Hürriyet yazarı Kanat Atkaya, bilim insanlarının doğa harikası Burdur Gölü için 'Göldeki çekilme artık geri döndürülemez seviyede. Göl öldü!' açıklamasını köşesinde değerlendirdi. Atkaya, Burdur Gölü'nde yaşananları 'cinayet' olarak tanımladı.Yazar, gölü besleyen akarsulara vurulan kelepçelerin gevşetilmediğini, taşocakları, mermer ocaklarının engellenmediğini, gölün haykıra haykıra canını teslim ettiğini yazdı. 

Kanat Atkaya'nın ‘Seni uçuranlar murad almasın sunam’ başlığıyla (25 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle: 

“Koca gölü öldürdük...”

Arkadaşımız Salim Uzun’un Burdur Gölü’yle ilgili haberinin başlığı buydu ve haberi okurken zamana yayılarak kasten, elbirliğiyle, gözler önünde işlenen bu cinayetin tüm safhaları gözümün önünden akıp geçti...

Burdur Gölü cinayeti 30-40 yıla yayılarak işlendi.

1990’lardan itibaren Türkiye’nin 7’nci büyük gölü olan, özgün yapısı nedeniyle pek çok kuşa ve mesela sadece bu göle özgü olan “Aphanius burduricus” gibi balıklara yuva olan, üreme merkezi olan bu doğa harikası için sesini yükseltenler çoğaldı.

Tehlike büyüktü ve gölün ömrü hızla tükeniyordu. Çözüm önerileri üretildi, acil planlar açıklandı...

Şiir yarışmaları, şarkı yarışmaları, basketbol turnuvaları düzenlendi ve elbette bol bol “demeç demeçlendi”, “nutuk nutuklandı”, “söz verildi”, “yeminler edildi”...

Bu memlekette bu saydıklarım yapılıyorsa bilin ki iş işten geçmiştir...

Ne gölü besleyen akarsulara vurulan kelepçeler gevşetildi, ne çevre cinayetinin tetikçisi konumundaki taşocakları, mermer ocakları engellendi, ne akılsız/mantıksız tarım amaçlı sulama modellerine, kuyulara, sondajlara engel olundu...

Göl küçüldükçe küçüldü, hayat çekildikçe çekildi.

“Göl ölüyor” diye bağıran bilim insanlarının, çevreci örgütlerin, aklıselim vatandaşların sözleri, raporları bir kulaktan girdi, diğer kulağa bile ulaşamadan eridi...

Geçici çözümler gölün eriyiş hızını kesmeye bile yetmedi. Yeraltı suları çekildikçe çekildi, akılsız hayvancılık, mantıksız tarım faaliyetleri tam gaz sürdü, göl haykıra haykıra canını teslim etti...

Bir dönemin cennetine gelen, burada konaklayan, neslini sürdürmek için göle ihtiyaç duyan güzeller güzeli kuşlar ayaklarını yavaş yavaş kesti...

Şimdi elimizde küçüldükçe küçülmüş, “buhar olup uçmaya devam eden”, uluslararası anlaşmalara, koruma kararlarına rağmen ölen bir göl var.

Oralardan geçerseniz, cinayeti görürseniz, gölün sakinlerinden olan bir “suna”nın apar topar gidişine şahitlik ederseniz, arkasından Pir Sultan Abdal’ın şu deyişini okuyun:

“Sen seher yelisin gider gelmezsin/ Gelirsen de bana baki kalmazsın/ Seni uçuranlar murad almasın/ Seni kim uçurdu gölünden sunam...”

Yazının tamamı için tıklayın