Saadet Partisi Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan'ın basın açıklaması:  



 "Bugün 20 Ocak 2019 Pazartesi. Yeni haftamızın ülkemize ve tüm insanlığa hayırlı olmasını temenni ediyorum. Basın açıklamamıza dış politika ile başlıyor ve uyarı vazifemizi yerine getiriyoruz.




    BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ.

   ABD ve İran arasında yaşanan gerilim ve Libya meselesi başta olmak üzere yaşanan son gelişmelerden sonra, dış politikada izlememiz gereken yolun ne olması gerektiğini ve uyarılarımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz:

-Atacağımız adımlarda tarihsel tecrübelerimizden mutlaka ders çıkartarak,

 daha önce düştüğümüz hatalara düşmemeli, kesinlikle sıcak çatışmalarda taraf olmamalıyız.

- Şartlar ne olursa olsun, barış için diplomatik kanallar sonuna kadar zorlanmalıyız.

-Diyalog ve müzakere yolundan asla vazgeçilmemeli, tüm taraflarla bir araya gelebilmeliyiz.

- Akıl bir şeyin sonunu düşünmek ve görebilmektir. Coğrafyamızda yeni bir çatışma ortamı oluşturmak isteyen küresel oyunlara ve provakosyonlara karşı uyanık ve dikkatli olunmalıdır.

- Bölgemiz üzerinde “Büyük Ortadoğu Projesi” uzun zamandır yürürlüğe konulmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede bölgemizde yaşanacak, yeni bir sıcak çatışmanın Müslümanlara değil, ‘böl-parçala-yut’ politikası uygulayan küresel güçlere hizmet edeceği asla unutulmamalıdır.

-Mezhep ayrılıkları başta olmak üzere, farklılıklarımızı bir kavga sebebi değil, zenginlik olarak görmeli, bu konular üzerinden ihtilaflara düşmemeliyiz.

- Türkiye şu an  İslam İşbirlliği Teşkilatı, D-8 ve Ekonomik İş birliği Teşkilatı (EİT) gibi üç önemli kuruluşun dönem başkanıdır. Bu büyük bir imkandır. Bu önemli platformlar mutlaka harekete geçirilmelidir.

- Bütün İslam dünyası temsilcilerinin yer aldığı geniş katılımlı bir “barış konferansı” tertip edilerek Libya, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, İran ve Filistin'deki gelişmeler bir bütün olarak ele alınmalıdır.

-Ve kesinlikle; dış politikadaki bu hassas gelişmeler, iç politika malzemesi yapılmamalı, bir seçim malzemesi gibi kullanılmamalıdır.

  Biz bugüne kadar endişelerimizi, uyarılarımızı dile getirdik, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. İnatlaşmanın, ''şununla görüşmem, şununla bir araya gelmem'' gibi yaklaşımların ne ülkemize ne de coğrafyamıza bir faydası yoktur.

   Biz, ülkemizin menfaatleri, İslam dünyasında akan kanın durması ve dünyada barışın, adaletin, huzurun hakim olması için herkesle bir araya gelebilmeli, diyalog zemininde buluşmalıyız. Krizleri aşmanın yolu, inatlaşmak, kin tutmak değil, kucaklaşmak, müzakere etmektir. Putin'i dinlediğiniz kadar, Trump'la istişare ettiğiniz kadar, bu milletin evlatları ile, muhalefet partileri ile bir araya gelseniz, hiçbir şey kaybetmez, aksine çok şey kazanırsınız. Ancak muhalefetten gelen her türlü öneriye karşı çıkarız derseniz, sizde kaybedersiniz, ülke olarak hepimiz kaybederiz.



   İNSANLARIMIZ UCUZ ÜRÜN ARAMAK ZORUNDA KALIYOR.

   Dışarda durum böyle iken içerideki durum da malesef iç açıcı değildir.  Her zaman söylediğimiz gibi ülkemizin birinci problemi ekonomidir. TÜİK verilerine göre ülkemizde 4,5 milyon işsiz var. Resmi olmayan verilere göre bu rakam 7-8 milyonu buluyor. Ancak sadece iş bulmuş olmak, çalışıyor olmak yetmiyor. Çünkü çalışan insanlarımızın büyük çoğunluğu açlık sınırı civarında bir ücret alıyor.

