rnrnMübarek Ramazan günü, ikindi namazından sonra karşılaştığı dostuna sordu; “Ramazanla aran nasıl?..”rnrn rnrn"Allah sabrını veriyor… Hoş geldin diye karşılıyoruz mübareği, uğurlarken bayram yapıyoruz…"rnrn rnrnBu yaz ramazanlarına, uzun ...

Gözden kaçırmayın

ERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYORERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYOR

Mübarek Ramazan günü, ikindi namazından sonra karşılaştığı dostuna sordu; “Ramazanla aran nasıl?..”   “Allah sabrını veriyor… Hoş geldin diye karşılıyoruz mübareği, uğurlarken bayram yapıyoruz…”   Bu yaz ramazanlarına, uzun günlere ait bir cevap…   İftar saatine kadar aralarında fıkra, hikaye anlatırlardı.   Damat Efendiye sormuşlar:   “Ramazanla nasılsın?” Damat cevap vermiş: “Pek iyiyiz, ne ben mübareği incitiyorum, ne de o bana  dokunuyor..”   Ramazanın on beşinden sonra iftar davetleri başlardı.   Öyle konaklar vardı ki kapıları, ardına kadar açılırdı.   Her giren, kendine layık gördüğü sofraya otururdu.   Yemekten sonra da diş kirası denen, az çok bir para ile çıkılırdı bu konaklardan.   Bektaşi, olacak bu ya, bir hocayla aynı sofrada iftar etmiş.   Ev sahibi cin gibi bir adammış.   İftardan sonra kahveler içilmiş, sohbet başlamış. Bektaşi’ye sormuş:   “Erenler, dem alır mısın?”   Bektaşi “Eyvallah!” demiş. “Bazı bazı gönül eğler misiniz?   Bektaşi yine “Eyvallah!” demiş.   Hocaya da aynı soruları sormuş.   Hoca, her soruyu bir “Estağfurullah!”la karşılık vermiş.   Vakit gelmiş, çıkmışlar.   Çıkarken de haznedar yamağı, ikisine de atlas kese içinde diş kirasını sunmuş.   Bektaşi gene bir “Eyvallah” bastırıp keseyi, şalvarının cebine yerleştirmiş.   Yolda, hoca dayanamamış, keseyi açmış, bir de ne görsün?   İçinde bir metelik, boynunu bükmüş, yatıyor.   Hemen koşmuş, Bektaşi’yi yakalamış.   “Sana ne verdiler”   Bektaşî, “Vallahi daha bakmadım.”   “Aman, bir bak” demiş hoca.   Bektaşi keseyi açmış, içinde bir altın.   Hoca, “Yanlış oldu, dönelim.” demiş.   Dönmüşler. Soru-sual; bilen yok.   Sonucta, ev sahibine çıkmışlar.   Hoca, “Bir yanlışlık olmuş..Nasıl olur, bu zındık herife bir altın, diğerlerine bir metelik?”   Ev sahibi, “Yanlış değil hocam.. Onun masrafına bir altın bile yetmez, sense bir metelikle pekala gününü gün edersin…”   ********* Fıkrayı bilirsiniz.   İbrahim Efendi, dedikoduculuğu ile meşhur lokumcuyu iftara davet etmiş.   Başlamadan da lokumcuya bir kese altın verip “Senin dedikoducu olduğunu söylediler, al bu altınları, sakın ha benim hakkımda konuşma…” demiş.   Gözleri parlayan lokumcu “Baş üstüne ağa…” deyip keseyi cebe atmış.   Yemeğin sonunda ortaya bir tepsi baklava ile turşu getirmişler.   İbrahim Ağa başlamış baklavayla turşuyu birlikte yemeye.   Bir turşu, bir baklava atıyor ağzına.   Lokumcu bakmış bakmış sonunda “Aman ağam” demiş “al sen şu altınlarını geri, ben bunun dedikodusunu yapmazsam çatlarım…”