​​​​​​​Saadet Partisi Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan'ın basın açıklaması:

Gözden kaçırmayın

Sezer Küçükkurt, karikatür paylaştı!..Sezer Küçükkurt, karikatür paylaştı!..

Saadet Partisi Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan'ın basın açıklaması:



 

"Bugün 20 Nisan Pazartesi. Önümüzdeki Cuma günü ise Ramazan ayının ilk günü. Bizleri Ramazan’a ulaştıran Allah’a hamdolsun. Yüce Allah, hepimizi sağlıklı, huzurlu ve yaşadığımız Coronavirüs’ten  kurtulmuş bir şekilde Ramazan Bayramı’na ulaştırsın. Yaşadığımız bu süreçte hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, hastalarımıza acil şifalar, ülkemize de sabırlar ve dayanma gücü versin.

 

   VİRÜSÜN SEBEPLERİNİ DE DÜŞÜNMELİYİZ.

 

   Yaşanan her olaydan ders çıkarmak son derece önemlidir. Bu virüs belasından da ders çıkartılmalıdır. Ben, kendi çıkarttığım derslerden bazılarını paylaşmak istiyorum;

 

   En başta şunu söylemek isterim ki, yaşanan her olay, Allah’ın izni ile gerçekleştiğini göz önünde bulundurarak, yaşanılan bu belanın da Allah’tan geldiğini bilmeliyiz ve sormalıyız; Allah neden böyle bir bela verdi?  Bu sorunun cevabını Kur’an-ı Kerim’den alalım, Şura Suresi 30. Ayette şöyle buyrulmaktadır; “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.”

 

Rum Suresi 41. Ayette ise, “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”

 

   İSLAM DÜNYA VE AHİRET SAADETİNİN TEK ÇÖZÜMÜDÜR.

 

   Şunu unutmayalım ki Allah’ın koyduğu her kural, insanların yararına ve faydasınadır. Yasaklanan şeyler de, aslında insana zarar vereceği için yasaktır. Bu yüzden insanlığın rahat ve huzur bulması için yapması gereken, bu kuralları uygulamaktır. Allah bizlere nelerin yenilip-yenilemeyeceğinden tutun, bir birimizle ilişkilerimize kadar, ticaretimizden hukukumuza kadar, hatta yeryüzünde yürüyüşümüze kadar sınırları çizmiştir. Sınırları aşmamamız içinde bizleri defalarca uyarmıştır. Sınırları aşarsak hem dünyada, hem de ahirette cezasını çekeceğimizi bildirmiştir. Bu virüs, bunun küçük bir örneğidir.

 

   ALLAH KADİR’DİR, CABBAR’DIR.

 

   Allah bizlere günde beş defa namaz kılmamızı emretmiştir. Namaz için önce abdest almak, abdest alırken ise kuru yer kalmamasına ve kirlerin uzaklaşmasına dikkat etmemizi emretmektedir. Bugün namaz kılmayan pek çok insan, ellerini değil beş kez belki on beş kez yıkamaktadır. Bu da gösteriyor ki, Allah her şeye gücü yeten Kadir’dir, Allah her istediğini zorla yaptırabilecek Cabbar’dır.

 

   CAMİİ ADABINA UYGUN HAREKET ETMEDİK.

 

   Bizlere namaz kılmayı emreden Rabb’imiz camilere ve mescitlere toplu halde girmemize izin vermemektedir. Cuma namazlarını kıldırtmıyor, büyük ihtimalle teravih namazları da toplu olarak kılınamayacak. Acaba bizler namaz için evden ya da işyerimizden çıktığımızda Allah’ın hoşuna gitmeyecek hangi hareketleri yaptık ta Allah bizleri evlerine kabul etmiyor? Ezan okunduğu halde cami avlusunda oturmaya devam mı ettik? Kur’an okunurken dinlemek farz olmasına rağmen sohbet mi ettik? Hutbe dinlemek farz iken cep telefonlarıyla mı oynadık? Gıybet ve dedikodu büyük günahlardan olmasına rağmen, bunları cami avlusunda dahi yapmaktan çekinmedik mi? Faiz haram olmasına rağmen, faizsiz ekonomi olmaz mı dedik? Allah’ın kanunlarına aykırı onca kanun çıkarken bunlara sessiz mi kaldık? Allah topluca Allah’ın ipine sarılın derken, bir birimizin kuyusunu mu kazmaya çalıştık?

