Kasım 2011’den bu yana çalışmaları sürdürülen ve Emirdağ’dan Avrupa’ya göçü anlatan proje çok yakında görücüye çıkacak. Belgesel, kitap ve fotoğraf sergisi olmak üzere üç bölümden oluşan proje, Emirdağ’da yaşayan ve dışarıya göç etmiş Emirdağlıların memleket özlemlerine hitap etmek, Emirdağ’ı kamuoyuna duyurmak, kitap ve kısa belgeselle hem görsel hem de yazınsal bir yapıt ortaya koymak amacını taşıyor. Belgesel yönetmeni Sertaç Karabulut ve yapımcısı Bayram Uysal’ın Emirdağlı oldukları proje, Emirdağ’la ilgili yaşananları gelecek nesillere aktarmak hedefiyle Usem Medya tarafından yapımına yürütüldü ve ilk çekimleri 23 Nisan’da Emirdağ’da yapıldı. Proje koordinatörü Gökhan Sağıncı ise Emirdağ’da bekledikleri ilgiyi görememekten yakındı ve “Biz her şartta bu çalışmayı Temmuz ayında ortaya çıkartacağız. Biz istiyoruz ki, kamu kuruluşlarından, özel kişilere, sivil toplum örgütlerine kadar tüm Emirdağ’ın Emirdağlıların bu proje içinde yer almasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Sağıncı projeyi şu şekilde tanımladı: “İnterraille, Erasmusla, Sokratesle, şirket parasını ödeyip de, parayı basıp turla bayramda Avrupa’yı gezmenin değil Avrupa ile güreşerek yaşamanın hikâyesidir Emirdağlının hikâyesi. Komşumuzun bahçesinde bir aydır kalmakta olan köpeğin toplam birkaç havlamasının yarattığı tepkilere bakınca insan bu çalışmanın nasıl bir hizmet olduğunu anlıyor yani kendine uzaklaşmış insanın kendisi kadar yaşam hakkı olan bir canlının sesine tahammülsüzlüğü gibi yıllarca gülündü Emirdağlıya çünkü üzeri açık arabalarla geçtikleri caddelerde boyunlarında parlayan altın zincirlere gülmek düşünmekten daha kolay bir eylemdi. Pazara çıkıp istediklerini anlatmaya çalıştıkları zamanlardan, Türkiye mi büyük Emirdağ mı sorusuna gelinceye kadar zor örülmüş, nesiller boyu sürmüş bir hikâye bu. Karacalar Köyüne girişteki levhayı görünce acayip şaşırdık önce. Kopenhag, Brüksel, Amsterdam ve birçok Avrupa kentine kaç km uzaklıkta olduğunu gösteriyor. Bize komik geliyor. İstanbul’u bile o yollarla beraber tepmiş insanların ikinci köyü kalplerinin yarısı o adını bile zor telaffuz ettikleri yerlerdeler de ondan. Çünkü onlar Ankara’ya değil Kopenhag’a yola çıkarlar her yaz. Ciğeri simsiyah kömürle dolmuş nice insan malulen bile emekli olamadan hayallerinden vazgeçmiş ve “Biri şu kadar Euro’muz olunca döneriz diyorduk baktık ki 20 yıl geçmiş 20 yaşında olmuş çocuklarımız dönemeyeceğimizi neredeyse 20-30 yıl sonra durunca anladık” diyor. “Çalışıyorduk makineler hiç durmayınca yoruldum çok yorulunca arkadaşıma sordum oturamaz mıyım çok yoruldum diye arkadaşı hayır burada oturulmaz diyor. Emirdağ’dan çıkıp da bir iş buldum diye o fabrikanın içine girene kadar modern köleliğin kitabını hiç açmamış olanlar gönüllü esaretlerinin hikâyelerini anlatıyor. Maalesef artık Emirdağlı yazlarında pek sık uğramaz oldu Emirdağ’a çünkü kuşaklar orada erimeye ülkesini unutmaya başladı belki de 1-2 kuşak sonra bu hikâye tarihe yazılmadan silinip gidecek. İşte biz bu hikâyeyi unutturmamak gelecek nesillere kalması için Emirdağ’ı seçtik.”