Genel cerrahi alanında önemli yeri olan hastalıklardan biri de safra kesesi hastalıklarıdır. Safra kesesinde de en sık karşılaşılan sorun safra kesesi taşlarıdır. Farklı toplumlarda da %11-36 oranında safra kesesi taşlarının olduğunu bilmekteyiz. Safra kesi taşı olan çoğu insan da bunun farkında değildir. Çoğunlukla da başka bir nedenle yapılan karın ile ilgili radyolojik görüntüleme yapılınca safra kesesinde taş varlığı ortaya çıkmaktadır. Ancak safra kesesinde taşı olan hastaların bir kısmında taşa bağlı komplikasyonlar gelişmekte ve bu hastalar karın ağrısı, bulantı, kusma, yemeklerden sonra rahatsızlık hissi, şişkinlik, geğirme isteği gibi şikâyetlerle sağlık kurumlarına başvurmaktadır. Bu durumda safra kesesi taşları hangi hastalıklara yol açmaktadır, bu hastalıklar ne gibi komplikasyonlara neden olmaktadır, bunların tedavisi ne zaman ve ne şekilde olmalıdır gibi soruların yanıtlanması gerekmektedir.

 

Safra kesesinde taş olması bir insanın mutlaka safra kesesi hastalığına yakalanacağı anlamına gelmemekle birlikte taşın neden olabileceği komplikasyonlarla karşı karşıya gelme risklerini taşımaktadırlar. Bu komplikasyonlardan bazıları; biliyer kolik, safra kesesi iltihabı (akut kolesistit), tıkanma sarılığı (koledokolithiazis), safra yolu iltihabı (kolanjit), safra taşına bağlı pankreas iltihabı (biliyer pankreatit), safra taşına bağlı barsak tıkanıklığı (safra taşı ileusu), safra kesesinin delinmesi (safra kesesi perforasyonu), safra kesesi ile bağırsaklar arasında yeni kanal oluşumu (kolesistoenterik fistüller) ve nadir olarak da safra kesesi kanserleridir.

 

Biliyer kolik (kronik kolesistit): Safra kesesinde bulunan taşın safra kesesinin çıkışını tıkaması neticesinde safra kesesinin boşalamaması, şişmesi ve duvarının gerilmesi ile ortaya çıkan klinik bir durumdur. Şiddetli sağ üst kadran ağrısı, bulantı ve kusma en sık görülen şikayetlerdir.

 

Safra kesesi iltihabı (akut kolesistit): %90-95 oranında safra taşına bağlı gelişmektedir. Burada da kronik kolesistitte olduğu gibi safra kesesinin çıkışının taş ile tıkanmasının yanında bakterilerin de burada çoğalarak safra kesesi duvarını iltihaplandırması söz konusudur. Hastalık kontrolsüz kaldığı taktirde safra kesesi duvarını delinmesi ve içindeki iltihabın karın içine akarak hastanın hayatını tehdit etmesi riski taşımaktadır. Ayrıca bakterilerin safra kanalına ulaşarak çok daha ciddi bir hastalık olan kolanjit gelişebilmektedir.

 

Tıkanma sarılığı (koledokolithiazis): Safra kesesinde bulunan özellikle küçük boyutlu taşların her yemekten sonra safra kesesinin kasılarak içeriğini boşalttığı safra kanalına düşmesi neticesinde meydana gelir. Karaciğerden salgılanan safra, kanala düşen taş nedeniyle akacak yer bulamaz ve kana karışmaya başlar. Hastada gözle görünür sarılık ortaya çıkar. Bu bölgeye bakterilerin de ulaşması neticesinde kolanjit denilen hayatı tehdit eden hastalık meydana gelir.

 

Hiçbir şikâyeti olmayan ve safra kesesinde taş tespit edilen hastalar genellikle takip edilmektedir. Ancak daha çok yemeklerden sonra ortaya çıkan şişkinlik, hazımsızlık, rahatsızlık hissi, geğirme isteği ortaya çıkan hastalarda safra kesesi taşı varlığı ve oluşturabileceği komplikasyonlar mutlaka araştırılmalı ve gerektiğinde tedavi edilmelidir.

 

Safra kesesi taşı tanısı; uygulanışı kolay, hastaya zararsız, maliyeti düşük ve riski olmayan bir görüntüleme yöntemi olan Ultrasonografi ile konur. Ayrıca bu yöntem ile karın içi diğer organlar da aynı anda taranabilmekte ve diğer organlarımızdaki birçok hastalık hakkında bilgi vermektedir. Taşa bağlı hastalıkların tanısında da hemogram ve bazı biyokimyasal tetkikler yapılmalıdır.

 

Tedavi ise safra kesesi taşının oluşturduğu komplikasyonlara göre değişiklik gösterir. Sadece safra kesesi taşı olan ve herhangi bir şikayeti olmayan hastalar düzenli aralıklarla olası riskler açısından takip edilirken, komplikasyon gelişen hastalarda medikal, endoskopik ve cerrahi tedavi gündeme gelmektedir.

 

Safra yolu taşları, safra yolu iltihabı ve biliyer pankreatit gibi komplikasyonların geliştiği hastalarda ERCP (endoskopik retrograt kolanjipankreatografi) işlemini uygulamaktayız. Cerrahi tedavi gerektiren hastalarımızda ise halk arasında kapalı ameliyat olarak bilinen Laparoskopik (kapalı ) kolesistektomi ameliyatını gerçekleştiriyoruz. Kapalı ameliyatlar açık olanlarına göre; yara yerinin çok daha küçük olması, buna bağlı olarak ameliyat sonrası hastanın ağrısının az olması, açık ameliyatlarda gelişebilen iç dikişlerin açılmasına bağlı kesi fıtıklarının olmaması, hastanın günlük hayatına çok daha erken dönebilmesi gibi bir çok nedenle tüm dünyada olduğu gibi kliniğimizde de rutin olarak yapılmaktadır.

 

PARKHAYAT Akşehir Hastanesi hekimlerinden Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Ziya Taner Özkeçeci bu kadar önemli olan bir hastalığın ihmal edilmeden gerekli tedbirlerin alınması halkımızın sağlığı açısından önem arz etmektedir dedi.