 

   HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN ASILMIYOR.

 

   Yine bu virüs bizlere göstermiştir ki; “her koyun kendi bacağından asılır” sözü, her olay için geçerli değildir. Taa Çin’in bir şehrinde çıkan hastalık tüm dünyayı etkilemiştir. Temas ettiği bütün insanlarda etkisini göstermektedir. Bazıları bu etkiyi geçiştirebilmekte, bazıları da hasta olmaktadır. Tıpkı bunun gibi ahlaksızlıklar da bulaşıcıdır. Bunun için bizler “beni ilgilendirmez, alan razı veren razı” gibi düşüncelerden uzak durmalıyız. Gördüğümüz hataları gücümüz nispetinde elimizle, dilimizle engellemeye çalışmalıyız. Yoksa musibet ve bela toplu olarak gelecektir. Yeni adil bir dünya kurulması için hepimiz gayret etmeliyiz.

 

  

 

   YATAY MİMARİNİN ÖNEMİ DAHA İYİ ANLAŞILIYOR.

 

   Virüsün yayılmasını engellemenin en etkili yolu sosyal izalasyonu sağlamak, evde kalmak olduğu belirtilmektedir. Evde kalan insanın zamanla canı sıkılacaktır. Televizyon ve internette bir yere kadar. Bir noktadan sonra insanlar psikolojik destek almak zorunda kalmaktadır. Bu desteği sağlamak için yeni oluşumlar ortaya çıkmaktadır. Halbuki insanlarımıza 10 kat 20 kat binalarda değil, 2’şer katlı ve 100 m2 bahçeli evlerde oturma imkanı sağlayabilseydik, bugün bu süreç daha kolay atlatılabilirdi. Yatay mimarinin önemi bir kez daha ortadadır. İnsanlarımızın bir bahçesi olsa, orada toprakla, bitkiyle meşgul olsa, bir köşesinde kümesi olsa stres diye, can sıkıntısı diye bir problemimiz kalmazdı.

 

   TOHUM DESTEĞİ İÇİN GEÇ KALINDI, ŞİMDİ YAKIT, GÜBRE VE İLAÇ DESTEĞİ LAZIM.

 

   Sokağa çıkma kısıtlaması olması durumuna karşı insanları doğal olarak en çok satın aldıkları şeyler, gıda maddeleridir. Bu da göstermiştir ki, insan için birinci öncelik gıdadır. Gıda deyince de tarım ve hayvancılık önceliklidir. Bir tarım ülkesi olan ülkemizde, tarım ve hayvancılığa verilmesi gereken destek, yıllardır verilmemiş bunun sonucunda her türlü tarım ürününü ithal etmek zorunda kalmıştık. Bugünden itibaren yaşananlardan ders çıkartılarak, tarım ve hayvancılığı gerçek manada destekleyici politikalara acilen geçilmelidir. Sayın  tarım bakanı bir açıklamasında tohum için %75 destek vereceklerini söylediler. Sayın bakan şu anda tohumların büyük kısmı toprakla buluştu. Tohum desteği için teşekkür ederiz. Ancak bu destek daha önce yapılmalı idi. Şimdi ihtiyaç olan olan yakıt desteğidir, enerji desteğidir, gübre ve ilaç desteğidir. Bu destek açıklamalarını sizden beklemekteyiz.

 

   HALK CAN DERDİNDE İKEN DAHA DİKKATLİ HAREKET EDİLMELİ. 

