Özel PARKHAYAT Akşehir Hastanesi Bakteriyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Boyacı Su çiçeği ve Zona hakkında bilgiler verdi.

Bugünlerde özellikle hamile annelerin , eyvah cocuğum su ciceği cıkarıyor ne yapmalıyım gibi şikayetlerine tanık olunca halkımızın aydınlanması amacı ile bu konuyu halk dili ile sizlere aktarmayı kendime görev bildim.

Su çiçeği diğer adıyla varisella olarak bilinir . Etkeni uçuk grubundan olan bir virüstür.su çiçeği daha çok çocukluk cağı hastalığı olarak bilinir ise de hayatın her döneminde insanlar su çiçeği cıkarabilirler .İlk hastalık olan bu su çiçeği tablosundan sonra duyu sinirlerinin düğümlerine saklanan su çiçeği virüsleri , hayatın herhangi bir döneminde direnç kırıklığında karsımıza zona dediğimiz ve bir sinir boyunca, döküntülerle seyreden ağrılı bir tablo ile de karsımıza çıkar .

Hastalık daha çok kış sonu ve bahar aylarında salgınlar yaparak , toplumda kendisini ifade eder .bulaşma solunum yoluyla , öksürme, aksırma , ve konuşma esnasında havaya yayılan damlacıklarla olabildiği gibi , döküntülerden sızan , iltihaplı akıntıya temas ile , doğrudan derimize , ya da hastanın kullandığı eşyalardan indirekt olarak ellerimize, derimize, bulaşma tarzında da gerçekleşebilmektedir.

 

Hastalık bulastıktan sonra 14 günlük bir bekleme süresi vardır bu süreden sonra ateş , halsizlik , baş ağrısı gibi bulgularla başlar . Bir gün sonra ise deride özellikle gövde, baş , yüz ve daha az olarak da kol ve bacaklarda kızarma , içi iltihap dolu kesecik , keseciğin patlaması ve kabuklanma tarzında bir dizi olayları takip eden döküntüler seklinde seyrini sürdürür.bu döküntüler ağız içinde göz konjunktivalarında da gelişebilir.

Hastalığın bulaştırıcılık dönemi döküntülerden bir gün önce başlar kabuklanma bitene kadar sürer.bu nedenle bu tür hastalar bu süre içerisinde izole edilmelidir.yanı okula ve iş yerine gitmemelidir.döküntülerin iyileşme süreci 1 ile 2 hafta arasında değişir ve su çiçeğinin tanısının konmasında olgunlaşan lezyonların yan ısıra yeni lezyonların ortaya çıkması , yani , polimorfizm dediğimiz tablonun önemli bir yere sahiptir.hastalık iyileştiğinde deride iz kalmaz , ve hastada ömür boyu bağışıklık gelişir yanı hasta bir daha su çiçeği çıkarmaz.

ZONA

Zona , su çiçeğini geçiren kişilerin bazılarında , bağışıklığının zayıfladığı dönemlerde , sinir düğümlerine saklanmış olan virüslerin , bir duyu siniri boyunca ağrılı döküntülü lezyonlarla hastalığın tekrarlaması şeklidir.bu hastalıkta mikrop kana geçmediği için , gebelerde bebeğe geçme gibi bir risk yoktur .

Ancak deri lezyonlarından, temas ile hastalığı geçirmeyen ve asılanmayan kişilere bulaşma söz konusudur, ve su çiçeği şeklinde hastalık ortaya çıkar.

Tanı: su çiçeğinde ve zonada daha cok klinik bulgular ile tanı konmaktadır ancak virüsün üretilmesi , serumda antikor dediğimiz maddelerin aranması ile de tanı teyit edilir.

Tedavi:su çiçeğinin tedavisinde antiviral ajanlar ilk 72 saatte başlanırsa etkili olur ve beyin iltihabi ve pnömoni (akciğer enfeksiyonu )gibi komplikasyonların gelişmesi de engellenmiş olur

KORUNMA VE KONTROL

Su çiçeğinden korunmada, hastaların deri döküntüleri başladığı günden itibaren kabuklanma bitene kadar izolasyon ve hastanın yanına aşılı olmayan ve hastalığı geçirmeyenlerin uğramaması gereklidir.çocukluk çağında 12. Aydan sonra 12 yasına kadar aşılama çocukluk asısı olarak su çiçeğini geçirmeyen ve aşı olmayan , serumunda da koruyucu antikor dediğimiz maddeler bulunmayan erişkinlere de bir ay ara ile 2 doz ası önerilir.

Hasta yakınları hasta ile mutlaka ilgilenmeleri gerekiyor ise hasta yanına girerken cerrahi çift maske kullanmaları,el yıkama şeklinde el hijyeni uygulamaları önerilir.ayrıca hastanın odasının sık sık dışarıya havalandırılması hastalığın bulaşmasını engelleyici tedbirler arasında sayılabilir.

Gebelerde su çiçeğinden korunmak bebeğin etkilenerek embiryopati dediğimiz sinir sistemi,göz,deri,kemiklerde vs. Eksik gelişmeler şeklinde organomali oluşabilmektedir.bu, özellikle gebeliğin ilk 20 haftası döneminde oluşmaktadır,10_20.haftalar bu açıdan daha da önemlidir.gebeliğin son 5.ve doğumdan sonra ki ilk 2.gününe kadar annenin su çiçeği çıkarmasıda bebek de su çiçeği oluşturabileceği için ve ölüm oranının 1/3 oranında olması nedeniyle önem kazanır. Gebeler su çiçeği ile temas etmek den kaçınmalıdır. Eğer temas gerçekleşmiş ise yukarıda söylediğimiz gibi haftalar göz alınarak önce annenin kanında antikor (bağışıklık maddesi) olup olmadığı araştırılır, eğer yok ise o zaman hemen hamileliğin sonlandırılması düşünülmez ama jinekoloji uzmanı ile bebeğin ultrason ile yakın takipi yapılır. Eğer fetöl gelişme iyi değilse, anne baba ve hekim olarak gebeliğin sonlandırılmasına karar verilebilinir. Annenin gebeliğin son 5 gününde su çiçeği çıkarması durumunda ilk 96 saat de su çiçeği immunoglobulin uygulanılır. Bu şekilde su çiçeğinden bebeğin etkilenmesi azaltılır hatta gebelik 5 gün öteye ertelenerek bebeğin anne karnında anne bağışıklığından korunması sağlanmış olur. İlk 20 aylık dönemde anneye yapılabilecek bağışıklık maddesinin ,virüsün bebeğe geçmesine engel olma hali yoktur.

O halde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Anne adaylarının su çiçeği ile karşılaşmamış oldukları bir durum söz konusuysa ve aşıları yok ise ,bu yapılacak testlerle de anlaşılabilir, o zaman annenin hamile kalmadan en az 1 ay önce su çiçeği aşısı olması önerilir.