Ürün: “Bir takım güçler AK Parti’yi seçimler olmaksızın saf dışı bırakmak istiyor” Adalet ve Kalkınma Partisi Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ürün, Türkiye’den son günlerde yaşanan gelişmelerin ardında yatan nedenlerinin asla göz ardı edilmemesi gerektiğini belirterek, siyaseti itibarsızlaştırma amaçlı yapılan operasyonda esas hedeflerin Kanal İstanbul, yeni köprü ve 3. havalimanının yapımımın engellemesi olduğunu söyledi. AK Parti 48. İl Danışma Meclisi toplantısında konuşan Ürün, son günlerde yaşananlarla esas hedefin istikrarsızlaştırılan Türkiye’de Kanal İstanbul gibi İstanbul’a yapılacak yeni köprü ve 3. havalimanı gibi ülkenin kaderini değiştirecek projeleri engellemek olduğunu kaydetti. Ürün, Türkiye’nin uluslar arası anlaşmalar gereği boğazdan geçen gemilerden para alamamasının yanında ÖTV’siz yakıt satmak zorunda kaldığını anlatarak, Kanal İstanbul’un açılması ile Türkiye’nin her sene çok büyük gelir elde edeceğini belirtti. Ürün şöyle konuştu: “Çanakkale ve İstanbul boğazı olmak üzere dünyanın en güzel boğazına sahibiz. Oradan geçen gemilere yakıt lazımsa onlara yakıtı özel tüketim vergisi olmadan satıyoruz. Deniz taşımacılığında uluslararası anlaşmalar gereğince yakıtı ÖTV’siz satıyoruz. Bütün bu başımıza gelenler boğazla ilgili olduğu için bunu söylüyorum. Türkiye boğazdan para kazansa, denizdeki ulaşımı değerlendirse çok şey değişir. Şimdi bu ülkenin boğazdan para kazandığını düşünün. Neler olur? Her gemi geçişinden para aldığını düşünün. Bizden önce bu ülkede yaşamış, bu ülkeye hizmet etmiş atalarımızın da hayali var. Bir Kanal İstanbul projesini ortaya attık, kıyametler koptu. Bugün yaşadıklarımızın altında yatan önemli sebeplerden biri Kanal İstanbul’dur. Kanal İstanbul gerçekleşebilecek bir proje. Maddi büyüklük olarak Türkiye’nin şimdiye kadar ki en büyük projesi olmasına rağmen mümkün olan bir proje. Şimdi bundan herkes rahatsız oluyor. İngiltere de rahatsız oluyor, kulağımızın dibindeki Rusya da rahatsız oluyor, ABD de rahatsız oluyor.” Türkiye yeni havalimanı projesi ile herkesi rahatsız etti Türkiye’de son günlerde yaşananların sebeplerinden birinin de İstanbul’a yapılacak olan yeni havalimanı olduğunu kaydeden Ürün, Gezi olaylarında esas niyetin başbakan yardımcısı ve başbakana bu şekilde iletildiğini ifade etti. Ürün şöyle devam etti: “Havalimanı projesi de bugün yaşadıklarımızın önemli sebeplerinden birisi. Hala daha söylüyorlar. 4-5 tane ağacı kesmiştin kesmemiştin tartışmasından çıkan bir tartışma yaşandı. Ortaya çıkan gerilimde bu vatandaşlar gittiler Başbakan Yardımcısına ve daha sonra Başbakana bir liste sundular. Biz bu eylemleri durdururuz ama Kanal İstanbul’dan vazgeçin, bu havalimanını, nükleer santrali, hidroelektrik santrallerini, 3. köprüyü yapmayın dediler. Bugün de aynı şeyleri istiyorlar. Bunun altında da bu var. Bunların anlamı şu: Aynı el o gün orada onları kullanıyor bir başka gün bir başka yerdeki bir medya mensubunu kullanıyor. Aynı el bir akademisyeni, bir profesörü kullanıyor, bir başka bir bakıyorsunuz bir polisten istifade ediyor. Öbür gün militanlaşmış bir savcıyı maalesef bulabiliyor. Bir savcının gazetecilere bildiri dağıtması Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şeydir.” -28 Şubatta bile savcılar medyayla iş tutmadı Yapılan