   Söz buraya gelmişken daha önce Cumhurbaşkanı’nın asgari ücretliye bir “jest”I olacağı söylenmişti. Asgari ücret için açıklanan zam miktarı 300 tl olunca biz sormuştuk ve demiştik ki, “bu 300 tl’nin ne kadarı jest? Bir kısmımı, tamamı mı, yoksa jest daha sonra mı gelecek?” diye. Sağolsunlar geçenlerde Aile ve Çalışma Bakanı bir açıklama ile bizi aydınlattı. Biz de öğrendik ki, 300 tl’lik zammın, 75 tl’si “jest” imiş. Bu konuda takdiri aziz milletimize bırakıyoruz. 75 tl’yi jest olarak görenlere de Allah akıl fikir versin diyoruz.

   Çok net ifade edelim ki, insanımız geçinemiyor. Her güne, yeni zamlarla uyanıyor.Her şey ateş pahası. Yapılan bir araştırmaya göre market market dolaşarak, ucuz ürün arayanların oranı %72'den %87'ye çıkmış.

   Yani, millet bir ürünü 50 kuruş, 1 lira, 2 lira daha ucuza almak için marketler arasında mekik dokuyor.

   Bu ülkede, tenceresini kaynatmak için nerde ucuz ürün var onu takip eden, 5-10 market gezmeden gönül rahatlığıyla alışveriş yapamayan yüzbinlerce anne var.

  Çocuğunu okula gönderirken simit parası veremeyecek durumda olan ve her gün bunun hüznünü, sıkıntısını yaşayan babalar var.

   Faturalara gelen zamlar nedeniyle, faturasını ödeyemeyen ve elektiriği, suyu, doğalgazı kesilen milyonlarca insan var.

   Hatta geçinemediği için intihar edenler var. Bizim gerçek gündemimize odaklanmamız gerekir.



   SOĞAN VE PATATES İHRACATI İZNE BAĞLANIRKEN, SURİYE’DEN BUĞDAY ALIYORUZ.

   Ucuz gıdaya ulaşımda bu zorluklar yaşanırken, bir de soğan ve patatese ihracat için izin şartı getirildi.

Hükümet, yıllardır yapılmayan üretim planlaması nedeniyle soğan ve patateste yaşanan fiyat istikrarsızlığına bu kez ihracata sınırlama getirilerek çözüm arama yoluna gidiyor. Öte yandan Suriye’den buğday ithal etme gündeme geliyor.

Üretim planlaması yapılmayınca bazı yıllar ithalatla, bazı yıllar ihracatla piyasa dengelenmeye çalışılıyor.

Yani tarım politikası ile çözülmesi gereken sorunlar, dış ticaret politikasıyla çözülmeye çalışılıyor. Bu da tüm ürünlerde de istikrarsızlığa neden oluyor.

Milletin yıllardır en ucuza aldığı ve mutfağında günlük tükettiği patates ve soğan geçen yıllarda %100-200 arası zamlanmıştı.

İktidar da kalıcı çözüm üretmek yerine; çareyi soğan depolarını basmakla, esnafı ''terörist'' ilan etmekle, tanzim satış noktaları kurmakla bulacağını sanmıştı.

   Şunu anlayın artık, bu işin tek çözümü var; üretim, üretim, üretim.

Siz duymazlıktan gelmekten, anlamamaktan, bıkmadınız. Biz de bunu haykırmaktan, her fırsatta dile getirmekten, üretimi ve üretime dönük yatırımları vurgulamaktan vazgeçmeyeceğiz.



   YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ ÇİNLİLERE SATILIYOR!

   Yıllarca Üretime değil, gösterişe ve tüketime dönük yatırımları öncelediniz.

Yıllarca paramızı betona ve asfalta gömdünüz, geldiğimiz nokta ortada.

Şimdi de Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün %51 hissesinin Çinlilere satışı konuşuluyor.

   Bizi şaşırtan şu; ortalama 3 milyar dolara mâl olan bir köprünün yarısı nasıl olur da 688 milyon dolara elden çıkarılır? Halbu ki yarısı 1,5 milyar dolar etmeliydi. Neden etmedi?

   Bu bir şeyi gösteriyor ki, biz başlangıçta iyi bir kazık yemişiz. Gene bizi kandırmışlar!

