rnrnHOŞ GELDİN…rnOruç ayı...rnrn rnrnZekat ayı...rnrn rnrnİftar ve ikram ayı...rnrn rnrnTeravih ayı..rnrn rnrnHatm–i şerif ayı...rnrn rnrnRahmet ayı..rnrn rnrnMağfiret ayı...rnrn rnrnKur’an–ı Kerim ayı...rnrn rnrnMedeniyet ayı...rnrn rnrnÖzlemiştik Muhammed Mustafa’yı, O’na salat-ü selamları.rnrnMuhammed Mustafa ile, O’na salat ve ...

Gözden kaçırmayın

ERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYORERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYOR

HOŞ GELDİN…
Oruç ayı…   Zekat ayı…   İftar ve ikram ayı…   Teravih ayı..   Hatm–i şerif ayı…   Rahmet ayı..   Mağfiret ayı…   Kur’an–ı Kerim ayı…   Medeniyet ayı…   Özlemiştik Muhammed Mustafa’yı, O’na salat-ü selamları. Muhammed Mustafa ile, O’na salat ve selamlarınla, tekbirlerinle hoş geldin,
safalar getirdin!   “Oruç benim içindir, onun mükafatını ancak ben veririm” diyen ilan eden Yüce Allah’ın “büyük müjdesi” ile geldin.   Bize büyük müjdeler getirdin, hoş geldin! “Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin olsun ki, oruçlunun ağzının açlık kokusu Allah katında misk ü amberden daha hoş ve daha güzeldir” buyuran Muhammed Mustafa’nın muştusu ile geldin, misk-ü amberden daha güzel rayihalarla geldin, hoş geldin! Orucumuzla, günahlarımızdan arınmayı umuyoruz Yüce Mevla’dan.   Bu müjdeyle karşılıyoruz seni, hoş geldin! Senin kıymetini Yüce Allah takdir etti ve O’nun son elçisi Muhammed Mustafa
tarif etti…   Bizim seni tarife, orucun kıymetini, teravihin kıymetini, salat-ü selamların kıymetini
takdir ve tarif etmemiz ne haddimize!   Başka söze ne hâcet; hoş geldin Ya Şehr–i Ramazan!   ******** RAMAZAN NEŞESİ…   Hüseyin Efendi hergün hanımını zorlayarak sahura kaldırıyor yemek hazırlatıp sahur yiyormuş.   Sonrada kimseye çaktırmadan orucu.   Üçgün, beşgün bu böyle sürerken…   Kadın artık dayanamamış ve; “Ula herif sende hiç vicdan yok mu?.. Oruç tutmuyorsun bana zorla sahur hazırlatıyorsun” demiş.   Hüseyin Efendi; “Oruç farz, sahur yemek sünnet değil mi, hanım?” diye sormuş.   Eşi; “Evet..” demiş.   Hüseyin Efendi sinsi sinsi gülerek; “Eee hanım, farzı yapmıyorsak, sünnetide mi yapmayalım?..”   Foyası ortaya çıkan Hüseyin Efendi, dün yazlığa kaçtı…   ********   Bir Ramazan günü İbrahim Efendi’nin gözleri susuzluktan afallamış.   Dayanamayıp bir çeşmeye çaktırmadan yanaşmış.   Tam suyunu içerken, Kelebek görmüş hocayı:   “Aman İbrahimciğim, günah değil mi, bu yaptığın!”   “Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem be Kelebek, ne günahı. seni başkalarına bırakmam..”
  İbrahim Efendi için, Oruç’tan kıymetli Kelebek’i..   ********   Damat Efendi iş ortaklarına iftar yemeği vermiş.   İftar ziyaretlerinden artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş..   Yani artan yemekler onların hakkı imiş.   Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra Damat Efendi misafirlere;   “Çorbayı arttırmayın israf haramdır, yemeği bitirmek sünnettir..” der. Böylece çorba tamamen biter.   Sıra sebze yemeğine gelir, Damat Efendi yine: “Arttırmayın sünnettir” der yemek biter.   Sıra ete-pilava gelir, tatlıya gelir.   Damat Efendi: “Sünnettir..” diyerek, her şeyi misafirlerine yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar.   Yemekten sonra Damat’ın ellerini yıkaması için su döken çocukla Damat şakalaşmak ister:   “Balam senin adın ne..” der.   Çocuk: “Farz Damat Efendi..” der.   Damat: “Balam hiç farzdan ad olur mu?” der.   Çocuk: “Olur ya, sünnet diyelim de bizi de ortaklarına yediresin, demi?”   Emsal yiyor, ortakları yiyor, Sümbül’ün buldukları yiyor…   Eee, çocuklara bişi kalır mı?