2019 yılı Ramazan Ayı tüm milletimiz huzur ve sağlık getirsin. Bu yıl gerek içeriden gerekse dışarıdan birçok saldırıyla karşılaşan ülkemiz; geçtiğimiz günlerde yapılan yerel seçimlerin olaysız sonuçlanması nedeniyle önemli mesafe kat etmiştir. 2018-2019 yılları hayvancılık ve et sektörü açısından değerlendirildiğinde ise ekonomi politikalarındaki daralma ve gıda, et, süt sektörlerinde üretilemeyen politikalar nedeniyle üreticiyi önce ithalat sonra enflasyon altında ezilmeye mahkum etmiştir. Ülkemizin dış kaynaklı saldırılara cevabı ne kadar isabetli ise de üreticilerimiz bu saldırılar karşısında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yalnız bırakılmış ve kaderine terk edilmiştir. Tarım ve Gıda gelişen dünyanın en stratejik sahaları olmalarına rağmen; ülkemizde Tarım Bakanlığı devamlı popülist politikalara kurban edilmektedir. Hemen her kabine değişikliği ile üreticilere destekleme yapılmakta ve bunun reklamı yapılmakta, yapılması gereken yapısal değişiklikler böylece yıllarca ıskalanmaya devam etmektedir. Seçim öncesi desteklendiği söylenen bu sektörler. Ne zaman kendi ayakları üzerinde durmasına yönelik gerçek desteği alacaktır? Et ve Süt fiyatları da ekonomik zincir içerisinde oldukça önemli bir yere sahip olup ekonomik sistemin bütünü içinde ele alınmalıdır. Et fiyatlarına müdahale edilmesi için geçtiğimiz hafta 150 milyon lira bütçe ayıran et ve süt kurumu; defalarca deneyip yanıldığı bu müdahale şeklini ne zaman değiştirecektir. Üreticinin nabzını dinlediğimizde yem maliyetinin bir çuvalda 80-85 TL olduğu bir yerde et fiyatının ucuzlaması beklenebilir mi. Bakanlık bu konuda görevini yapıp yem fiyatlarını aşağı çekmelidir. Ucuz yem temini et fiyatlarında doğrudan etkili bir çözümdür. Her bir fiyat krizinde ithalat yapılmaya uğraşılması, doğrudan müdahaleler üreticiyi sistemin dışına itmekte, varını yoğunu bağladığı hayvancılıktan kapı dışarı etmektedir. Zinciri son halkası olan et fiyatları doğrudan müdahale ile değil musluğun başında yani yemden itibaren izlenmeli ve yem fiyatları üzerinden ayarlanmalıdır.Yem fiyatlarını 50-55 TL düzeyine çekebilecek uygulamalar yapılırsa bunun et piyasası üzerine ciddi etkisi olacaktır. Hükümetçe desteklenen diğer sektörler de elbette ki önemlidir. Ancak diğer sektörlerden para kazanan milyonlar, tarım sektörü olmazsa ve milli kalmazsa acaba nereden ekmek yiyecektir?

Milli Beka kendi kendine yetebilmektir. Gıda ve bağlı sektörleri bu nedenle stratejik olup yabancıların eline teslim edilemeyecek, kendi kaderine terk edilemeyecek kadar önemlidir. Ancak her fiyat krizinde ithalat gibi sadece günü kurtaran uygulamalara girişen bakanlık; acaba ne zaman önümüzdeki 5-10 yılın programlarını düzenli bir şekilde planlayacaktır? Dün et, bugün biber, yarın ise patates, soğan şeklinde hem halkın hem de üreticinin kabusları olarak ete kemiğe bürünen bu fiyatlar. Acaba ne zaman bertaraf edilecektir. Milli ve yerli gücün üretimden, gıdadan ve kendi kendine yetebilmekten geçtiği bu saldırılar sayesinde ortaya çıkmıştır. İlimizde ise yaklaşan Ramazan ayı münasebetiyle bir huzur iklimi yavaş yavaş yeşermeye başlamaktadır. Bu noktada esnafımıza ve halkımıza; bu mübarek ayı fırsat bilip elindeki ürünü ederinden fazla fiyata satmaya çalışabilecek fırsatçılara ve gıda teröristlerine karşı milli bir duruş sergilenmesi gerektiğini hatırlatmamız gerekmektedir. Bu ay itibarıyla dana karkas kesim fiyatı 32-33 TL civarındadır. Bu fiyatlar 80-85 TL'lik yem fiyatları karşısında ezilmiş vaziyettedir. Bu durumun mutlaka üretici ve tüketici arasında dengeli bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Yaklaşan Ramazan ayı ve huzur ikliminin ülkemizdeki tüm insanlarımıza ulaşabilmesi için mutlaka ve mutlaka gıda ve tarım açısından gerekli tedbirler alınmalıdır.