soruşturmaya ilişkin gelişmelerin medyayla paylaşılmasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Ürün bu uygulamanın 28 Şubat’ta bile yaşanmadığını dile getirdi. Ürün “28 Şubat sürecinde bir savcı başörtülü milletvekili bir hanım kardeşimizi almak için gitti gece 11’de evine baskın yaptı. O zaman şu andaki Cumhurbaşkanımız milletvekiliydi. Gittiler ve milletvekilini vermediler. Milletvekilinin anayasadan kaynaklanan bir dokunulmazlığı var. O dönemde onlar bile medya arkalarında olmasına rağmen medya ile iş tutmaya kalkmamışlardı” diye konuştu. Ürün, İstanbul’a yapılacak olan yeni havalimanının dünya hava trafiğinde dengelerin Türkiye’nin lehine çevireceğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün yaşadığımız çok farklı bir kriz. Dünyanın öyle bir noktasında bulunuyorsunuz ki yaptığınız havalimanı eğer çalışmaya başlarsa, Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika arasındaki transferleri gerçekleştiren iki büyük şehir olan Londra ve Frankfurt’tan daha avantajlı bir hale geliyor. Çünkü 3 farklı noktadan dünyanın tam ortasında bir İstanbul şehrine son teknoloji ile yapılmış 100 milyon kapasiteli bir havalimanı ciddi bir transfer merkezi oluyor. Bir havalimanı tek başına transfer merkezi olmaya yetmez, eğer bir de siz bu 10 sene de dünyanın en çok noktasına uçan bir havayolu şirketi geliştirdiyseniz ya da bayrağınızı taşıyan şirket dünyanın en çok noktasına uçan havayoluysa, bunun yanında aldığınız tedbirlerle bunun altında daha farklı farklı, küçük küçük havayolu şirketleri oluşturmuş, onların gelişmesine imkan vermiş bir ülkeyseniz bundan ciddi ciddi rahatsız oluyorlar.” Bakan çocukları operasyonun garnitürü Bütün bunlar siyaseti, siyaset kurumunu itibarsızlaştırma, başbakanı itibarsızlaştırma, siyasetle uğraşan insanları itibarsızlaştırma operasyonudur. Sayın Bakanların çocukları ve Sayın Başbakanın adının geçtiği hikayeler bu operasyonun garnitürüdür. Sayın Başbakanımız çıkıp ‘babamın oğlu bile olsa korumayacağım’ diye söylemiş mi? Bunu defalarca söylüyor. Biz de söylüyoruz. Kim devlet, millet malını yediyse bugünkü hukuk sistemi içerisinde yakasına yapışsınlar ve hesabını sorsunlar. Bu babamızın oğlu bir olsa. Bunda hemfikiriz. Peki, böyle bir şey var veya yok; soruşturmanın gizliği ilkesine dayanarak, 14 ay soruşturma yapıp, kimseye bir şey söylemeden, UYAP sisteminde bambaşka isim ve kodlarla olayın mahiyetine girmeden yani gizlemek amacıyla işlem yapacaksınız, ondan sonra bütün bunları soruşturmanın gizliliği için yaptık, eğer söyleseydik bakanlar bu operasyonu engellerdi diyeceksiniz. Sonra operasyon başladıktan yarım saat, 45 dakika sonra da operasyonu içeren ne kadar bilgi, belge varsa bir kısım medyaya elden vereceksiniz. Kim inanır bunun gizlilik için yapıldığına? Hiç kimse inanmıyor. İnanması da mümkün değil. Yazık bu millete Hesapları siyasi operasyon gerçekleştirilirken olayları başlatacaklar, arka arkaya milletvekillerini şantajla, tehditle istifa ettirecekler, hükümet yaralanacak ve sonrasında düşecek. Arkasından ise Cumhurbaşkanlığı ve diğer seçimler. Asıl hedef kişilerin değişmesi değil, asıl hedef bu ülke insanının refaha kavuşmasının engellenmesidir. Bu ülke insanının refahına hizmet edecek maddi kaynakların onlara gitmesini istiyorlar. Faizlerin düşmesi