 

   Geçtiğimiz hafta sonu alınan sokağa çıkma kararının çok geç ilan edilmesinin doğurduğu kargaşanın bizleri hayretler içinde bıraktığını ifade etmeden geçemeyeceğim. Ümit ederiz ki bunun bedeli ağır olmaz. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifası, eğer yaptığı hatanın sorumluluğunun gereği olarak yapılmışsa takdir etmemek mümkün değildir. öyle ise onurlu bir davranış olarak gördüğümüzü de ifade etmek isterim. Ancak bu sıkıntılı günlerde siyasi istikbal ve ya parti içi güç yarışı gibi hesaplarla yapılan hareket ise bu ayıptır. Millet can derdinde iken bunların zamanı değildir. bir de şurası var ki, istifa etmeyi düşündüğünüzde Cumhurbaşkanına telefonla durumu bildirirsiniz, o da kabul ederse açıklarsınız. Kabul etmez ise görevinize devam edersiniz. Kimse bu işi duymaz. Yok ben kesin istifa edeceğim diyorsanız da görevi kabul etmemeniz gerekir. Allah hakkımızda hayırlısını versin.

 

   SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN EDİLEMEYİŞİNİN SEBEBİ “PARA” İMİŞ.

 

   Bu virüs ülkemizde ilk göründüğü andan itibaren bir tarih belirlenseydi mesela 21 Mart’tan itibaren 15 gün sokağa çıkma yasağı ilan edilseydi bu süreç çok daha hızlı ve hasarsız atlatılabilirdi. Bu yasak açıklanmadan önce ise her vatandaşımıza 1000 lira maddi destek sağlanarak vatandaşımızın ihtiyaçlarını alabilmeleri sağlanacaktı. Neden böyle bir şey yapılamadı diye hep düşünürdüm. Sayın İbrahim Kalın açıklamış ki; ekonomimiz buna müsait değilmiş. Hani güçlü ekonomimiz vardı? biz her defasında uyarmıştık; yol, köprü, tünel karın doyurmaz, asfalt-beton yenmez, ülke bu yatırımlarla güçlenmez diye. Ama siz devlet üretim yapmaz diyordunuz. Şimdi ise okullarda dezenfektan üretiyorsunuz, maske imal ediyorsunuz.

 

   MASKE, TC. KİMLİK NUMARASIYLA DAĞITILABİLİR.

 

   Maske demişken vatandaşın çoğu hala maske bekliyor. Maske ücretsiz olacak, biz dağıtacağız demiştiniz. Önceden pahalı da olsa alınabilen maske, şimdi para ile de alınamıyor. Sağlık bakanlığı kod gönderecekmiş. Ne gereği var? TC kimlik numarası ile 20 ile 65 yaş arası vatandaş eczaneden, belirli sayıda alabilsin. Bunu dahi yapamıyorsak yazık doğrusu. 

 

   SAADET PARTİSİ OLARAK HÜKÜMETE 14 MADDELİK ÇAĞRIDA BULUNUYORUZ.

 

Nasıl ki Koronavirüs ile mücadelede karantina ve tedbirler konusunda 14 rakamı önemsendiyse, ben de şimdi milletimiz adına size 14 maddelik bir çağrıda bulunmak istiyorum. İnanıyorum ki bu 14 maddelik çağrımız da ülkemizin geleceği için o kadar önemli ve hayatidir.

 

1. Bu kriz, bir halk sağlığı krizi olarak ortaya çıkmışsa da, ekonomik ve sosyal yönü çok ağırlıklı olan bir krizdir. Bu sebeple meseleyi çok boyutlu ele alıp, aklı selim ile bir “Halk Sağlığı ve Ulusal Ekonomi Programı” hazırlayıp daha fazla zaman kaybetmeden hayata geçirin.

 

2. Bilmelisiniz ki, yaşanan bu büyük kriz ancak birlik, beraberlik ve akl-ı selimle atlatılabilir. Bu sebeple lütfen ülkede barış ve huzur ortamını temin edecek bir dil ve üslup kullanınız. Asla unutmayınız ki birlik ve beraberliğin inşasında en önemli sorumluluk bizzat iktidarındır, yani sizindir.

 

3. Lütfen israfı artık durdurun. Çünkü zaman itibar kazanma zamanı değil, milletin derdine çare bulma zamanıdır. Kamunun elindeki tüm imkân ve kaynakları, bu süreçte, sadece milletin ihtiyaçları için seferber edin. Çünkü devlet, sadece milleti için vardır.

