Denir ki “Nerde o eski bayramlar?” Çok farklı yaşanırdı… Aile, eş-dost, yakınlar, arkadaşlar, sevilenler ile geçirilecek daha nice bayramlar için dua ve temenniler… Koştura koştura “yer bulamazsak“ endişesiyle camiye giden evin erkekleri ve onların yolunu dört gözle bekleyen, “aman erkekler gelmeden hazırlayalım kahvaltıyı“ diyerek sevinç ve heyecan duyan  evin hanımları… Namazdan gelen erkeklerinin ayakta karşılanması ile başlayan o muhteşem, tarifi imkansız bazen sevinç göz yaşlarına boğan bazen ise yüzdeki o en anlamlı gülücükleri barındıran bayramlaşma faslı… Büyüklerin öpülen ellerine karsılık öpülen küçük masum gözler… O masum gözlerin aradığı ama coğu zaman dillenmeyen “acaba babamın eli ne zaman cebine gidecek?” düsüncesiyle heyecanlandıran bayram harçlığı… Bayram namazından sonra simdiler de neredeyse parmakla sayılacak kadar azalan tüm aile efradının bir arada olduğu, neşe, afiyet ve muhabbetle edilen bayram kahvaltısı ve sofrada büyüklerin “aman fazla yemeyin! Midelerimiz bir ay boş kaldı. Bir anda doldurup zorlamayın!“ sözlerine “agzinda birsey varken konusma“ uyarısına kafaların asağı-yukarı sallanmasıyla verilen cevabın altında yatan “yemeye devam“ sessizliğiyle karşılık veren çocuklar… Kapı kapı dolaşıp artık tükenmek üzere olan bir geleneği yaşatmaya devam eden “maksat bayramlaşmak, şeker bahane“ dedirten ve hiç çalınmayan kapıların sevinçle, gözyaşıyla açılmasına sebep olan çocuklar… Bayramlıklar giyilir dişler fırçalanır saçlar taranır başörtüsü düzeltilir güzel kokular sürülür ve kapı açılır… Hikayenin bundan sonrası hasretle ilgili… Anadan, babadan, eşten, dosttan, arkadaştan uzak geçirilmek zorunda olan bayramlar… Gönle çöken hüzün… Suskunluğun hakim olduğu bayram günleri… Cenab-ı Allah, cümlemizi sevdikleriyle birlikte bayram geçirmesini nasiğ etsin. Türk ve İslam aleminin mübarek Ramazan Bayramını kutlar, sağlık ve esenliklere vesile olmasını dilerim. ********* Mübarek bayram dolayısıyla diziye bir gün ara verdik. Yarın devam…