AHMET EFENDİ…rnrnBir ilçe belediyesinde, 4-5 dönemdir önemli görevlerde çalışan bir personel var.rnrnHer başkan döneminde, nedense vazgeçilemez adam pozisyonunda..rnrnOsmanlı döneminde, sahip olduğu gizli bilgiler yüzünden padişahların ...

Gözden kaçırmayın

ERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYORERKMEN’DE SERA YAPIMINA BAŞLANIYOR

AHMET EFENDİ… Bir ilçe belediyesinde, 4-5 dönemdir önemli görevlerde çalışan bir personel var. Her başkan döneminde, nedense vazgeçilemez adam pozisyonunda.. Osmanlı döneminde, sahip olduğu gizli bilgiler yüzünden padişahların bile çekindiği tipler vardı. Ahmet Efendi’nin, az da olsa o tiplere benzerliği var. Peki, nasıl bu konuma geliyor? Yeni seçilen ve dolayısıyla belediye idaresinde tecrübesiz olan başkanların koltuğuna sokuluyor, itimadını kazanıyor. Sonra yanlış işleri, başkana doğru gibi empoze ediyor. Başkanlar, bilmeden, istemeden Ahmet Efendi’nin yanlış işlerine alet olmuş oluyor. Artık Ahmet Efendi en kritik noktalarda devreye girip istediğini ihya eden, kurtaran, istediğini batıran gücün sahibi oluyor. İhya ettiklerini, kurtardıklarını kendisine borçlandırıyor. Batırdıkları ise etrafa Ahmet Efendi’nin gücünü istemeyerek yayıyor. Sonuçta, perde gerisindeki başkan Ahmet Efendi oluyor. Ahmet Efendi ismi takmadır, Ali’de olur, Veli’de… Ahmet Efendi, tilkiden daha kurnazdır… Eski başkanı yeni başkana satar, yeni başkanı da eski başkana… Yakında Ahmet Efendi’nin de ipliği pazara çıkar…     KISSADAN HİSSE… Köylü erkenden, gün doğmadan yola çıkmış, kasabaya gidiyor, hem ürettiklerini satacak, hem alış veriş yapacak; karısını da almış yanına, o da eşeğe binmiş… Yolu yarılamışlar, gün ağarmış, bakmışlar yaşlı bir adam kenarda duruyor, yanaşmışlar: “Baba, hayrola nereye?” Adam masum, boynu bükük, “yaşlandım artık, dizlerim tutmuyor, gözlerim görmüyor, kaldım buralarda…” Adamın haline acımışlar, kadın eşekten inmiş, ihtiyar binmiş kasabaya kadar götürecekler, ondan sonrası Allah kerim… Kasaba uzaktan görünmüş, köylü “hadi babacığım!” demiş “seni şurada bırakayım, birisini bulursun!” İhtiyar adam diklenmiş: “İnmem!” “Nasıl inmezsin yahu, öyle konuşmadık mı?” İhtiyar aksi: “Hayır inmem, beni falan köye kadar götüreceksin!” Köylünün tepesi atmış, çekmiş eşekten indirmiş: “Ulan sana iyilik yaptık, karımızı bile eşekten indirip seni bindirdik, başımıza bela oluyorsun!” İhtiyar edepsiz, başlamış bağırmaya: “Yetişin bu herif hem eşeğimi aldı, hem de karımı!” Köylü lahavle çekmiş: “Ulan kendine gel, eşek benim, kadın da kırk yıllık karım!” İhtiyarın dinlediği yok: “Yetişin eşeğimi de aldı, karımı da!” Gürültüyü duyanlar koşup gelmiş, ihtiyar hâlâ bağırıyor: “Yetişin hem eşeğimi aldı, hem karımı!” Meseleyi kimse çözememiş, bekçi yetişmiş: “Yürüyün kadıya, o bilir!” Kadının kapısında beklerlerken, biri ihtiyara yaklaşmış: “Ulan ben seni tanırım, ne bu eşek senin ne de bu kadın.. Niye bağırıp duruyorsun, utanmıyor musun?” Edepsiz ihtiyar, adamın kulağına eğilmiş: “Sus, kes sesini! Kadı, bunlardan birini bana verecek, uzlaştıracak… Ya kadını verecek ya da eşeği!”