Milletin de, bizlerin de aklındaki bu soru işaretlerinin bir an evvel iktidar tarafından giderilmesini, makul ve mantıklı bir açıklama yapılmasını bekliyoruz.



   GENÇLER EVLENMİYOR DEĞİL, NEDEN EVLENMİYOR DEMELİSİNİZ?

   Geçtiğimiz günlerde sayın Cumhurbaşkanı, ''gençler evlenmiyor, evlilik yaşı yükseldi, evlilik dışı yaşam tarzı medyada adeta özendiriliyor”  şeklinde bir açıklama yaptı.

    Biz Saadet Partisi olarak, gençlerimizin evlenmesini, zamanında ev-bark kurmasına, ailesiyle, çocuklarıyla mutlu ve huzurlu bir ömür geçirmesini istiyor, temenni ediyoruz.

    Fakat; Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarında olduğu gibi sonucu değil, sebebi konuşmayı; bu sonuca sebep olan problemleri ortadan kaldıracak adımların atılmasının gerekliliğini de ifade ediyoruz.

-Her 4 gençten 1'i işsizken

-Her 4 işsizden 1'i üniversite mezunu iken,

-Açlık ve yoksulluk sınırı ortada ama asgari ücret; 2324 TL iken,

-Gençler üniversiteden 25-30 bin lira KYK borcu ile çıkıyor ve devlet acımasızca  bu borcu tıkır tıkır ödeyeceksin diyorken,

- Elektirik, doğalgaz ve gıda fiyatları ortada. Ekonomi bu halde iken gençler nasıl evlenecek?

   Ayrıca İstanbul Sözleşmesi ve 6284 nolu yasa ile kadın kutsanıp aile yok edilmeye çalışılırken gençler nasıl evlenecek?

    Medyada halkın çoğunluğunun yaşadığı hayattan uzak, lüks hayatlar özendirilirken gençler nasıl evlenecek?

   Medyada aile dışı yaşam tarzları özendirilirken gençler nasıl evlenecek?

   Medyadan sayın Cumhurbaşkanı da şikayet etmiş. Sormak istiyoruz, RTÜK sizin elinizde değil mi? Rahatsızsanız neden engellemiyorsunuz?  Bir sözünüzle çözülebilecek bu işi neden çözmeyip, muhalefetteymiş gibi şikayet ediyorsunuz?



   DOMUZ ETİNİ KASAPLIK ET STATÜSÜNE AK PARTİ ALDI

   Geçtiğimiz günlerde Tarım bakanlığının açıklamış olduğu taklit ve tağşiş listesinde, ilimizden bazı firmaların da olduğunu üzülerek gördük. Elbette bu olay bizi derinden üzmüştür ancak şaşırmamıştır. Çünkü geldiğimiz nokta sonuçtur. Asıl sormamız ve sorgulamamız gereken bu hale nasıl gelindiğidir.

   Önce Ak parti tarafından çıkartılan ve 7 Temmuz 2006’da yayımlanan Resmi Gazete ile domuz ve at kasaplık hayvan statüsüne alındı. Saadet partisi olarak biz şiddetle karşı çıkmıştık, ancak bizi kimse dinlemedi. Bugünlerde ağızlarına partimizi dolayan bazı cemaatler, o günlerde Ak partiye destek metinleri imzalamak ile meşgullerdi. Gelinen noktada en az Ak parti kadar, belki de daha fazla onlarda vebal altındadır.

   Arkasından domuz çiftliklerine devlet desteği verildi. Ziraat bankası domuz çiftliği için krediler verdi.

   Bugün ülkemizde ne acıdır ki 80’nin üzerinde domuz çiftliği faaliyet göstermektedir.

   Bu çiftliklerden yılda 1 milyonun üzerinde domuz kesimhanelere gitmektedir.        Neticede 3 milyon kilogramın üzerinde domuz eti üretilmektedir.

   Bu yetmezmiş gibi bir de domuz eti ithalatı yapılmaktadır.

   Bugün yaşadığımız üzücü durum ne acıdır ki, anormal gidişin normal bir sonucu olarak karşımızdadır. Yetkililerin ve iktidarın aklını başına alıp, acilen bu gidişatı değiştirmeye davet ediyoruz.

   Bu düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor, hayırlı günler diliyorum. ""