BAŞARININ SIRRI…rnrn rnrnOsmanlıcada şöyle denirdi:rnrn rnrn"Kürre-i şehremaneti akıbet’ül hüzzam iken, bişereffiye-tül fir kayme-i fevkalbeşer, ül-sarih Afyon şehremaneti…" rnrn rnrnTürkçesi:rnrn"Birçok belediye borç içinde yüzerken...rnrnAfyon belediyesi özkaynakları ile yatırım yapıyor."rnrn rnrnDoğrudur…rnrn rnrnAfyon ...

Gözden kaçırmayın

ERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYORERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYOR

BAŞARININ SIRRI…   Osmanlıcada şöyle denirdi:   “Kürre-i şehremaneti akıbet’ül hüzzam iken, bişereffiye-tül fir kayme-i fevkalbeşer, ül-sarih Afyon şehremaneti…”   Türkçesi: “Birçok belediye borç içinde yüzerken… Afyon belediyesi özkaynakları ile yatırım yapıyor.”   Doğrudur…   Afyon Belediyesi; yer satmadan, borçlanmadan hiç bir kamu kurumundan yardım almadan bu yıl içinde 40 milyonu aşan yatırım yaptı.   Yıl sonuna kadar 50 milyona ulaşabilir deniyor…   Eski dönemde; yer satarak, borçlanarak, yardım alarak yılda 8-10 milyonluk yatırım yapılıyordu.   Şehir nüfusu artmadı, İller Bankasından alınan payı büyümedi…   Belediye vergilerine, harçlarına, suya zam yapılmadı…   Ne değişti, ne yapıldı da, bu başarı sağlandı?   Borçları artan, gayrimenkullerini satan, yatırım yapamayan belediye başkanları Afyon’a gelseler…   Başkan Çoban’dan başarının sırrını öğrenseler…   Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp…   YAĞDANLIK YARENLER…
Maçlarda, tribüne onursal başkanı alkışlayacak 20-25 baldırı çıplak şak-şakcı yerleştiriliyor. Kulübün toplantılarında salonun sağına soluna, kapı aralıklarına, masaların altlarına, onu alkışlayacak yağdanlık yarenler dolduruluyor. Onursal başkan mikrofonu eline alıyor, daha ‘‘Sa…’’ der demez alkış kopuyor. Muhtemelen o ‘‘Sayın misafirler’’ diyecek… Ama, sayın misafirler de orada değil. O toplantıda da öyle oldu. Yağdanlık yarenler salonun her bir yanında yerlerini aldılar.. Eline mikrofonu alan yaren, ‘‘Değerli arkadaşlar!.. Birazdan sayın onursal başkanımız gelecek, çok önemli bir basın toplantısı yapacaktır. Basın mensubu arkadaşlarımızın rahat çalışması bakımından lütfen yardımcı olalım’’dediler.. Kafalarını basın mensuplarının koltuk altlarından ve apış aralarından uzatan diğer yarenler ‘‘Doğru… Bravo…’’ diye alkışladılar. Ve onursal başkan geldi. Muhtemelen ‘‘Sayın misafirler’’ demek üzere daha ‘‘Sa…’’ der demez yağdanlık yarenler onu omuzlarına alıp, salonun çevresinde bir süre gezdirdikten sonra yerine koydular. Onursal başkan yeniden ‘‘Sa…’’ dedi. Yağdanlık yarenlerden alkış koptu. Yarenler ‘‘Ne kadar da güzel konuştu. Bravo, nurol…’’ sesleri arasında onu omuzlayıp, bu kez salonu boydan boya, uzunlamasına götürüp getirdiler. Onursal başkanı yerine koydular. Başkan yeniden ‘‘Sa…’’ dedi. Kopan alkışla birlikte ‘‘Yani bu kadar güzel konuşulur’’ diyerek onu omuzladıkları gibi bu sefer salonu enlemesine gezdirdiler.. Tekrar yerine koydular. Başkan ‘‘Sa…’’ dedi. ‘‘Doğru..Yaşa, bravo… Memleket meselelerine eğildi’’ dediler ve onu omuzlarına alıp salonu çaprazlamasına gezdirdiler… Tekrar getirip yerine koydular. Sonunda başkan, yarenlerin ellerinden kaçmaya çabalarken ‘‘Sa…’’nın sonunu da getirdi: ‘‘Salaklar… Kim şeyimi tutuyorsa bıraksın…’’ İşte böyle… Yağdanlık yarenler kimin şeyini tutarsa, onu alkışlar… Eskiden böyle değildi. Böyle değildi… ************* Hangi salak yazdıysa ona söylüyorum; Daha sen donuna işerken… Ben Sandıklı’daydım… O iddia ettiğin şeyle ilgili, bu güne kadar yüce adalet bana böyle bir soru sormadı… Eğer bildiğin varsa, ispat etmezsen adisin, şerefsizsin, şerefsiz… Diğer taraftan, senin altına bez bağlanırken, o hortum dediğin nesneden belki senin kan bağlarından birine bişeyler akmıştır, salak… Sorarsan öğrenirsin… Kızmak yok, salak…