neticesinde elde edilen ülke menfaatinin 600 milyar olduğu hesaplanıyor. Biz bunu geçmişten gelen IMF borcuna rağmen, batan bankalardan kaynaklı TMSF borcuna rağmen, bizden önce milletten alınıp geri verilmeyen ama bu hükümetin halka geri verdiği tasarruf mevduatını teşvik fonuna rağmen, konut edindirme fonundaki paralar ödenmesine rağmen, bir taraftan borçlar ödenip, kamu hizmetleri yürütülerek faizler bu kadar düşürülmüştür. Gezi olayları öncesinde 4,5 olan faiz oranları gezi olayları ile birlikte Haziran ayında 9’a çıkarıldı. Şimdi 8’e doğru gerilerken bu operasyonlarla birlikte gösterge faiz 10.38 oldu. Gösterge faizinin her 0.15 puanlık yükselmesinin bu ülkeye maliyeti 5 milyar TL. Yazık değil mi bu insanlara yazık değil mi bize. Zeybek: “Öncelik ülkemizin geleceği “ Türkiye’nin zorlu bir süreçten geçtiğini, bunun için birlik ve beraberlik içerisinde hareket edilmesinin doğru olacağını ifade eden AK Parti İl Başkanı Mehmet Zeybek ise gelinen noktada Türkiye’nin geleceğine sahip çıkılması adına teşkilatların ben kavgasına girmemeleri gerektiğini söyledi. Birlik ve beraberlik duygusu içerisinde yerel seçimlere hazırlanılması gerektiğini söyleyen Zeybek, şöyle dedi: “Bizim birlik ve beraberliğimizin noksansız olması gereken günlerden geçiyoruz. Enaniyet’i bir kenara bırakmamız gerekiyor. Ülkemizin geleceğini öncelik haline almamız gerekiyor. Benim teşkilatlarıma özellikle tavsiyem sen ve ben kavgasından ziyade ülke meselesini gündeme alalım. Ülkemiz nerden nereye geliyor. Kimler bu ülkenin hayrına çalışıyor, aleyhinde gayret sarf ediyor diye bu işlerin farkına varalım.” Ayağımıza çelme takıyorlar Türkiye’nin ne zaman ayakları üstünde durmaya kalktığında birilerinin çelme takmak için uğraştığını belirten Başkan Zeybek, milletin her şeyi gördüğünü ve oynanan oyunlara taviz vermeyeceğinden emin olduğunu ifade etti. Zeybek, şöyle devam etti: “Gerçekten ülke gündeminde yoğun günler yaşıyoruz. Allah’ımıza şükürler olsun ki kendisini bu davaya ve bu ülkeye adamış bir başbakana sahibiz. Bizlerde teşkilat olarak onun peşinde gece gündüz demeden koşturmakla mükellefiz. Ne zaman Türkiye ayakları üzerinde durmaya kalksa birileri her zaman çelme takmaya kalkmıştır. Bu işler 1960 yılında başladı. Artık günümüze kadar 25 Aralık tarihinde yargı darbesi diyelim, 13 HSYK üyesinin bildiri yayınlayarak hükümeti zora sokma girişimi son bulur diye düşünüyoruz. Olaylara geriye dönüp baktığımızda son günlerde AK Parti’ye yapılan ve 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik tutuklama hareketiyle başlamıştı. Sayın Başbakan’ımızda dik durarak bürokratına sahip çıkmazı bu girişimi boşa çıkardı. Tabi bunlar boş durmadı ve peşinden gezi olaylarını gündeme getirdiler. Hedefleri de ülkemizi harabeye döndürmek ve Başbakan’ımızı da indirmekti. Amaçları arbede yaratarak Dolmabahçe’deki Başbakan’lık konutunu ele geçirerek, dünya’ya Türkiye’nin istikrarlı bir ülke olmadığı imajını verip yatırımların önünü kesmekti. Fakat istediklerini yapamadılar. Yine bu hainler boş durmadılar ve piyonlarını kullanmaya kalktılar. Dershaneler meselesini gündeme getirdiler. Bu mesele ile 17 Aralık’ta hareketlenme başladı. Keşke olmasaydı diyoruz. Dershaneler bahane edilerek 3 bakanın istifası gündeme geldi.” 