Anadolu Gençlik Derneği Afyonkarahisar Şube Başkanı Muharrem COŞKUN'un DİYARBAKIR’IN FETHİ BASIN AÇIKLAMASI

Gözden kaçırmayın

Afyon'da Fenerbahçe Sevdası: Ramazan Buluşması ve Spor SohbetleriAfyon'da Fenerbahçe Sevdası: Ramazan Buluşması ve Spor Sohbetleri

ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ AFYONKARAHİSAR ŞUBESİ   
Anadolu Gençlik Derneği Afyonkarahisar Şube Başkanı Muharrem  COŞKUN'un DİYARBAKIR’IN FETHİ BASIN AÇIKLAMASI 
    Tüm dünya, beş ayı aşkın
bir süredir koronavirüse teslim oldu. Salgın süreci, seyahatlere getirilen
kısıtlamalardan sokağa çıkma yasaklarına, örgün eğitime verilen aradan ekonomik
faaliyetlerin yavaşlamasına, neredeyse yaşamın her alanında değişimlere sebep
oldu. Dünya genelinde 6 milyon kadar vaka görülürken 360 bin kadar da insan
öldü. Öncelikle salgın sürecinde
vefat eden tüm kardeşlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, hastalarımıza acil
şifalar diliyoruz.  Cenabı Allah,  vefat edenlerin yakınlarına sabırlar, sıkıntısı
olan herkese de inşirah versin. Önceden geniş katılımlarla
gerçekleştirilen birçok program, salgın sürecinde, ya iptal edildi ya da tehir
edildi. Bazı programlar, gerekli önlemler alınarak geleneğin dışında, iletişim
teknolojilerinin verdiği imkânlarla farklı şekillerde icra edildi.  Anadolu Gençlik Derneği
olarak her yıl 27 Mayıs’ta ya da yakın bir tarihte kutladığımız Diyarbakır’ın
Fethi Programını salgın nedeniyle bu yıl sanal ortama taşımak zorunda kaldık.
Derneğimizin ev sahipliğinde ülkemiz insanını Diyarbakır’ımızda misafir
edememenin üzüntüsünü yaşıyoruz. 
Dualarımız, tüm dünyanın ve ülkemizin bu süreci biran evvel atlamasına
dairdir. Diyarbakır, Mekke gibi,
Medine gibi, Kudüs gibi, İstanbul gibi İslam dünyasının gözbebeği olan
şehirlerinden biridir.  Diyarbakır,
peygamberler, sahabiler ve erdemli insanlar şehridir. Hazreti Zülküf, Hazreti
Elyesa, Nebi Zennun (Hazreti Yunus), Nebi Melak, Hazreti Danyal, kabirleri
Diyarbakır’da olan peygamberlerdir. Hazreti Yunus ve Hazreti Zülküf
peygamberlerin makamları da yine bu bölgededir. Yine beş yüzden fazla sahabi
efendimiz Diyarbakır’da metfundur. Bilindiği üzere
Diyarbakır, Mekke’nin Fethi’nin üzerinden on yıl geçmeden İslam toprağı olmuş
bir şehrimizdir. Diyarbakır, Bizans yönetimindeyken, 639 yılında, Hazreti Ömer
(ra) döneminde, İyaz bin Ganem komutasında fethedilmiştir.  Diyarbakır’ın Fethi,
Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan’ın Anadolu’ya girişinden 432, Osmanlı
Padişahı Fatih Sultan Muhammed’in İstanbul’u fethinden 814 yıl önce
gerçekleşmiştir. Bu fethin ardından 1381 yıl geçmiştir ve Diyarbakır’da,
Diyarbakır’ın Ulu Cami’sinde 1381 yıldır ezanlar hiç susmamıştır. Hendek Savaşı esnasında
Efendimiz (sas)’in verdiği fetih müjdesi, Halife Hazreti Ömer bin Hattab’ın
kutlu emri, Sahabe Halid bin Velid’in kılıcı ve Süleyman bin Halid’in şehadeti surları
aşıp Diyarbakır’a ulaşmıştır. Diyarbakır surları, Çin
Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surlardır. Tarihi kaynaklarda, surların, ilk
defa milattan önce, 4000-3000 yıllarında Huriler tarafından bugünkü İçkale’nin
olduğu yerde inşa edildiği,  yine milattan
önce 350’li yıllarda Bizans İmparatoru Costantinus tarafından genişletildiği ve
yenilendiği belirtilmektedir. 5,700 metre uzunluğundaki Diyarbakır surları, yer
yer 10-12 metre yüksekliğindedir. Surların, 82 adet burcu, 4 yöne açılan ana
kapıları vardır. İşte bu surlar, 
Hicretten 19 yıl sonra, beş aylık bir kuşatmanın ardından
aşılabilmiştir.  Fetihle birlikte kendi
istekleri ile Müslümanlığı seçen Kürtler, yıllar sonra 1071’de yine Bizans’a
karşı Sultan Alparslan’a yardım etmişlerdir. Sultan Alparslan’ın ordusu
Bizans’la karşı karşıya geldiğinde Müslüman Kürtlerin lideri ve âlimi Molla
Yahya Muzuri Alparslan’a on bin kadar asker vermiştir. Böylelikle Diyarbakır
halkı Anadolu’nun İslamlaşmasında etkin bir rol oynamışlardır. Diyarbakır’ın Fethi,
Anadolu’nun İslamlaşması, İstanbul’un alınması ve İslam’ın Avrupa’ya taşınması
