerçekleştirilen idam cezası kararı sayısı ise toplam 712 kişidir.   * * *   Kısacası ilk şehidimizi verdiğimiz 1984’ten beri on binlerce şehit verdik ve hala vermeye devam ediyoruz. Fakat her ne hikmetse o tarihten beridir de bölücü, terörist, adi suçlu, tecavüzcü, cani, katil hiçbir suçluyu idam etmiyoruz.   Yani “idam gelirse terör biter” diyenlere hatırlatalım, terör hadiseleri başladığında idam yürürlükte idi, hatta askeri yönetim bile vardı ama bir tane bile bölücü örgüt mensubu asılmadı. Tam tersine PKK terörü başladı, bizde idam fiilen kalktı. Resmen kalktığı 2006 yılına kadar tam 22 yıl içerisinde bölücü terör örgütü mensubu, yöneticisi dahil hiçbir kimse idam edilmedi.   Bırakın bize ABD tarafından asılmamak kaydı ile pazarlıkla teslim edilen Abdullah Öcalan’ı, 1998 yılında yakalanmış 33 askerimizi şehit ettiği için idam cezasına çarptırılmış, idam etsek değil isyan etmek, bölücü örgütün bile gık çıkartamayacağı Şemdin Sakık’ı bile asamadık.   Anayasada varken de asamadık, yokken hiç asamayız.   Bu nedenle gündem değiştirmek için Norveçli caniyi asmak bahanesi ile ısıtılıp önünüze konulmasına aldanmayın.   33 askerin katilini asamadığımız gibi, hapishanede kitap yazıyor, televizyon ve gazetelere röportaj veriyor, mahkemelerde askerler aleyhine şahitlik yapıyor. 30 bin kişinin ölümünden sorumlu olan ise, devletle pazarlık ediyor, ültimatom veriyor.   Bu nedenle, değil teröristleri asmamız, yakında salıverirsek hiç kimse şaşırmasın.   Neticede burası Türkiye’dir.   Burada Başbakan’lar, alimler, 18 yaşından küçük yiğitler asılır.   Teröristler ise, itina ile beslenir.     (NOT: Bir Norveç atasözü der ki; “Kendi saçını tarayamayan, gelin başı taramaya çalışırmış”)