3y ile mücadele ediyoruz AK Parti hükümetinin 3Y ile mücadele ettiğini hatırlatan Zeybek, konuşmasını şöyle sürdürdü; “AK Parti kurulduğundan itibaren Sayın Başbakan’ımızın ifade ettiği gibi 3Y ile mücadele edilmeye geldiğini söylemişti. Bunlarda ‘Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklardı.’ Çok şükür yapılan yatırımlar ile yasaklanmış olan bu milletin hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılarak rahatlama gerçekleştirildi. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadele edildi. Ülkenin borçları sıfır haline geldi. Ayrıca Merkez bankasında 136 milyar Doları olan bir ülke haline geldik. Geçmişte 70 sente muhtaç bir ülkeydik. IMF’den borç alınmadan kamu çalışanlarının alacakları ödenmez hale gelinmiş ülkeydik. Fakat yapılan yatırım ve hizmetlerden çok ciddi rahatsız olanlar oldu. Bunlar her zaman ifade ettiğimiz gibi faiz lobisi, sermayedarlardı. Çoban: “Yargının siyaset darbesiyle karşı karşıyayız” Belediye Başkanı Burhanettin Çoban da yaşananların bir yargı darbesi olduğunu söyledi. Çoban oynanan oyunun pek çok kesim tarafından görüldüğünü belirterek şöyle devam etti: “Ülkemiz 27 Nisanları atlattı, onun öncesinde kapatma davası gibi çok büyük bir darbeyi atlattı. Akabinde Gezi olaylarını atlattı. Şimdi yargının siyasete darbesiyle karşı karşıyayız. Bizler de geçmişteki kapatma davasında bile bu kadar yaralanmamıştık, bu kadar üzülmemiştik. Bu kadar kenetlenmemiştik. Kenetlenmemiştik lafını sadece teşkilat başkanlarımız, belediye başkanlarımız için, milletvekillerimiz için veya belediye meclis üyelerimiz, il genel meclisi üyelerimiz için kullanmıyorum. Genelde halkımızın tamamını kullanıyorum. Gerçekten teşkilatlara, ilçe başkanlarımıza sorun: Halkımızda büyük bir birliktelik, beraberlik var. Denilen şu: Biz oyunun farkındayız. Uluslararası güçlerin AK Parti’den rahatsız olduğunu, hükümetin gönderilmesi için en iyi gündemin yolsuzlukla bu hükümete vurmak olduğunu, bunun bir plan olduğunu biz çok iyi anlıyoruz. Şimdiye kadar AK Parti’ye asla oy vermedik, ancak ilk seçimde AK Parti’ye oy vereceğiz diyen birçok CHP’li, birçok MHP’li ve diğer partilerden arkadaşlarımızı ben kendi kulaklarımla duydum. Bilmeden konuşmuyorum, şahit olduğum konuşmaları aktarıyorum.” Kimse yolsuzluk yapan soruşturulmasın demiyor Gelinen noktada darbenin silahlı kuvvetlerden değil yargıdan geldiğini anlatan Çoban AK Parti’ye yönelik yürütülen bu operasyonla başka partilerin de karşılaşabileceğini anlattı. Çoban şöyle devam etti: “Bu tür darbeler karşısında, eskiden darbe denilince akla Silahlı Kuvvetlerimiz gelirdi. Allah’a hamdolsun o kurumumuz şu anda asli fonksiyonunu en güzel şekilde icra ediyor. Bugün artık darbe bürokrat ya da yargıdan bekleniyor. Bugünkü iktidara yapılan bu şekilde bir darbe, yarın başka siyasi partiler de iktidara geldiği zaman benzeri, hatta daha şiddetlisi yapılabilir. Kendinizi Afyonkarahisar’da bir savcı olarak öngörün. Bir savcısınız. Başsavcının verdiği görev paylaşımı noktasında görev icra ediyorsunuz. Ama ona uymadan, bir dosya açıyorsunuz. Dosyayı Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Sistemi’ne girerken şikayetçisi farklı isim, tanıkları hayali isimler, suç belirtilmiyor. Bir-bir buçuk yıl siz birtakım çalışmalar yapıyorsunuz. Akabinde bir sabah Emniyet’e yazı yazıyorsunuz, diyorsunuz