1980’li yılların sonuydu. O yıllarda, yarıyıl tatilinden 19 Mayıs tarihine kadar olan dönemdeki beden eğitimi derslerinde 19 Mayıs törenine hazırlık dışında başka bir şey yapılmazdı. Emirdağ Lisesi’nin askeriye tarafındaki binasının okul avlusuna bakan kapısının önündeki merdivende, olanca heybetsizliğiyle dikilen ve karşısında askeri bir nizamla sıraya geçmiş öğrencilere, 19 Mayıs töreninde sunulacak hareketleri öğretmeye çalışan beden eğitimi öğretmeni, rütbesi belirsiz ve fakat en üst rütbede olduğu her halinden anlaşılan bir komutan edasıyla yapardı işini. Kendini komutan zanneden öğretmenin bu çalışmalar esnasındaki yeri her ne kadar binanın önündeki merdiven olsa da, kendisi halkın arasında olmayı çok severdi. Halk dediğim öğrencilerdi işte. 19 Mayıs töreninden yırtmak için doktor raporu alamamış halk çocuklarıydı bunlar. Öğrencileri motive etmek için kiminin kıçına kiminin bacağına vururdu elindeki trampet sopasıyla. Hatalar bireysel olsa bile, çoğu zaman “sıra dayağı” tercih edilirdi. Böylece “cennetten çıkma” bu eylemi, milli bir günün şanına uygun olarak her öğrenci eşit bir şekilde ve kardeşçe tatmış olurdu. Böyle katı ve absürt bir atmosferde milli bir bayram kutlamasına hazırlanılırken -en iyi ifadeyle- “rükû” pozisyonuna getirilen bir öğrencinin sırtında sınıf defterinin imzalanması ve yoklamanın da yine bu şekilde alınması ise gayet masum uygulamalardı. Bu kadarı, 19 Mayıs etkinlikleri için örnek alındığı iddia edilen Faşist İtalya’nın bile aklına gelmiş miydi bilinmez. Tören günü yaklaştıkça beden eğitimi öğretmeni daha da gerilir, o gerildikçe öğrencilerin trampet sopalı motivasyon ihtiyacı artardı. İlkin her sınıfın beden eğitimi dersinde o sınıfın öğrencilerine öğretilmeye çalışılan 19 Mayıs hareketleri, tören günü yaklaşırken törene katılacak Emirdağ Lisesi öğrencilerinin tamamı tarafından aynı anda okul avlusunda icra edilirdi. Bu provalar, bayramın kendisi kadar kutsal addedilir ve öğrenciler prova saatlerindeki diğer derslerden de muaf tutulurdu. Törenin genel provası ise bayramın kutlanacağı Emirdağ İlçe Stadyumu’nda yapılırdı. Emirdağ Lisesi’nin yanı sıra Emirdağ’daki diğer liselerin öğrencileri ve beden eğitimi öğretmenleri de bu provaya katılırdı. Emirdağ Lisesi’nin malum beden eğitimi öğretmeni ise 19 Mayıs töreninin genel provasında ve bayram gününde başkomutan payesiyle çalışmaları yürütürdü. O yıllarda 19 Mayıs hareketleri yapılırken elde tutulan cisimlerin kolay temin edilip edilemeyeceği ile törende giyilecek kıyafetlerin tasarımı ve kalitesi, öğrencileri ve hatta velileri meşgul eden konulardı. Benim görev aldığım kutlamada hareketler, “plaka” adı verilen daire şeklinde bir kontrplak ile yapılıyordu. Öğrenciler bu kontrplağı kestirmek için Sanayi’deki marangozlara akın etmişlerdi o dönemde. Her yıl farklı bir sektörün desteklenmesi gerektiği düşüncesiyle olsa gerek, elde tutulan cisimler kah karton kah ahşap kah ipten yapılma püskül kah renkli bir tül olurdu. Kız öğrencilerin törende giyecekleri kıyafetlerin taşra muhafazakarlığı ile çağdaş uygarlık düzeyi arasında bir yerde kalmasına özel bir çaba gösterilirdi. Erkekler ise kıyafetler sökülüp yırtılmadan 19 Mayıs töreninin atlatılmasını umarlardı. Kıyafetlerin yıkanması bile riskti. Kıyafet çekebilir veya rengi solabilirdi. Tören bitince de öğrenciler derin bir oh çekerdi. Bu ohlama, bu keyif, bir ay sonra yaz tatiline ayrılırken yaşanacak mutluluğun bir provası gibiydi adeta. 19 Mayıs törenlerinin Ankara dışında statlarda kutlanmayacağı kararından sonra yaşanan tartışmalarda, bir üniversite hocasının, “peki bu karar alınırken öğrencilere sorulmuş mu hiç” şeklindeki sorusundan ilham alıp o günlere bir dönüştü bu satırlar… (emirdag.gen.tr) Kenan Kocabaş [email protected] facebook.com/emirkena