Gözden kaçırmayın

İktidar Partisinin Çaresizliği Ortadaİktidar Partisinin Çaresizliği Ortada

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi Afyonkarahisar Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı Katip Üyesi Av. Burcu Köksal, çiftçinin ürününü değerinde satamaz hale geldiğini, AKP’nin çiftçiyi borç batağına sürüklediğini belirterek, “Bir gecede milletin anasına küfreden müteahhittin vergi borcunu silenler iş çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifindeki faizlerine gelince suspus oluyorlar. Çiftçinin yandaş müteahhit kadar değeri yok mu” dedi.

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Afyonkarahisar Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlık Divanı Katip Üyesi Av. Burcu Köksal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında çiftçilerin, besicilerin, süt ve tavuk üreticilerinin yaşadıkları sıkıntıları gündeme getirerek çiftçilerin borçlarının gün geçtikçe katlandığını ifade etti.

ÇİFTÇİ ÜRÜNÜNÜ DEĞERİNDE SATAMAZ HALE GELDİ

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Köylü Milletin Efendisidir” diyerek çiftçiye verdiği önemi gösterdiğini dile getiren Milletvekili Burcu Köksal, “Atatürk, Cumhuriyet’le birlikte çiftçiyi destekleyen, üretim için teşvik eden adımlar atmıştır. Türkiye’nin tarım da üretken ve kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelmesini hedeflemiştir. 2000’li yıllara kadar çiftçiye ihtiyaçlarına göre destekleme verilmeye çalışılırken özellikle 2002 yılından sonra tarıma verilen destekler milli gelirin 1006’sını aşmayacak şekilde tutuldu. Tarımsal destekler düşük tutulurken gübre, mazot, tohum ve zirai ilaç fiyatları da artmaya devam etti. Girdi maliyeti bu şekilde yükselirken çiftçi ürününü değerinde satamaz haline geldi.” dedi.

AKP ÇİFTÇİYİ BORÇ BATAĞINA SÜRÜKLEDİ

AKP iktidarının tarıma yönelik desteklemeleri arttırmak yerine kredi hacimlerini yükselterek çiftçiyi borç batağına sürüklemeyi tercih ettiğini kaydeden Köksal, “Bunun sonucunda da zaten ürününden yeterince para kazanamayan çiftçi kazandığı üç kuruşu da aldığı kredi borçlarına yatırmak zorunda kaldı. 2004 yılında destekleme ödemeleri 3.1 milyar lira iken çiftçilerin bankalara olan borcu 5.3 milyar liraydı. 2018 yılına gelindiğin de tarımsal transferler için bütçeden 14,5 milyar lira ayrılmışken maalesef çiftçilerimizin 2018 yılındaki borçları 100 milyarın üzerine çıkmıştır. Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu verilerine göre 2004-2019 yılları arasında bankalar tarafından çiftçilere kullandırılan krediler 19 kat artmasına karşılık tarımsal desteklemeler yalnızca 5 kat arttırılmıştır. Tabiri caizse iktidar çiftçiyi kaderine terk etmiştir. Bu koşullarda borç batağına sürüklenen çiftçi tarlasından kopmakta tarlaların boş kalması nedeniyle üretim düşmekte tarım arazileri el değiştirip hızla betonlaşmaktadır. Öte yandan Tarım Kredi Kooperatiflerince çiftçiye ticari kredi faiz oranları ile kredi kullandırılmakta tarımsal kredilerin faiz oranı ile Tarım Kredi Kooperatiflerindeki fark çiftçiden kaynak kullanım ücreti olarak tahsil edilmektedir. Piyasa faizleri yükseldikçe de bu kaynak kullanım ücreti artmakta buda Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu olan çiftçilerin borcunu gün geçtikçe katlamaktadır.” diye konuştu.

ÇİFTÇİ TARIMDAN KOPUYOR, KIRSAL NÜFUS HIZLA AZALIYOR

“Bir gecede milletin anasına küfreden müteahhittin vergi borcunu silenler iş çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifindeki faizlerine gelince suspus olmaktadır.” diyen Köksal, “Bu koşullarda Türk çiftçisinin bir yandaş müteahhit kadar değeri yok mudur? Tarımsal girdiler mazot, gübre, tohum, ilaç fiyatları çiftçinin yetiştirdiği ürün fiyatlarına göre hızla ve yüksek oranda artmaktadır. Buna karşılık yeterince destekleme alamayan çiftçi tarımdan kopmakta, kırsal nüfus azalmakta, üretim düşmekte ve biz ülke olarak daha çok ithalatçı konuma gelmekteyiz. 2002 yılında çiftçinin bir litre mazot alabilmek için 4 kilo 700 gram buğday satması gerekiyordu. Bugün ise çiftçinin bir litre mazot alabilmesi için 5 kilo 700 gram buğday satması gerekiyor. 2002 yılında süt üreticisi 1 kg çiğ süte karşılık 1,5 kilodan fazla yem alabiliyorken bugün 1 kg çiğ süte karşılık 1 kilo yemi zar zor alabilmektedir. Besici 2002 yılında 1 kg et satıp bunun karşılığında 26 kilo 100 gram yem alabiliyorken bugün 1 kg ete karşılık 18 kg yem alabilmektedir. Açıkladığımız şu örneklere bile bakıldığında mazotun litre fiyatının 2002-2019 yıllarında yani AKP’nin iktidarı döneminde yaklaşık altı kat artış gösterdiği görülmektedir. İlaç, gübre ve tohum fiyatları da bundan farklı değildir. 2003 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayısı 2,8 milyonken 2017 yılına gelindiğinde bu sayı 2,1 milyona kadar gerilemiştir. Sadece 2018 yılı Temmuz

