Sandıklı Belediyesinde çalışan 140 personelin işine son verilmiş. Dün, Sandıklı Belediye Başkanı İsmail Elibol’u arayıp “doğru mu?” diye sordum. “Evet, doğru 140 personelin işine son verdim. Yük olanları taşımak belediye bütçesine zarar veriyor. Belediye zaten batakta. 33 trilyon borçla belediyeyi teslim aldım. Devamı var 140 personel daha çıkartacağım…” dedi. İyi de başkan; bu işçileri seçerek alan futbol takımının koçu muydu? Eğer öyleyse sözümüz yok… Peki… Çıkaramadığınız işçilerin sicillerini açıklasanız da, kimler işten çıkarılamıyor bilsek, ayrıca onları kim işe aldı, onu da öğrensek.. Evet, Başkan Elibol; Israrla belediyenin batakta olduğunu vurguladı. Konuşmada; belediyeyi 33 trilyon borçla devraldığını söyledi, ben de belediyenin bugün ne kadar altında olduğunu sormayı unuttum. Ama, 60 trilyonu aşan borç altında olduğunu duymuştum. İsmail Elibol, genç, dinamik, atak, sosyal ilişkileri gelişmiş, sempatik bir başkan. Buraya kadar tam not… Ancak; spor kulubü idare etmek lig atlatmak başka bir yetenek, belediye başkanlığı başka bir yetenek. İsmail Elibol’da birincisi var, ikincisi yok! Bakın: İngiltere; 2.Dünya savaşından çıktıktan sonra, vatandaş savaşın verdiği yorgunluk, üzüntü, sıkıntı içinde… Devlet Başkanı Churchill kurmaylarını toplar ve: “Vatandaşımızın sıkıntısını, üzüntüsünü unutturacak öyle bir meşgale bulun ki, vatandaş idareyi fazla rahatsız etmesin..” der. Ve futbol çılgınlığı ile İngiliz halkı oyalanır, idare de rahat çalışır. Tabi ki; bu örnek değil… Göründüğü kadar Başkan Elibol futbolla halkın sempatisini kazanıyor, ancak belediye hizmetlerinde aynı başarıyı yakalayamıyor. Futbolda ki başarısıyla basında yer alıyor… Sessiz sedasız mübarek Ramazan ayında 140 işçinin işine son vermesi, yakın çevresi tarafından olumlu görülse de, maalesef çoğunluğun gözünde öyle görünmüyor. Ve bu işten çıkarmalar nedense basında yer almıyor… İsmail Elibol, iş hayatında başarılı olabilir. Ancak, Belediye Başkanlığı görevinde başarılı olduğu söylenemez. Muhalefet partisine mensup olması dezavantaj olabilir. Oysa, futbola harcadığı mesaiyi Sayın Bakan Eroğlu ile yakın temas kurabilmeye harcasaydı, Sandıklı’ya çok eser kazandırabilirdi… Başkan Elibol, Ak Partili meclis üyelerini de yanına alıp Sayın Bakana gitse taleplerini iletse ne kaybederdi? “Sandıklı için şu isteklerde bulunduk, taleplerimiz, değerlendirilmedi..”diyebilme hakkı olurdu. Eğer, Sayın Bakan’ın Sandıklı meydanında yaptığı seçim konuşmasını iyi dinleseydi, bunun ipuçları görür ve diyaloğu kurardı. Öte yandan; Başkan Elibol’un yaşantısı hatta giyim tarzı ile vatandaşa örnek olması gerekirken bu yönde de eksikleri, yanlışları oldu. Muhafazakar Sandıklı halkının tepkilerini topladı ve hala topluyor da… Futbola 3 trilyon bütçe bulabilen bir başkan; Stadyumda “En büyük Başkan, bizim başkan” tezahüratını, hizmet etmekle mükellef olduğu tüm Sandıklı halkından duysaydı daha mutlu olmaz mıydı? Belediye bütçesini sarstığı için işten çıkartılacak 280 işçi… Aylık maaş tutarları asgari ücretten maksimum 280 milyar… Yıllık 3 trilyon civarında.. Her işçinin 5 kişiye baktığı düşünülürse 1400 kişilik nüfus Ramazan ayında boşta… Diğer taraftan; futbola bulunan ayrılan yıllık bütçe 3 trilyon… Başkan Elibol diyebilir ki; Belediye istihdam kapısı değildir, işime geleni alır, işime gelmeyeni çıkartırım.. Doğru değil ama, doğru olduğunu kabul edelim. Ancak belediyenin siyasi partilerin veya eş-dostun istihdam kapısı olmadığını da unutmayalım… Öte yandan, bu başarısızlığın faturası MHP’ye çıkarılmamalıdır… MHP son derece başarılı bir belediye başkanı olsun istemez miydi? *********** İNKARCILAR… Damat Efendi, kendisinin yazılanlarla ilgili kişi olmadığını, “Damat Efendi”nin Mahmut isimli birisi olduğunu iddia ettiği, haberi geldi. Külliyen yalan… Damat Efendi çırpındıkça batıyor. Damat Efendi’ye soralım: Söylediği kişi, her ay lüks veya spor araba mı değiştiriyor? Emsal isimli sevgilisi mi var? İştakipçiliği mi yapıyor? Afyon’da kurulu şirketleri mi var? Yok… Bak, Damat Efendi… Senin kim olduğunu bilenler biliyor ve onlarda çok rahatsızlar.. Son zamanlarda, seninle yan yana görünmekten bile çekiniyorlar… Gizli gizli buluşmayı tercih ediyorlar… İbrahim Efendi’yle, tefeci Hüseyin’e gelince… İkisi de “bahsedilen kişiler biz değiliz..” diye inkar etmeye başlamışlar… Önce sen, kızların bursçu başı… Sonra sen, ocak batıran dallama… Sizleri esnafta, vatandaşta tanıyor, kim olduklarınızı biliyor … Son günlerde konu komşu, esnaf neden kaçıyor ikinizden de? Sizin daha ne haltlarınız var… Dallama Hüseyin hem tefeci, hem küfeci sen sadece küfeci… Küfenin ne olduğunu iyi bilirsiniz siz… Lokumcu, son hikayenizi bıyık altından pis pis gülerek anlattı. Denizli’ye kimle, niye gittiniz?