 

4. Kriz yönetimleri ancak ehil insanlar eliyle yapılırsa başarılı olur. Bu sebeple görevlendirmelerde torpil ve iltiması değil, ehliyet ve liyakati esas alın.

 

5. Ülkede diyalog ortamını bir an önce oluşturun. Muhalefeti itelemeyin, bir kere olsun kucaklamayı deneyin. Çifte standart değil adalet ile hareket edin.

 

6. Üstünlük ve kibir tavrından vazgeçin. Tevazu sahibi olun. Görevi üstlendiğiniz yılları hatırlayın; baskı ve tahakkümü değil, insan hakları ve hürriyeti önemsediğinizi gösterin.

 

7. Kriz ortamını siyasi fırsata çevirme çabasına girmeyin, fırsatçılığa müsaade etmeyin. Bu mücadeleyi sulandıracak her türlü yanlış tutum ve eylemden uzak durun.

 

8. Verdiğiniz IBAN numarasını geri çekin, siz IBAN numarası isteyin. Bu süreçte kimsenin aç ve açıkta kalmayacağının umudu olun.

 

9. “Biz Bize Yeteriz” kampanyasını sürdürmekte kararlıysanız toplanan yardımların yönetimi ve denetimi için, özel bir 'fon yönetimi' oluşturun. Bu fonun yönetiminde TBMM’de temsil edilen tüm partilerden birer temsilci de bulundurun. Böyle bir adım, kampanyaya olan güveni arttırmakla kalmayacak, göreceksiniz, birlik ve beraberliğimizi de pekiştirecektir.

 

10. Belediyeler seçimle işbaşına gelmiş, halka en yakın kurumlardır. Belediyelerle kampanya yarışına girmek, onların hesabına bloke koymak yerine, mağdur olan vatandaşlarımıza en hızlı ve en kapsamlı şekilde ulaşmak için çaba harcayın. Merkezi yönetim ile belediyelerin çatışmasını değil, eş güdüm halinde çalışmasını sağlayın.

 

11. “Evdeyim ama açım” diyen insanlara, devletin sopasını değil, şefkat ve merhamet elini uzatın. Böyle bir dönemde bu milletin görmek isteyeceği en son şey baskı ve tehdittir. Bilin ki millet böyle uygulamaları asla unutmaz.

 

 

 

12. Kapanan iş yerleri ve esnafın kira harcamalarını Hazine Bakanlığı'nca karşılayın. Çiftçilerin borçlarını tümüyle yeniden yapılandırın. Başta çiftçi ve besiciler olmak üzere, küçük ve orta boy işletmelere faizsiz ve uzun vadeli kredi imkanı getirin. Çiftçinin girdilerindeki (tohum, mazot, gübre vs.) vergileri bütünüyle kaldırın.

 

 

 

13. Ülkenin zor duruma düşen stratejik müesseselerinin, yabancılara peşkeş çekilmesine asla fırsat vermeyin.

 

 

 

14. “İşsizlik Fonu” bugünler için vardır. Bu fonu, kimsenin işsiz kalmayacağının garantisi olarak hayata geçirin. Bu ülkenin her bir vatandaşına, ayrım yapmaksızın, 1000 TL 'karşılıksız nakdi destek' verin.

 

 

 

   Biz bütün bunları bir dostluk gereği olarak dile getirdik. Biliyoruz ki bazı ifadeler sizleri üzmüştür. Ama, siz de bilesiniz ki, dost, sadece dost acı söyler. Son olarak, Şeyh Edebali’nin meşhur sözünü hatırlayın; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!”

 

Şüphesiz gerçek güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah’tır. Bu günler elbette atlatılacaktır.

 

   CEZA İNFAZ DÜZENLEMESİ TAM BİR GARABET. 