ayından bu yana tarımda çalışanların sayısı 130 bin azalmıştır. Uygulanan yanlış tarım politikaları neticesinde bir iki ürün dışında hemen hemen tüm ürünlerde ithalatçı konuma gelmiş durumdayız.” şeklinde konuştu.

YUNANİSTAN’DAN İTHALAT YAPIYORUZ..!

Köksal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullandı:

“Örneğin Yunanistan’da ekilebilir alan sayısı 27 bin kilometre kare Türkiye’deki ekilebilir alan sayısıysa 240 bin kilometre kare. Yani Türkiye’deki ekilebilir alan sayısı Yunanistan’ın yaklaşık 10 katı ve nüfusumuzda Yunanistan’ın 8 katı. Ama gel görelim biz Yunanistan’dan ithalat yapıyoruz. Yunan çiftçisinden 2018 yılında 115 milyon dolarlık pamuk, 28 milyon Dolarlık buğday ve 13 milyon Dolarlık tütün ithal ettik. Yerli üretici zeytinini satamazken Afrin’den zeytin ve zeytinyağı ithal ettik. Besicilerimiz yoksullaşırken Afrika’daki canlı hayvan üreticileri Türkiye’den milyarlarca lira para kazanmaya başladı. Türkiye 4,5 milyar Dolarlık gıda ithalatı yaparken bugün gıda ithalatına 13-14 milyar Dolar kaynak ayırmaya başladı. Tavukçuluk sektöründe yaşanan sıkıntılar nedeniyle birçok üretici sektörden ayrılmak zorunda kaldı. Yüzde 100 zamlanan girdi maliyetlerine dayanamayan tavuk üretici firmaları bir, bir kapandı. Sadece Marmara’da 500’ün üzerinde Ege’de 400’ün üzerinde tavuk üreticisi kepenk kapatmak zorunda kaldı. Çünkü artan maliyetlere dayanamadı. Kısacası üretici üretmekten besici besicilikten soğudu. Nasıl enerjide dışa bağımlı bir hale geldiysek gıdada da dışa bağımlı bir hale gelmeye başladık.”

ÇİFTÇİLER, ÜRETİCİLER, BESİCİLER ŞİRKETLERİN VE BANKALARIN İNSAFINA TERK EDİLMEMELİ

Üreticilerin, besicilerin, çiftçilerin şirketlerin ve bankaların insafına terk edilmemesi gerektiğinin önemle altını çizen Köksal, “Tarım ve Orman Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli, geçtiğimiz yıl şunu söylemişti; “Bizim tarım politikalarımızı yazarken danışmanlara ihtiyacımız yok. Bizim en büyük danışmanımız köylümüz ve çiftçimizdir.” O zaman bizde kendisine soruyoruz AKP iktidara gelmeden evvel tarım ülkesi olan Türkiye’ye bugün tarımda ithalat bağımlısı yapmayı çiftçimi önerdi? Tarımsal üretim maliyeti yüzde 100 artarken ürününün fiyatının yerinde saymasını çiftçimi istedi? Ürünüm para etmesin, desteklemeler azaltılsın, borç batağına sürükleneyim diye akıl veren çiftçi miydi? Tarımı bitiren bu politikaların akıl hocası çiftçi miydi? Artan nüfusu doyuracak yeterli üretimi gerçekleştirmek ve tarım arazilerini korumak için tarımın ve özelliklede küçük ve orta ölçekli çiftçilerin, süt üreticilerinin, tavukçuların, besicilerin her zamankinden daha çok desteklenmesi ve bu desteklerin uzun vadeli planlanması devletin girdi ve ürün piyasalarını dengelemesi şarttır. Mazot, tohum, gübre ve zirai ilaç fiyatları mutlaka düşürülmelidir. Üreticiler, besiciler, çiftçiler şirketlerin ve bankaların insafına terk edilmemelidir. Tarımda güçlü ve kendi kendine yetebilen bir Türkiye hedeflenmelidir.” ifadelerini kullandı.