ki Ankara’dan filancayı, İstanbul’dan filancayı, Konya’dan şunları alın bana bildirin. Bir savcı bunu yaparsa ülkeye bunun bedeli ne olur? 100 milyar dolar! Kimse yolsuzluk yapan soruşturulmasın, yolsuzluk yapan cezasız kalsın demiyor ki. Başbakan’ın kimlerin zamanında yakasından yapışıp o güçlü elleriyle ayağa kaldırıp duvara vurduğunu ben çok iyi biliyorum. Böyle şeylere müsaade etmeyecek yapıda bir insan. İstanbul Belediye Başkanlığı yaptı, 10-11 yıldır da ülkemize Başbakan olarak hizmet yapıyor.” Algı yönetimi yapılıyor Çoban yapılan soruşturmalarda adı geçenlerin aklansa bile halkın aklında başka türlü kalacağını belirterek şöyle dedi: “Yarın Anadolu’nun bir köşesinde bir savcı, benzeri şeyleri yapmaya kalkarsa, bir sabah bir belediye başkanını, bir milletvekilini, bir bürokratı alsa gelse, basın da bunları haber olarak verse siz isterseniz yargılama sonunda beraat edin. Ama halkın kulağında o günkü operasyon kalır. Algı yönetimi budur. Yapılmak istenen de algı yönetimidir. Bugün İran’a ambargo uygulanıyor. Ambargoyu uygulayan da Amerika’dır, İsrail’dir, bu ülkelere el altında silah satan da Amerika’dır, İsrail’dir. İran’dan para aktarılmış. 6 milyar dolarlık işlem yapılmış, Halkbank binde 5 komisyon almış. Yapılan işlem bu. Keşke binde 5 değil de yüzde 10 alsaydı. O para devlete kalacak.” İl Genel Meclisi Başkanı Salih Sel ise yaşanan olaylarda neyin hedeflendiğini bildiklerini belirterek, “Biz 17 Aralık’ta sergilenen filmi daha önceleri çok seyrettik. Her 10 yılda bir darbeler ya da ihtilallerle sarsıldık. Ayağa kalkmaya çalıştığımız zamanlar yumruk yedik. Hamdolsun Başbakanımızın dik durması sayesinde Gezi olaylarını nasıl atlattıysak, bunu da o şekilde atlatacağız” dedi. Sel şunları söyledi: “Daha önce Kılıçdaroğlu, Amerika’dan randevu alamamıştı. Bu hadiselerden önce Amerika’ya gitti, orada yetkililerle ve cemaatin ileri gelenleriyle görüştü. Daha sonra buraya geldi, Büyükelçi’nin ayağına gitti. Oradaki görüşmeden bir saat sonra Mansur Yavaş’a CHP’nin yönetiminden tepki olmasına rağmen Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak açıkladı. Daha önce partisinden yolsuzluk nedeniyle atılan, kongrede türlü hakaretlere maruz kalan Sarıgül, kurtarıcı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak gösterildi. Maalesef bizim Hatay Belediye Başkanımız, CHP’den aday gösterildi. Bizim gerçek filmi görmemiz gerekir. Halk bankası, İran’dan alınan doğalgaz ve petrolün karşılığında altın satıyordu. Bu tabii İngiltere, Amerika ve Avrupa Birliği’ni çok rahatsız etti. İsrail ve Amerikan lobileri bunu gündeme aldı. Bu zaten Başbakanımızın one minute çıkışıyla başladı. AK Parti’nin 10 yılda yaptığı yatırımlar var. Çok büyük yatırımlar yapıldı. Son olaylardan sonra Merkez Bankası’ndaki rezerv yarı yarıya düştü. Bunu aklıselim kişilerin görmesi gerekiyor. 30 Mart seçimleri çok önem arz etmeye başladı. Gece gündüz çalışmak durumundayız. Elimizden geldiği kadar bunları anlatmak durumundayız.” Belediye Sosyal Tesislerinde düzenlenen toplantıya AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ürün, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, İl Genel Meclis Başkanı Salih Sel, ilçe ve belde teşkilat başkanları, belediye başkan aday adayları, teşkilat mensupları ve çok sayıda partili katıldı.