AKÜ’YE AĞIR CEVAP
ODAK’ın haberlerinden rahatsız olan Afyon Kocatepe Üniversitesi yönetimi dün sitesinden bir açıklama yaparak, haklarındaki iddiaları korkusuzca ve cesaretle gündeme getiren ODAK Gazetesine ve Rektörlük seçimleri sırasında kendilerine destek vermeyen AKÜ Öğretim Üyelerine isim veremeden bir saldırıda bulunmuş.
AKÜ Rektörü tarafından hezeyanlar ve öfke içerisinde kaleme alındığı anlaşılan açıklamayı okuyunca, Afyonkarahisar ve Afyon Kocatepe Üniversitesi adına üzüntü duyduk.
AKÜ yönetiminin seçimler sırasında kendilerinin yanında yer almayan AKÜ Öğretim Üyelerine karşı sürdürdüğü hınç alma operasyonları tüm hızıyla sürerken, onlara çanak tutan, onların her dediğine ‘isabet buyurdunuz’ tarzında davranış içerisinde bulunanlara karşı izlediği politikalar da bellidir.
AKÜ’de yaşanan ne varsa kamuoyunun bunu öğrenmesinden neden rahatsız olunduğunu geçmişte anlayamadık, şimdi de anlayamıyoruz.
Kendi yaptıkları her şeyin alkışlanmasını, eleştirilmemesini isteyenler öncelikle özeleştiride bulunmalılar ve zaman geçtikten sonra her şeyin ortaya çıktığını, gazetelere şöyle bir göz attıklarında görebileceklerdir.
Türkiye’de her şey değişmektedir.
Hiç kimse dokunulmaz değildir.
Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmamaktadır.
Dün bazı makamlarda olup da astıkları astık kestikleri kestik olanların bugünkü durumları aşikardır.
Elbette kurunun yanında yaş da yanmaktadır ama genel anlamda nelerin olduğunu ve geçmiş dönemlerde yaşanan o olayların, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, adam kayırmaların, hırsızlıkların, sahtekarlıkların faillerinin, azmettiricilerinin birer birer yargıda hesap verdikleri görülmektedir ve görülecektir de.
Kapalı kapıların ardında, yurt içinde, yurt dışında yapılan pazarlıklar, alavereler, dalavereler, planlar, oyunlar gün gelip hepsi birer birer duyulmakta, öğrenilmektedir.
Anlaşılan o ki AKÜ yönetimi dikensiz gül bahçesi istemektedir.
ODAK ve AKÜ içerisinde haksızlıklara, yolsuzluklara, usulsüzlüklere, yandaşlara ödenen haksız paralara duyarsız kalamayanlar bu durumlara tepki göstermektedirler.
Mustafa Bey AKÜ Rektörlük koltuğuna oturmakla kendisini padişah sanıyor herhalde.
Devir değişti Mustafa Bey.
Osmanlı Padişahları bile gururlarının esiri olmamak için kendilerini ikaz için çeşitli yöntemler uygulamışlar.
Osmanlı döneminde padişah olan kişi, Eyüp Sultan huzurunda kılıç kuşandıktan sonra Topkapı Sarayına gider, daha sarayın girişinde özel yetiştirilmiş bir ekip tarafından; “Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var” diyerek karşılanırmış. Bu söylem bir nevi padişahı ikaz için söylenirmiş. Fani ömür ve geçici makamlar için gururlanmanın bir önemi olmadığı hatırlatılırmış. Çünkü gurur sadece nefse hoş gelir. Nefis, eğer imanın emrinde değilse, o zaman insanları şımartır, gururlandırır. Kibir sahibi yapar.
Alt sıralardaki konumlardan, üst sıralardaki konumlara hasbelkader yükselen kişilerin bu konumlarını hazmetmeleri elbette öncelikle maneviyat yüksekliğini gerektirmektedir. Oturduğu konumu hazmeden ve büyüklük kompleksine kapılmayanlar gibi, maalesef bunun zıttı haller de olanlarda görülmektedir.
Neyse gelelim konumuza;
Biz bugüne kadar AKÜ yönetimlerini hangi konularla ilgili eleştirmiş isek, hepsinin belgesi ve bilgisi mevcut olmasından dolayı bugüne kadar bu konuda en ufak bir sıkıntımız olmamıştır.
Mustafa Bey bugün Rektörlük koltuğunda oturan beşinci Rektördür.
ODAK’ın arşivlerine bakıldığında tüm Rektörlerin ve yönetimlerin pek çok konuyla ilgili olarak eleştirildikleri görülecektir.
AKÜ’nün açıklamasındaki şu ifadeler de çok ilginç: “Dokuz yıldır, üç ayrı rektörle anlaşamayan zihniyetin Üniversite’yle kavga etmesi anlamına gelmektedir”
Gazeteci Rektörle neyi anlaşacaktır?
Anlaşılan Mustafa Bey’in çeşitli anlaşmalarda bulunduğu gazeteciler mevcuttur!
////
Biz haberimizde 200 milyar TL civarındaki haksız bir ödemeden bahsettik.
AKÜ açıklamasında bu konuda yuvarlak ifadeler kullanılarak konu geçiştirilmiş.
Haberlerimizden sonra haksız ödeme yapılan yandaşlara yazılan yazıyla bu paranın geri istendiğinden bahsedilmemiş.
Neden acaba?
Mustafa Bey, haksız bir şekilde yandaşlarınıza dağıttığınız o paraları “sehven” diyerek geri istediniz mi, istemediniz mi?
Laf kalabalığını, yuvarlak cümleleri bırakın da, net bir şekilde cevap verin, verebilirseniz.
///
Haber merkezimize gelen o kadar çok ihbar, bilgi ve belge var ki AKÜ yönetiminin icraatları hakkında. Muzaffer Ateş imzasıyla Ankara’da Devletin üst yönetimine gönderildiği belirtilen mektup da bu gelen ihbarlardan sadece birisidir. Aynı içeriği taşıyan mektuptan yine AK Parti mensubu bazı kişilerin isimlerini taşıyan birkaç tanesi bize de ulaşmıştır. O mektuplar isimsiz de olsa, isimli de olsa önemli değildir.
İçeriği önemlidir.
Konunun doğruluğu önemlidir.
Zarfa değil mazrufa bakarız.
Biz haberimizde hiç birisinin ismini vermedik. Bahsedilen konunun belgeleri bizim için önemliydi ve o belgelerin doğru olduğunu teyitledikten sonra haberimizi yaptık.
Haberimizin de arkasındayız.
Adliyenin yeri belli.
Hodri meydan.
AKÜ yönetiminin isim veremeden hem kendi Öğretim Üyelerine hem de ODAK’a olan terbiyesizce kaleme alınmış ifadelerini kendi adımıza AKÜ yönetimine aynen iade ediyoruz. Gereği için hukuki yollara başvuracağımız da bilinmelidir.
Gazetecinin görevi, Rektöre ya da bir başka kişi ya da kuruma şirin görünmek değildir.
Gazeteci gücünü Rektör ya da bir başka kişiden almaz.
Gazeteci Halka ve Anayasal haklarına güvenir.
ODAK da bunu yapmaktadır, yapacaktır da. M.Emin Güzbey