yolunda çok önemli bir hamledir. Anadolu’nun İslamlaşmasını Diyarbakır’ın
Fethinden başlatmayan resmi tarih tezi kabul edilebilir değildir. Anadolu’da ve
Avrupa’da İslam tarihini bu bölgeden başlatmayan her söz eksiktir.
Diyarbakır’ın Fethi’ni, Mekke’nin Fethi’nden, Kudüs’ün Fethi’nden ayrı gören
her söz de eksiktir.  Diyarbakır’ın Fethi’ndeki
inanç, Eyüp el-Ensari’yi İstanbul surları önüne taşıyan inançtır. Diyarbakır’ın
Fethi’ndeki inanç, Sultan Selahaddin el-Kürdi’ye Kudüs’ü Haçlıların elinden
geri alma gayretini veren inançtır. Diyarbakır’ın Fethi’ndeki ruh, Fatih Sultan
Muhammed’e İstanbul’un Fethi aşkını veren inançtır.  Kudüs’ü Mekke’ye,  Şam’ı Kudüs’e,  Bağdat’ı Şam’a, Diyarbakır’ı Bağdat’a,
İstanbul’u Diyarbakır’a ve Saraybosna’yı İstanbul’a bağlayan İslam
kardeşliğidir.  Renkler, ırklar ve diller
bu kardeşliğe bereket katmıştır. Aynı sofralarda oturulmuş, aynı ekmek
paylaşılmış, aynı bayramlar kutlanılmıştır. Düğünlerin sevinci, cenazelerin
hüznü birlikte yaşanılmıştır.  Mensubu olduğumuz Milli
Görüş fikriyatı öteden beri İslam coğrafyasının bütünlüğünü savunmuştur. Milli
Görüş hangi renkten ve ırktan olursa olsun bütün Müslümanların kardeş olduğunu
seslendirmiştir. Milli Görüş, insanların ana dilinin aynen ana sütü gibi helal
olduğunu dile getirmiştir.  Merhum Erbakan Hocamız
bölgede kalıcı huzur ve barışın ancak İslam kardeşliği ile tesis
edilebileceğini de belirtmiştir. Elbette İslam kardeşliğinin sadece söz ile
olmayacağını, mutlaka adil bir düzenin kurulması gerektiğini de ifade etmiştir. Mekke’nin, Medine’nin,
Kudüs’ün, Bağdat’ın, Şam’ın, Kahire’nin, Tarhan’ın, İstanbul’un ve
Diyarbakır’ın esenlik ve barışa kavuşması bu şehirlerin birbirleriyle olan
kadim kardeşliğinin yeniden tesisinden geçmektedir. Ulus devlet sınırları
arasında aranılan çözümler bölgeye kalıcı barış ve huzur getiremez. ABD, AB ve
İsrail ile stratejik ortaklık geliştirilerek bölgeye huzur getirilemez. İslam coğrafyasında ve bu
bölgede elbette İslam harici unsurlar da vardır. Bu unsurların bini aşkın
yıldır bu topraklarda var oluşu Müslümanların kendilerinden olmayanlarında
hukuklarını gözetmelerinden ileri gelmektedir. Can emniyeti, mal emniyeti,
inanç ve düşünce özgürlüğü, nesil emniyeti ve akıl sağlığı emniyeti hangi
inançtan olursa olsun her insan içindir. Resmi ideolojinin asimilasyona ve
inkâra yönelik politikaları İslam’a mal edilemez. İslam, zorla bir inancın
dayatılmasını emretmez, bilakis hangi inançtan olurlarsa olsunlar insanların
hak ve hukuklarını gözetmeyi emreder. Hak yemeyen ve yedirmeyen,
zulüm kimden gelirse gelsin karşı çıkan, mazlum kim olursa olsun yardım eden,
bir elinin verdiğini öteki eli bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan haz alan,
yüreğini paylaşmaktan haz alan, bir karıncayı incitmekten kaçınan, bir kuşun
yuvasını bozmaktan imtina eden, her daim hakkı üstün tutan bir nesil için
çalışmak hepimizin boynunun borcudur, kardeşliğimizin gereğidir. Anadolu Gençlik Derneği
Mensupları olarak bizler de İslam kardeşliğinin gereğini yapmanın gayretindeyiz.
Biz inanıyoruz ki Saraybosna İstanbul’dan, İstanbul Diyarbakır’dan, Diyarbakır
Bağdat’tan, Bağdat Şam’dan, Şam Kudüs’ten ve Kudüs Mekke’den kopartılamaz. Bu
ayrılık geçicidir. Endonezya’dan Fas’a İslam Birliği çok yakın bir zamanda
gerçekleşecek ve hakkın üstün tutulduğu yeni bir dünya mutlaka kurulacaktır. Yine biz Anadolu Gençlik
Derneği mensupları olarak yağan yağmurun herkesi ıslattığının ve bulutların
arasından çıkan güneşin herkesi ısıttığının farkındayız. Bu bağlamda bu
coğrafyanın bir yapı harcı olarak gördüğümüz sahabiler şehri Diyarbakır’ın
Fethi’ni kutlamayı, pandemi koşullarında dahi kendimize bir görev biliyoruz.  Bu ülkenin geleceğini
kardeşlikte gören herkesin yolunun salgın bitiminde Diyarbakır’a düşeceğine
inanıyoruz.  Süreçte vefat eden tüm
kardeşlerimize Cenabı Allah’tan tekrar rahmet, yakınlarına sabırlar diliyoruz.
Cenabı Hak, hepimize inşirah versin.