 

   Geçtiğimiz hafta ceza infaz düzenlemesi yapıldı. Hukukçuların söylediğine göre bu düzenleme özetle, devlete karşı olan suçlar af edilmiyor, şahıslara karşı olan suçları devlet af ediyor. Halbuki tersi olmalıydı. Yüce Allah kul hakkını kendisi af etmeyip, mağdur olan kul ile helalleş derken, devlet nasıl af ettim diyebilir. Dolandırıcısı, suç örgütü kuranı, katili af ediliyor ama siyasi görüşünü ve ya düşüncesini açıklayan sırf hükümetin hoşuna gitmiyor diye af edilmiyor. Allah sonumuzu hayretsin.

 

   31 MART’TAN SONRAKİ BAZI GELİŞMELER.

 

  Belediye başkanı Sayın Mehmet Zeybek bey, geçtiğimiz bir yılı değerlendirmiş. Biz de birkaç cümleyle değerlendirelim. Afray’dan söz etmiş. Bahsettiği güzergah Şuhut Kavşağı- Özdilek ve Şuhut Kavşağı- ANS olarak ifade edilmiş. Ama biz biliyoruz ki, birinci etap olarak söylenen güzergah Gar- ANS idi. Biz buna yolcu olmayacağı için karşı çıktık. Sonradan buraya Park Afyon dahil edildi. Park Afyon’un yolcu olarak mutlaka katkısı olacaktır. Ancak bu istenen düzeyde olmaz. Sayı vermiyorlar, maliyet açıklamıyorlar. Mesela bu güzergahta kaç yolcu taşımayı hesap ediyorsunuz?  Bu güzergahın TCDD’ye ve Afyonkarahisar belediyesine maliyeti ne kadardır? Bu maliyeti ne kadar sürede amorti edecektir?

 

   Askeri hava alanının sivil uçuşlara açılması üzerinde duruyor. Zafer Hava Limanı bilindiği gibi yolcu garantili yaptırılmıştı. Şu anda bile milyonlarca lira zarar ederken, askeri hava alanını sivil uçuşlara açtığımızdaki zarar nasıl karşılanacak? Bu konuda bir açıklama yok.

 

   Teleferik ihalesinde yıllık 140 bin yolcu garantisi verdiniz. Bu rakamın çok yüksek olduğunu defalarca söyledik. Prensip olarak yolcu-müşteri garantili işlere karşıyız. İhale yapılamadı. Ancak hala yapacağınızı söylüyorsunuz. Tekrar söyleyelim, müşteri garantisi vermek birilerini memnun ederken, halkımızdan haksız yere para almaktır, kul hakkıdır.

 

   Sayın başkan sıkça Millet Bahçelerinden söz etmiş. Çay bedava olacak bunu söylüyorsunuz, şunu bilin ki aç karna çay gitmez. Bunun için istihdam oluşturacak projelere ihtiyacımız var.

 

   Coğrafi İşaret ve Gastronomi Şehri güzel şeyler. Ancak biz trafik, yani ulaşım sorununu çözmezsek çok fazla bir anlamı olmaz.

 

   Sayın başkanında çok iyi bildiği gibi Afyon’umuzun birinci problemi ulaşımdır. Ne yazık ki geçtiğimiz bir yıl içerisinde neredeyse hiçbir şey yapılmamıştır.

 

   Bütün bunları söylememizin amacı, yanlış gördüğümüz konuları düzeltmek, hatalara dikkat çekebilmek, iyinin, güzelin, doğrunun ve faydalının yapılmasına yardımcı olmaktır. Kendimi bulunmaz “Hint Kumaşı” gibi görmüyorum.  Aksine sıradan, kendi halinde bir insan olduğumu düşünüyorum. Gördüğümüz hataları, problemlerin çözüm yollarını, partimin görüşlerini açıklamak bizim inancımızın gereğidir. Beğenen görüşlerimizi alır, beğenmeyen almaz. Beğenmeyene kızmayız. Bildiğimiz doğruları kınayıcının kınamasına aldırmadan söylemeye devam edeceğiz.

 

   Bu duygu ve düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor hayırlı günler, hayırlı ramazanlar diliyorum. Allah ülkemizin, milletimizin ve bütün insanlığın yâr ve yardımcısı olsun.     

      



Saadet Partisi merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan.